Bölüm 10/ Yüzümü Göremezsiniz

335 36 19
                                    

#10

Bu bölümden sonra kitabın asıl konusuna geçiceez, heyecanlandım lan bir an sşösksmsm.
Evet boş yaptığıma göre artık bölümü okuyabilirsiniz..

"Pürenin altını kapatsana Clarke." dediğim şeyi yapıp ocağın altını kapattı, "Bunun limonu iyi mi baksana." salata dolu çatalı bana doğru uzatmasıyla dudaklarımı aralayıp salatayı aldım ve çiğnemeye başladım. "Biraz daha nar ekşi-"  "Hayır bence iyi." gözlerimi devirip etleri tabağa koymak için önüme döndüm, "Ne diye sorarsın ki o zaman.."

Bana doğru yaklaşma- yok bu yaklaşma olmadı bu bodoslama çarpma oldu, bedenim sağa doğru kaydı. "Yavaş Clarke." diye mırıldandım ona doğru bakarken. Başını koluma doğru yaslamış tabaklarda ki servislere bakıyordu, "Zehirlenmeyiz de mi lan?"
"Evet, umarım tatlından zehirlenmeyiz." homurdanıp koluma yasladığı başını kaldırdı.

"Tamam sen de püreleri koy, ben masayı hazırlayayım." Clarke başını sallayıp dediğimi yaparken ben de kadehleri, çatal ve bıçakları özenlice masaya koydum. "Salata için küçük kasetlerin neredeydi?"  "Tam başının üzerinde ki rafta." yukarıya bakıp bulduğu kaseleri indirdi.

"E siz anlaşıyorsunuz.." anneannemin sesi ile bakışlarımı masadan kaldırıp ona baktım, birbirimize olan anlamsız bakışmaların ardından masaya kurmaya devam ettim. Arkamı dönüp tezgahın üzerinde ki tabakları aldım ve özenle masaya koydum,Clarke ise salata koyduğu küçük kaseleri tabakların yanına koydu.

"Yemek hazır." diye mırıldandım, son olarak anneannemin getirdiği şarabı açıp kadehlere koydum. Anneannem koltuktan kalkıp masaya doğru geldi, "Annenler nasıl Clarke?" dedi bar sandalyelerden birine otururken. "İyiler, çalışıyorlar. Aynı rutin.." Şarabı masanın kenarına koyup Clarke'ın karşısına otururken ona baktım.

Flashback:

Anne ve babası iş için üç yıl önce Los Angeles'a taşınmışlardı. Clarke'ı da yanlarında götürmek isteseler de Clarke, okulunu ve arkadaşlarını bırakmak istemediğini söyleyip reddetmişti. Sonuçta o kendini bildi bileli New York'taydı -bizimkilerle sohbet ederken laf arasında duymuştum-
Ailesi fazla üstelemediler, zaten bizleri tanıyordu. Ama Clarke'ın hala onlara kırgın olduğunu biliyordum, onlar taşımadan önce de bu binada ailecek yaşıyorlardı. LA'ya gidecekleri gün ben de onları yolculamak için bahçeye kadar eşlik etmiştim.

Abby benimle çok kısa bir konuşma yapıp taksi gelene kadar kızı ile ilgilendi, belki onlar farkında değildi ama Clarke kendini çok fazla sıkıyordu. Onlar gittiği zaman patlaması an meselesi olabilirdi, birkaç dakika sonra taksi geldi, son vedalaşmaların ardından Griffin'ler taksiye bindi ve toz olup uçmuşlardı.

Birkaç adım önde olan Clarke'ın bedenine baktım, o an ne diyeceğimi bilememiştim. Ben bir şeyler söylemek için düşünürken bana doğru yavaşça döndü, gözleri o kadar dolmuştu ki masmavi gözleri  kırmızıya boyanmıştı adeta. İçinde tuttuğu hıçkırığı saldı ve ağlamaya başladı, Clarke'ı ilk defa görmüştüm öyle.

Dudaklarımı aralayıp bir şeyler söylemeye çalıştım ama doğru olmaz diyerekten susmuştum, o bunu anlamış olacak ki aramızda ki mesafeyi kapatıp kollarını belime dolamıştı. Başı boynumda ki yerini aldı, bense şaşkınlıktan gözlerimi açabilmiştim sadece,o zamanlar da iyi anlaşamıyorduk ve şu an sarılması tuhafıma gitmişti. "Beni bırakıp gittiler.." diye mırıldandı. Boynuma damlayan gözyaşlarıyla gözlerimi kapattım ve boşta kalan kollarımı Clarke'ın bedenine sardım. "Yanındayım baş belası." diye fısıldadım.

Flashback son.

"Heey ?!" Clarke elini gözlerimin önüne salladığında kendime gelip düşüncelerimden sıyrıldım, ne zamandan beridirp ona bakıyordum ben? "Güzel olduğumu bu kadar belli etme Lexa.." diye mırıldandı yarım ağız sırıtırken,gözlerimi devirdim. "Boklu yüzüne güzel diyen de ne bileyim.."

Masa ölüm sessizliğine bürünürken bakışlarımı tabağımdan kaldırıp onlara baktım, ikisi de ölümcül bakışlarını bana yolluyordu. Hadi Clarke'ı anladım, anneanne sana ne oluyor kurban olduğum?
Ben üvey torun muyum lan yoksa?

"Meymenetsiz köpek !" diye çıkışıp elinde ki çatalı bana doğru havaya kaldırdı, "Sen nesin, dana !" diyip elimde ki bıçağı ona doğru kaldırdım. "Yeter !" anneannemin tiz sesiyle ona döndük, "Çenenizin bağına köpek sıçsın he mi?!" kaşlarımı çatıp biraz doğrulduğum sandalyeye geri yaslandım.

Biz sus pus oturmuş birbirimize öfkeli bakışlar atarken anneannem bağırmaya devam ediyordu, "Bir daha kavga ederseniz, ha diyelim ettiniz, bu benim kulağıma gelirse.. Ne sen benim yüzümü görürsün, ne de sen!" diyip işaret parmağıni ikimize gösterdi.

"Ben senin torununum!" dedim, "Hele sen Lexa hele sen! Ne Clarke ne de başka biri, bir daha kulağıma Lexa birini hastanelik etmiş okula gelmeniz gerekiyor ailesi şikayetçi diye bir cümle gelirse nah hulursun anneanneyi bir daha.. Eşek sıpaları." gözlerimi devirip önüme döndüm.

Tam beş ay önceki olayı ısıtıp ısıtıp önüme koyuyordu, altı üstü bir yumruktu. Nerden bileyim ben..

Ulan Clarke, hep senin yüzünden olan bana oluyor.

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin