Bölüm 11/ Karanlık

334 32 5
                                    

#11

Clarke:

Lexa evin kapısını kapatıp kilitlerken onlar için asansörü çağırdım, Rose Teyze telefonunu paltosunun cebine koyup bakışlarını bana çıkardı ve gülümsedi, "Arayı açmayalım yavrum tamam mı?" gülümsedim ve başımı olumlu bir şekilde salladım.

Rose Teyze şefkatli kollarını bana doğru açtı, aramızda ki birkaç adımlık mesafeyi kapatıp onun sıcak kollarının arasına yerleştim ve sıkıca sarıldım. Bana vefat eden anneannemi anımsatıyordu onun sarılışı, gülüşü, beni sevişi..
Sarı dalgalı saçlarımı kısaca sevdi gülümseyip ondan ayrıldığımda arkamızda yüzünü buruşturarak bakan Lexa ile göz göze geldim.

"Amma sarıldınız vıcık vıcık.. Onu yarım saatlik uzaklıkta bir yere götürüyorum Clarke, okyanusun öbür ucuna değil." gözlerimi devirdim, kıskanç. Hiçbir şeyi paylaşamıyordu, anneannesini bile.

Asansörün sürgülü kapısı açıldığında Lexa dirkt asansöre bindi,"Huysuz." diye mırıldanan Rose Teyze ile gülüştük. Son kez vedalaştıktan sonra asansöre bindiler ben de eve gitmek için merdivenlerden indim. Bugün yorucu bir gündü, eve gidip sadece boylu boyuna yatağa yatmak ve uyumak istiyordum.

Kapımın önüne gelip cebimden anahtarımı çıkardım ve kilide soktum. Açmak için çevirdiğimde kapının tek seferde açılmasına şaşırmıştım, kapıyı üç kere kilitlediğime emindim. Üstü de altı da.. Bir süre bakıştığım anahtar ile başımı sağa sola salladım, "Yorgunluktan kafayı yemişim resmen." zaten dün gece de haftaya olan sınava çalışmaktan uyuyamamıştım.

Eve girip kapıyı kapattım ve zindan karanlığı olan evin ışıklarını yakıp aydınlattım, kapıyı kilitledikten sonra su içmek için mutfağa doğru yürüdüm. Salona girip mutfağa doğru yönelecekken ayağımın bir şeye takılması ile tökezledim, gerime baktığımda televizyon ünitesinin bir köşesine koyduğum bibloyu gördüm. Kaşlarımı çatıp yerden aldım ve bir süre bibloya baktım, "Sen nasıl düştün?" diye mırıldandım.

Esneyip bibloyu eski yerine koydum ve mutfağa yöneldim, raftan aldığım bardağa su doldurup içtim. Saat biri geçiyordu, bir an önce yatmazsam sabah kalkamayacaktım. Boş bardağı masanın üzerine bırakıp odaya doğru yürüdüm, odamın ışığını yakıp gardırobumun kapaklarını açtım. Kış gelmiş, havalar da doğal olarak soğumuştu. Gözlerimi kışlıkların olduğu yere yönlendirdim ve kapüşonlu eşofman takımını elime aldım. Üzerimdekilerden kurtulup onları hızlıca giydim ve dolabın kapağını kapattım.

Yatağa doğru dönüp kendimi yatağa atmadan önce göz radarıma takılan şey ile duraksadım, yatağımın yanında ki küçük komodinin çekmeceleri açıktı. Ayrıca oraya koymuş olduğum çizimlerimde dağılmış birkaç tanesi yerdeydi. Çatılı kaşlarımla oraya doğru yavaşça ilerledim, bu kadar da kafayı yemiş olamazdım değil mi?

Yerde ki çizimlerimi alıp bir süre onlara baktım, içimi saran korku ile aniden arkamı dönüp odanın kapısına baktım. Evde biri olma ihtimali yüzde kaçtı? Eve girdiğim andan beridir karşılaştığım saçma sapan şeyler, ihtimal yüzdesini artırıyordu.

Ben korku dolu gözlerle kapıdan çok az gözüken hole dalmışken, evin derinliklerinden gelen ses ile sıçradım.

Evet evimde biri vardı.

Elimde ki çizimleri usulca yatağın üzerine bıraktım ve çalışma masamın sandalyesinin üzerinde ki çantama doğru ilerleyip küçük gözünden biber gazını çıkardım. Yanımda biber gazı taşımak küçüklüğümden beridir alışkanlıktı, kendimi daha savungan ve güvende hissettiriyordu.

Biber gazını elimin arasında iyice kavradım, kurumuş boğazımla zar zor yutkundum. Elim arka cebimde ki telefona giderken tekrar bir ses geldi evden, bu sesi yanlışıkla çıkarıyor olamazdı. Evimde olduğunu bilmemi istiyordu anlaşılan..

Bu evden çıkmalıydım.

Yavaşça odadan çıktım, holün ışığını söndürdüğüm için kendime küfür ettim. Tek istediğim şu an bu evden çıkmak ve deli gibi koşup binadan uzaklaşmak. Kapıya doğru ilerlerken gözüm salon girişine kaydı, o sırada karanlık bir beden ile karşı karşıyaydım. Karanlık.. Ve öylece bana bakan. Elinde ne olduğunu kestiremediğim nesne ile nefesimin kesildiğini hissettim.

Kalbim göğüs kafesimi zorlarken bedenin soğuk soğuk terliyor, beynim harekete geçmem için bedenime sinyal veriyordu. Lakin ben sadece korku dolu gözlerle o karanlık bedene bakıyordum, ta ki o bir adım öne gelene kadar. Binayı yıkacak bir şekilde çığlık atıp birkaç adım önümde duran kapıya doğru koşup açmaya çalıştım, lakin kilitli idi.

"Siktir.." diye mırıldanırken kilidi açmaya çalışıyordum, o sırada beynime yediğim darbe ile şu an herşey o karanlık bedenden daha karanlıktı..

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin