Bölüm 4/ Anahtarı Ver!

402 31 10
                                    

#4

Kütüphanenin büyük ve sessiz ortamına daldım, nöbetçi hoca gözlüğünü biraz indirip bana baktığında başımı hafifçe eğip selam verdim, gülümseyip tekrar bilgisiyara döndüğünde kitap raflarının arasına daldım.

Uzun raf aralarında ilerlerken Clarke'ın cam kenarında ki çalışma masalarında olduğunu tahmin ediyordum, genellikle orada çalışırdı çünkü. Kütüphame raflarının arasından çıkıp orta yere geldim ve yeşillerimle etrafı süzdüm, az ötede - tam da tahmin ettiğim gibi cam kenarında- kulağında kulaklık, önünde test kitabıyla uğraşayan Clarke'ı görmemle tekrar kaşlarım çatıldı.

Sessiz ve hızlı adımlarla masaya doğru ilerledim, tek kitabına o kadar dalmıştı ki beni fark etmemişti bile. Ya da farketmişti ama birazdan ağzına edeceğimi düşündüğü için görmemezlikten geliyordu.
Kendi içimde ona verdiğim süre dolduğunda kulaklığının kablosunu çekip kulaklıklarını çıkardım ve masaya attım, bu hareketim onu irkitmiş masmavi gözlerini kocaman açmasına sebep olmuştu.
Sahi, beni fark etmemiş miydi?

Kör.

Gökyüzünden farksız mavilikleri yeşillerimde kaldığında gözlerimi devirdim, "Manyak mısın sen?" diye fısıldadı. "Evet, manyağım. Ben manyaksam sen de delisin!" sesim yüksek çıktığından koluma vurup işaret parmağını dudaklarına götürdü ve 'şşşh!' diye uyardı.

"Bak Clarke belanı sikmemek için kendimi zor tutuyorum, ağzına gözüne girmediğime dua et. Şimdi ver şu lanet olası anahtarı da çekip gideyim." derin bir nefes alıp kalemi fırlatırcasına masaya koysu. "Sıkıysa sikersin belamı.." ağzımı açıp konuşacakken devam etti, "Ayrıca anahtar ben de yok. Neyden bahsettiğini anlamadım."

Yüzümü buruşturup ona 'şaka mısın?' dercesine baktım. "Benimle dalga mı geçiyorsun?"   "Lexa, enerjini başkalarıyla uğraşarak atabilirsin. İşim bar görüyorsun, ders çalışıyorum." kalemi tekrar eline alacakken ondan önce ben davrandım.

"Lan Clarke adamın asabını bozma, nerene soktuysan ver şu anahtarı !" kaşlarını çatıp elimdeki kalemi almaya çalışsa da izin vermeyip tırnaklarını etine batırdım. "Psikopat mısın ya bende değil diyorum, kıt beyinli, şizofren kaltak!"

"Nasıl sen de değil lan nasıl?! Anan mı aldı sabah anahtarı?"  "Kapa o çeneni Lexa!" kalemi yere doğru fırlattım, "Ver şunu!" artık sesim yüksek çıkıyordu, Clarke ayağa kalkıp karşıma geçti ve bir eli ile ağzımı kapatırken diğer eliyle kolumu tutuyordu.

Masmavi gözlerini uyarırcasına açtı ve gözlerime dikti, "Sessiz ol, atacaklar birazdan! " elim ile elini ittim, "Ver şu siktiğimin anahtarını!" Clarke sabır dilercesine mırıldanıp başını yukarıya kaldırdı. "Clarke !"

"Hey!" aha.. Şom ağızlı. Yemin ederim şom ağızlı.
Omzumun üzerinden arkaya bakmamla nöbetçi hocayı gördüm, gözlüğünün üzerinden bize bakıyordu. "Burası tartışma yeri değil. Ya dışarıda tartışın ya da burada sessiz bir şekilde durun!" bir süre bize baktıktan sonra dönüp arkasını gittiğinde gözlerimi devirip Clarke'a döndüm.

"Al işte!" dediğinde masanın üzerinde ki bütün eşyalarını yere fırlattım, "Ben sana yapacağımı iyi bilirim Clarke Griffin." ağzı açık bana bakarken öfkeyle kütüphanenin çıkışına doğru yürüdüm.

Kaltak !
Ondan nefret ediyordum.

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin