Bölüm 23/ Geçmiş

277 24 8
                                    

#23

Clarke:

Lexa resmen evi yıkıyordu amk.
Hayır iki üç bira ona etki bile etmezdi ne yaşadı evin içinde anlamadım. Gece gece bu ne ses bu ne gürültü..

Homurdanıp sağa doğru döndüm ve başımı yastığa iyice bastırıp gözlerimi kapattım, lakin yukarıdaki sesler uyumama izin vermiyordu. "Hay senin.." en son bir şeyin kırılma sesi ile gözlerimi açtım ve ses kesildi, "Bir de bana sakar diyor, mal." yatakta sırt üstü dönüp tavana bakmaya başladım.

Acaba babasına olan sinirini evde ki eşyalardan mı çıkartıyordu?
Yok canım, Lexa'nın kalemine bir şey olsa adamın ağzına ederdi.
Her neyse...

'Bence gidip bakmalısın koçum.

Sen sus, uğraşamam seninle, uyumaya çalışıyorum.

'BENİ NEDEN HERKES KIRIYOR!?

Köyüne dön!

'Bu ne alakaydı şimdi?

"Of !" yataktan bir hışımla kalktım ve üzerimi düzelttim, iç sesimle kavga edeceğime gider Lexa' ya bakarım daha iyi. Komodinin üzerinden telefonumu alıp odadan çıktım, kendi kendime, söylene söylene evden çıkıp merdivenleri tırmandım ve Lexa'nın kapısına ulaşıp ziline bastım.

Bir kaç dakika beklemiş, kapı açılmayınca tekrar tekrar basmıştım. "Geberdi mi naptı?" diye mırıldandım, ne güzel olur, kurtulurdum yeminle.
Homurdanıp cebimdeki anahtarlığımı çıkardım ve Lexa'nın evinin anahtarını seçip -ne olur ne olmaz diye birbirimize vermiştik- kilide soktum ve çevirip açtım.

İçeriye girip kapıyı yavaşça kapattım, elimde ki telefon ve anahtarlığı portmantoya koyup Lexa'nın odasına doğru ilerledim, kapıyı açmadan önce iki kere tıklayıp "Lexa?" diye seslendim. Cevap gelmeyince ilk önce kapıyı ardından da ışıkları açıp odayı aydınlattım, lakin Lexa odada yoktu, yatağı bile bozulmamıştı.

Odadan çıkıp salona doğru yürüyecekken gördüğüm manzara ile küçük çaplı bir çığlık attım, Lexa boylu boyunca yere serilmişti, cam kırıkları etrafa dağılmışken yastıklarında ondan bir farkı yoktu.
Adımlarımı hızlandırıp Lexa'nın yanına koştum, buraya n'olmuştu böyle ?

Korku tüm vücudumu sarmıştı yine ve yine, yerdeki kanı gördüğümde şaşkınlığımı bir kenara bırakıp dizlerimin üzerine çöktüm ve Lexa'yı dürttüm. "Lexa !" Hayır, dejavu yaşanacak sırası değildi..
Derin bir nefes alıp verdim, "Tamam, sakin ol Clarke.." titreyen elimi bileğine götürüp nabzına baktım, parmaklarımda hissettiğim kalp atışı beni biraz olsun sakinleştirmişti.

Hızla başını kaldırıp yarası var mı diye kontrol ettim lakin herhangi bir yarası yoktu, başını usulca kucağıma yatırırken bir yandan da yanağını tokatlıyordum. "Uyan, lütfen." diye fısıldadım, ne yapacağımı bilmiyordum. Bu belirsizlik ve korkudan sıkılmıştım..
Gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülüp Lexa'nın tişörtüne damlamasına izin verdim, "Sana ihtiyacım var, Allah'ın belası.." diye fısıldadım.

Flashback:

Bellamy'nin uzattığı suyu elimin tersiyle ittirdim, bacaklarımı iyice kendime çekip kollarımı doladım ve çenemi yasladım. "Bir şeyler yemelisin Clarke." demesiyle başımı olumsuzca salladım, neden herkes hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu?

Boğazımda ki acı ile sertçe yutkundum, gözlerini üzerimden çekmeyen arkadaşlarıma baktım tek tek. "Gözümüzün önünde biri öldü!" diye çıkışmamla bakışlar yere çevrildi, "Hem de bizim yüzümüzden, en çokta benim. Neden herkes hiçbir şey olmamış gibi davranıyor?" Octavia oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve eğilip karşımda bağdaş kurdu.

Söyleyeceği şeyleri az çok kestirebiliyordum, iki gündür aynı cümleleri ısıtıp ısıtıp önüme koyuyorlardı çünkü. Ellerimi ellerinin arasına aldığında gözlerimi devirdim,"Yine aynı şeyleri söyleyeceksen kalsın Octavia, çünkü o dediklerine sen bile inanmıyorsun." derin bir nefes alıp verdi. "Clarke, şuan doğruyu düşünemiyorsun." ellerimi ondan kurtarıp ayağa kalktım. "Bir doğru sizsiniz!" diye bağırdım, artık ağlamaktan ve kendimi ifade edebilmek için götümü yırtmaktan boğazım acıyordu. Ama bunlar bunu anlamakta zorlanıyordu ve daha çok üzerime geliyorlardı.

"Bir bakıma evet." arkadan gelen umursamaz tondaki sese döndüm, bu ses tabii ki de Lexa'ya aitti. Yayıldığı koltuktan kalkıp bana doğru gelirken elindeki, birkaç dakikadır uğraştığı origamiyi düzeltiyordu. Tam karşıma geldiğinde yeşillerini bana çıkardı, "Bunu hiç kimse unutmayacak, kurcalamayacakta. Geçmişi ne kapatacağız ne de hatırlayacağız, sadece önümüze bakacağız. Şuan bizim yaptığımız bu Clarke, kendini parçalamakla bir yere varamazsın, kendini parçalamakla o orospu çocuğunu geri getiremezsin, o geceyi geri saramazsın. Tek yapman gereken şey, önüne bakmak. Çünkü bu olayda hiç kimsenin bir suçu yoktu, bir bakıma.. " başımı belli belirsiz salladım.

"Sen de beni anlamıyorsun.." çenemin titremesine bir süre bakıp tekrar gözlerime çıkardı yeşillerini, "Anlıyorum Clarke." diye fısıldadı ve devam etti. "Ben de dahil hepimiz yanındayız, hep birlikte atlatacağız. Söz veriyorum." ona inanmak istesem de başımın etini yiyen iç seslerim buna izin vermiyordu. "Bu geçmiş elbet bizi bulacak."  "Ya da bulmayacak.." Bellamy'nin az önce uzattığı suya uzanıp bana verdi, boğazım o kadar kurumuştu ki birkaç yudum içmeye ihtiyacım vardı. Elinde ki bardağı alıp içmemle tebessüm etti, "Bunu söz olarak kabul ediyorum, iyi olmaya söz verdin."

Flashback son...

Topladığım cam kırıklarını çöpe boşalttım, elimde ki fırça süpürgeyi yerine bıraktım ve buzdolabını açıp su dolu sürahiye uzandım. Bardağa suyu boşaltıp yudumlarken arkamı dönüp koltuğa yatırdığım Lexa'ya döndüm, "Sen de söz vermiştin, ama bak, buldu bizi lanet olasıca geçmiş."

Derin bir nefes alıp verdim, biraz daha iyiydim. Evet, daha zor günlerimiz olmuştu, şimdi daha güçlüydüm, onlar sayesinde. Her şey hallolacaktı..
Umarım.

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin