Bölüm 24/ Dengesiz

291 30 11
                                    

#24

Ensemde ki acı ile yüzümü buruşturarak gözlerimi araladım, bakışlarım tavan ile buluştuğunda birkaç saniye beynimi yokladım, yaşananlar hızla gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti.
Boğazımın kuruluğuna karşı sertçe yutkundum, başımı sağa doğru yatırıp etrafa baktığımda evimde olduğumu anladım ve bu beni bir nebze rahatlatmıştı.

Peki ya ben bu koltuğun üzerine nasıl gelmiştim?
Hala içerideler miydi yoksa?

Dirseklerimden destek alıp biraz doğruldum ve oturur pozisyona geçtim, o sırada içeriden gelen kapı açılma sesi ile kalp ritmin yine hızlanmıştı. Gözlerim açık, salonun kapısına bakıyordum. Kendimi toparlayıp ayağa kalktığım da ilk önce tökezlesem de dengemi sağladım ve televizyon ünitesine doğru gidip elime rastgele bir şey aldım.

Salona doğru yaklaşan adımlarla beraber kapıya doğru yürüdüm, o sırada bir beden görmemle gözlerimi sımsıkı kapayıp bağırarak üzerine doğru ilerledim. Elimdekini ona fırlatacakken tiz çığlığa sahip olan kişi, beni ittirdi. "Lexa manyak mısın?!" tanıdık ses sımsıkı kapattığım gözlerimi açmama neden olmuştu, bu Clarke'tı. Masmavi gözleriyle buluştuğumda içimde tuttuğum nefesi verdim, "Clarke... Korkuttun beni."

O da üzerinde ki şaşkınlığı bir kenara bırakıp elimde ki oma fırlatacağım şeye uzandı ve aldı, "Elin kanıyor." demesiyle avucumun içine baktım, o söyleyene kadar acısının farkında bile değildim. "Geç otur, su ve pansuman ilaçlarını getireceğim. Sonra da bu konuyu konuşacağız." dediği şeyi ikiletmeden yaptım, kendimi koltuğun üzerine atıp elimde ki yaraya baktım.

Banyodan getirdiği pansuman malzemelerini orta sehpaya koyduktan sonra su almak için mutfağa doğru yürüdü, buzdolabını açıp sürahiyi kavradı ve boş bir bardağa boşaltıp yanıma geldi. Elinde ki suyu bana uzattı, yanıma otururken ben de suyu yudumlamaya başladım. Bardağı masaya koydum, "Nasıl geldin ?" diye sordum. Kanayan elimi avuçlarının arasına alıp dizlerine koydu ve masadaki batikonla pamuğa uzandı. "Evde neden bu kadar gürültü çıkarmanın sebebini öğrenmek için geldim, kapıyı bin kere çalıp açmayınca anahtarla girdim." batikon sürdüğü pamuğu yaraya bastırdığında yüzümü buruşturdum.

"Neden bu kadar sakinsin?" sırıttı, "İki sene önce sana sorduğum soruyu şimdi bana satıyorsun demek.." başımı belli belirsiz salladım. "Cam saksıyı sen mi kırdın?"  "Evet, adam yere yığıldı. Maskesini tam açacakken beynime darbe yiyen biri de ben oldum." maviliklerini bana çevirdi. "Biri daha mı vardı?" başımla onayladım. Bir süre bana bakıp tekrar elime döndü ve sargı bezini alıp özenlice sarmaya başladı, "Sadece korkutuyorlar, eğer birşey yapmak isteselerdi çoktan yaparlardı." derin bir nefes alıp verdi.

"İntikam alıcaklar, ama nasıl ?" sargı işi bittiğinde elimi çektim, "Bizimkileri toplayıp bu durumu konuşmalıyız, ortak bir karar verip ne yapacağımıza bakmalıyız." diye devam etti. Gözlerimi kapatıp başımı yukarıya kaldırdım, artık yorulmuştum, herşeyden..

"Bizimkilerle konuşana kadar bu konuyu konuşmasak olur mu?" diye fısıldadım, "Olur." gözlerimi açtım. Clarke masadakileri toplayıp yerine götürmeye giderken koltuğun üzerindeki telefonuma uzanıp saate baktım, üç buçuğu geçiyordu.
Şu lanet olasıca şeyler yüzünden rahat uyku bile çekemiyorduk..

Geri döndüğünde eski yerine oturup sırtını koltuğa yasladı, "Uykun varsa uyuyabilirsin." dedim ona doğru dönerken, başını olumsuzca salladı. "Kahve ister misin?" diye sorduğumda, "Olur" diyerek onayladı. Oturduğum yerden kalktım ve mutfağa doğru yürümeye başladım.

"Lexa ?" yürümeyi kesip bana seslenmesiyle ona doğru döndüm, ayaklanıp sessizce yanıma gelirken göz temasını hiç kesmemişti. Vücudumu ona doğru tam döndüm, kollarını hafifçe kaldırıp bana doğru adımlamasıyla yapacağı şeyi anlamıştım. Sanırım benim de buna çok ihtiyacım vardı, gözlerimi kapatıp sarılmasını bekledim, kollarını naifçe belime dolayı başını boyun girintime yatırdı.

Saçlarından gelen çilek kokusu beni mayıştırıyordu, sarılışına karşılık vererek kollarımı bedenine sıkıca doladım. Benim sarılışıma karşılık belimdeki kollarını daha da sıkılaştırdı, tuhaf bir şekilde iyi hissediyordum. Onunla hiç anlaşamasakta ondan gerçekten nefret ediyor muydum bilmiyordum ama onun bana sarılışı beni iyi hissettiriyordu. "Bir daha seni öyle görmek istemiyorum." diye fısıldadı, kalbimde bir sızı oluşurken ne diyeceğimi bilemiyordum. Ne dersem iyi hisseder bilemiyordum, "Allah'ın cezası.." demesiyle ilk önce karşlarımı çatıp şaşırsamda sonra dayanamayıp güldüm. Gülmemle belimdeki kollarını çözüp bana baktı ve gülmeye başladı, sulandığı gözlerini parmağının tersiyle sildi. "Dengesiz." diye mırıldanıp onu ittirdim.
Bu kız tam bir dengesizdi...

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin