Bölüm 22/ Bir Değil İki Kişiler

291 25 7
                                    

#22

"Orospu çocuğu !" öfke ile soludum, her yerde karşıma çıkıyordu. Varlığı yoksa da adı ile kendini hatırlatıyordu ve ben bundan nefret ediyordum.
Çok mu şey istiyordum, sadece hayatımdan siktir olup gitmesini istiyordum.

"Lexa, sakin olsan mı biraz?" diye mırıldandı Clarke, gözlerimi devirdim. Yürümeyi kesip onun önünde durdum, "Kesin o kışkırttı bu okula yazılması için, özellikle de benim sınıfıma! Şeytan! Aklı sıra ne yaptığımı öğrenecek o kıvırcıktan." "Peki kızın ne suçu vardı da tersledin?" bu kız cidden anlamıyordu beni..

"Sanki babamla aramda ki şeyi bilmiyor Clarke, şaka gibisin." homurdanıp önüme döndüm ve yürümeye devam ettim. "Olaylara fazla tepki veriyorsun, şu huyundan vazgeç." elimle alnıma vurdum, neden bu kadar saftı bu? "He Clarke he.."

Duyan da kızın ağzına sıçtım sanar, ne abarttılar.

Clarke bahçe kapısını açıp geçmem için çekildi, bahçeye girip evin girişine doğru yürüdük, "Ben de mi kalacaksın?" diye sordum. "Bir gün daha seninle aynı evde kalmaya tahammül edemem. O yaratıkla bile aynı ortamda kalmaya razıyım.." gözlerimi devirdim, "Sanki ben çok meraklıyım senin o gül yüzüne!" iyilikte yaramıyor.

Binanın şifresini girip açılan kapıdan içeriye sıvıştım, "Kamera sipariş ettim zaten, yarın gelir büyük ihtimalle." başımla onayladım. "Bir şey bulunca da direkt polise veririz." yarım ağız sırıttım, "İş polislikten çıktı Clarke. Hepimiz yanarız." asansörün düğmesine bastım. "Böyle de yanacağız." bok çukuruna düşmüştük resmen.

"Daha bir fikriniz varsa dinleyelim." sürgülü kapının açılmasıyla asansöre bindik, beşinci kata bastım ve seslice nefes verdim. "Var, bizimkilerle bu durumu konuşmalıyız." "Evet, onu ben de düşündüm. Hatta bugün o kız, Ivana, olmasaydı bu konuyu konuşmayı düşünüyordum." başımı salladım. "Keşke onlar bu konunun içinde olmasaydı, o gün.." başını kaldırıp gözlerini gözlerimle buluşturdu. "O günkü olayın olduğuna neden bu kadar eminsin?" omuz silktim, "Bir gün o geçmişin bizi bulacağından emindim çünkü Clarke."

Sürgülü kapının açılmasıyla göz temasımızı kesen kişi ben olmuştum, "Söz vermiştim, evi kontrol eder giderim." itiraz etmeden başıyla onayladı ve asansörden indi, peşinden gittim. Çantasından anahtarı çıkarıp kapıyı açtı, karanlığa bürünmüş eve tereddütle bakarken kolunu hafifçe tutup biraz çekilmesini sağladım. İçeriye girip ışıkları yaktım, benim arkamdan gelip kapının önünde durdu. O gün yaptığım gibi, her yere baktım, balkon, salon, mutfak, banyo, odalar.. Bir şey bulamayınca içimde tuttuğum nefesimi verdim ve Clarke'ın odasından çıkıp onun yanına doğru ilerledim. "Tatlı rüyalar Clarke Griffin." gülümsedi, "İyi geceler Lexa." kapıyı açıp geçmemi sağladı. Evden çıkmamla beraber asansöre binene kadar bekledi, ben binince de kapıyı kapatıp kilitledi.

Asansör durduğunda inip kapımın önüne geldim ve cabimde ki anahtarı çıkarıp kapının kilidine soktum, kilitleri açmak için çevirecekken kapının açılmasıyla kaşlarımı çattım. Evet, sıra bendeydi..
Kalp atışlarım hızlanırken sakin olmaya ve kapıyı kilitleyip kilitlemediğimi hatırlamaya çalıştım, ama emindim, kilitliydi bu lanet olasıca kapı.
Pekala, onun istediği gibi oynarız biz de oyunu.

Korkumu bir kenara artık sakinliğimi koruyarak içeriye girdim ve derhal holün ışıklarını açtım, kapıyı kapatıp kilitledim, evet kilitledim. Çünkü onun bu evden çıkması için tek bir çıkış yolu olacaktı, o da cam, eğer ölümü göz alıyorsa..
Kapının üzerinde ki anahtarı çıkardım ve ceketimin cebine yerleştirdim, kalbimin sesi kulaklarımda çınlarken soluk alış verişim bana yetmiyor gibiydi. Kuruyan dudaklarımı yalayıp sessizce salona doğru ilerledim, her an önüme çıkabilir, her an, her an..

Ellerim benden habersiz yumruk haline bürünmüştü bile, salonun girişine gelip elimi uzattım ve ışığı açtım. Gördüğüm ilk şey siyahlara bürünmüş bir bedendi, ışığı açmamla elinde ki uzun -ne olduğunu kestiremediğim- bir şeyi bana doğru salladığında eğildim ve ona doğru koştum, "Orospu çocuğu !" lakin fırlattığı şey lamba düğmesine gelmiş olmalı ki şimdi ev, o eski karanlığına bürünmüştü.

O gizemli bedene çarptığımda ikimizde yere kapaklanmıştık, "Benim evime öyle elini kolunu salla sallaya giren kişi daha anasının karnından doğmadı lan!" ben bağırıp çapırsam da o sessiz kalıyor sadece hırıltılarını duyabiliyorum ki bu hırıltıların bir erkeğe ait olduğunu anımsayabiliyordum.

Karanlıkta hiçbir yeri seçemesem de o gizemli bedeni kavrayıp üzerine çullandım, ellerimi yüzüne doğru getirip maskesini açmaya çalışacakken tek hamle ile beni altına alıp boğazıma sarıldı. Öldürürcesine boğazımı sıkarken bacağımla erkekliğine tekme attığımda bağırdı ve diğer tarafa atıldı.
Demek ki doğruymuş, gizemli kişimiz bir erkek.

Hızla yerimden doğrulup lamba düğmesine doğru koşacakken ayak bileğimden kavradı ve acımasızca çekti, yüz üstü yere kapaklanırken çenemin kırılmaması için kendi çapımda dua ediyordu. "Sikicem ananı !" canımın acısıyla bağırıp bacaklarımı ondan kurtarmaya çalıştım, tekmelerim her hangi bir yerine gelmiş olacak ki boğuk bir şekilde inledi ve yere yapıştı.

Orta sehpaya doğru ilerleyip üzerinde ki cam çiçek saksısını aldım ve karanlığın içinde ki bedene doğru yürüyüp tüm gücümle saksıyı kafasında kırdım, saksı ve beden büyük bir gürültüyle yere yığıldı. Cam kırıklar elimi kesmiş olmalı ki, sıcak bir sızı parmaklarıma doğru akıyordu lakin korkum acısını yok etmişti.

Ama ben kazanmıştım.

Nefes nefese lambaya doğru gittim ve düğmeyi açtım, karanlığa alışmış göz bebeklerim ışığı gördüğünde kamaştı. Birkaç kere kırpıştırıp arkamı döndüm ve yerde ki baygın adama doğru yürüdüm, son gücümle dizlerimin üzerine çöktüm ve elimi adamın maskesine doğru uzattım. O sırada ensemde hissettiğim darbe ile karanlığın beni içine çekmesine izin verdim.

Demek bir değil, iki kişilerdi..

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin