22. Bölüm

912 78 81
                                    

Yorgun bir şekilde, tek koluma astığım sırt çantam ile birlikte eve girdim. Kapıyı arkamdan istemsizce gürültülü bir şekilde kapattım. Ayakkabılarımı çıkarıp ayakkabı dolabına gelişigüzel yerleştirdim. Şu an eşyalarımın düzenli olup olmadığıyla ilgilenmiyordum, fazlasıyla uykum vardı ve tek istediğim uyumaktı.

Ayaklarımı sürüye sürüye merdivenlerden yukarı çıktım. Sadece bir günlüğüne burada değildim ancak evimi fazlasıyla özlemiştim. Odama girdiğimde rahat bir nefes aldım. Yatağım oradan adeta göz kırpıyordu bana. Gülümsedim.

"Biraz sonra seninle güzel saatler geçireceğiz, bebeğim ancak önce duş almam gerekiyor," diye mırıldandım yatağıma yoğun bakışlarımı atarken.

Sırt çantamı duvarın önüne yasladım ve kıyafetlerimi banyoya girmeden çıkarmaya başladım. Uzun süren ılık bir duşun ardından giyinmiş, sırt çantamı boşaltmış, yatağıma girmiştim. Genişçe gülümseyerek nevresimi usulca okşadım. Artık huzurla uyuyabilirdim. Etrafımda beni rahatsız edecek ebeveynlerim yoktu. Düşünmem gereken şeyler yoktu. Göz kapaklarımı kapattım. 

Dün gece, geç saatlere kadar Jungkook ile telefonda konuşmuştuk. Kafamı dağıtmam konusunda bana yardımcı olmak istemişti ve sırf bu yüzden kendi uykusunu umursamamıştı. Beni güldürmeye çalışmış, yaşadığı aptalca şeylerden bahsetmişti. Dün gece onu, ilk defa bir arkadaş olarak görmüştüm. Bana yardımcı olmaya çalışan ve beni seven bir arkadaş olarak. İlerleyen saatlerde ise uyanık kalmak dayanamayacağım kadar zor bir durum olmuştu, telefonu kapattıktan birkaç dakika sonra da uykuya dalmıştım.

Bedenen dinlenmiş olsam da ruhen hala yorgundum. Jungkook'un dün geceki çabaları bir nevi boşa gitmişti çünkü sabah Seul'e geri dönerken, uçakta bütün zamanımı düşünerek geçirmiştim. Buna engel olamıyordum. Yaşadığım her şeyi zihnimde detaylıca inceliyor, bir dahaki adımıma buna göre karar veriyordum. Bu alışkanlıktan çok, kişisel bir özelliğim haline gelmişti artık.

Telefonumun zil sesi, sessiz ve karanlık odamın içerisinde yankılandığında öfkeyle homurdandım. Gerçekten ne zaman yalnız kalıp rahatça uyuyabilecektim?

Telefonun ekranına bakmadan aramayı cevapladım ve kulağıma götürdüm. "Ne var?"

Karşı hattan sesli bir kahkaha geldi. Sesi duyduğum anda gözlerim kocaman açıldı, yattığım yerde hızla doğrularak etrafa baktım. Siktir, biraz önce Jungkook'un aramasını, "Ne var?" diye mi cevaplamıştım?

"Yine mükemmel bir gün geçiriyorsun anlaşılan," dedi sevdiğim adam gülmeyi kesebildiğinde.

Alt dudağımı dişlemeyi bırakıp boğazımı temizledim. "Ne demezsin, uykusuzluktan ölüyorum," diye homurdandım. Şu an utançtan yerin dibine girmek istesem de Jungkook'a bunu belli etmemek için huysuz bir hal takınmıştım.

"Dün gece uyuyamadın mı yoksa?" diye sordu sevdiğim adam endişe barındıran bir ses tonuyla. "Sana yardımcı olmak için her şeyi yapmıştım."

Dudaklarıma minik bir tebessüm yayıldı. Beni düşünmesi ve benim için endişelenmesi çok hoşuma gidiyordu. "Uyudum tabii ki. Ayrıca, dün gece bana gerçekten yardımcı oldun. Sadece, geç uyuduğum için uykumu tam alamadım."

Kısa bir sessizlik oldu. Jungkook, "Anladım," diye mırıldandı ardından.

Yeniden bir sessizlik oldu ve ikimiz de konuşmadık. Gri saten nevresimin üzerinde oluşan dalgalarla oynadım bu sürede. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Beni arayan oydu. Ayrıca, kendimi biraz mahcup hissediyordum, dün gece uyumama yardım ederken o da uyumamıştı ve şimdi o da uykusuz olmalıydı.

"Okula gelecek misin?" diye sordu sonunda sevdiğim adam, sessizliği bölerek.

Göremeyeceğini bilsem bile omuz silktim. "Gelebileceğimi sanmıyorum, ruh halim ders dinlemek için pek uygun sayılmaz," dedim dalgın bir şekilde nevresimle oynamaya devam ederken.

Just FriendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin