Bölüm 8/ Karabiber

368 32 16
                                    

#8

Clarke gözlerini kırpıştırıp dişlerini gösterdi ve samimiyetsiz gülüşünü karşımızda ki adama sergiledi. Okulda görevi ne olduğunu hala anlamadığım bu adamı nedense hiç sevmiyordum.

'Camı kırdığın için kolundan tutup müdüre götürdüğü için olabilir mi?

Ah evet..

"Pekala.. Bu seferlik izin veriyorum, ama yemek çıkışında gelip basın kartlarınızdan." gözlerimi devirdim, bu ne cimrilikti. Hocalar için bastığı yemekhane kartını cebinden çıkardı ve ikimiz için basıp geçmemizi sağladı.

Boş yemekhaneye doğru ilerleyip yemek almak için boş tabldotu aldım,"Smaimiyetsizliğin işe yaradı yine, aferin.." diye mırıldandım. Salatanın içinde ki servis kaşığını alıp küçük bölüme salata koydum, Clarke ikimiz için çatal ve kaşık alıp tabldota koyarken ben de onun küçük bölümüne salata koyuyordum.
Az önce kavga ediyorduk mesela, şimdi ona salata koyuyordum.

Aşçı abiye gülümsedim, tabldot bölmelerine yemek koymaya başladı. "Ellerine sağlık."  "Afiyet olsun kızım." yana doğru ilerleyip bugün hangi tatlı var diye baktım, çikolatalı pudingi görünce küçük plastik kaseyi alıp tabldotun boş yerine koydum. Clarke tatlı almadan masaya doğru gidince görmediğini tahmin edip onun için de bir tane puding aldım.

Her zamanki oturduğumuz masaya oturdu, ben de karşına oturup ona ait olan pudingi önüne koydum. "Almayı unuttun." "Sağol.." gülümsedi. Bir süre gülüşüne bakıp kaşığı elime aldım, aslında bazen iyi anlaşıyor gibiydik.

Mercimek çorbasının içine limon suyu ve karabiber koymak için bakışlarımı masa da gezdirdim, istediğim şeyleri bulunca onlara uzanıp çorbama boca ettim. Acıya aşıktım, ekşiye de. "Senin şu karabiber sevdana hastayım." dedi Clarke yüzünü buruşturarak, benim aksime o acı sevmezdi.

"Sının şı kırıbıbır sıvdının hıstıyım." onun taklitini yapmamla elimde ki kaşığı bırakıp omzuma vurdu, o omzuma vururken çorba dolu kaşığı ağzıma götürüyordum, sarsılmamla kaşıktaki çorba tabldottaki çorbaya düştü ve biraz sıçrayıp üzerime geldi.

Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp tekrar açtım ve yeşillerimi mavilerine çevirdim, gülmemek için alt dudağını ısırsa da aptal aptal sırıtıyordu. Kaşığı sertçe bırakıp yanı başımda duran karabiberi Clarke'ın çorbasına boca ettim, "Lexa!" diye bağırmasıyla sesi bomboş yemekhane de yankılandı.

Ben az önce anlaşabiliyor muyduk dedim?
Çok çok özür dilerim..

Fal taşı gibi açtığı gözleriyle bir bana bir de karabibere bulanmış çorbaya bakıyordu, aslında o kadar da çok dökmemiştim ama bu acı sevmeyen birine göre çok fazlaydı. "Sikik beyinli!" diye tısladı dişlerinin arasından. Kıkırdayıp peçetelikten birkaç peçete kopardım ve üzerime sıçrayan çorbayı sildim.

"Mahvettin çorbamı !" kaşlarını çatıp çorbasına bakmasıyla kıkırdamam kahkahaya dönüştü, "Benimkini iç, kendime çok dökmemiştim." diyip önümde ki tabldotu ona doğru çektim, "Ne gerizekalısın ya.." kaşığını eline alıp benim çorbaya daldırdı ve içmeye başladı. İçmesiyle yüzünü buruşturması bir oldu, "Bu mu acı değil amk?!" dudaklarını yalayıp su dolu bardağına uzandı ve biraz içti. "Abartma Clarke."

"Tanrı aşkına sus, çorba falan istemiyorum kalsın." çatalını eline aldı ve köftelerini yemeğe başladı. "Adam akıllı karşılıklı yemek bile yiyemiyoruz." diye söylendi kocaman köftenin hepsini ağzına atarken, "A-a.. Aşkolsun Clarke, gömdüğümüz midyeleri ne çabuk unuttun?"

"Lexa kabukların olduğu çöpü üzerime devirmiştin, sen de bunu çabuk unutmuşsun meğer." güldüm, o surat ifadesi gerçekten çok komikti. "Yine yiyelim mi midye?"  "Aman yok kalsın, daha senle hiçbir şey yemem."

'Yav he he' dercesine başımı sallayıp yemeğime geri döndüm, az sonra tenefüs zili çaldı. Saliseler  içinde okulun tüm aç kurtları yemekhaneyi doldururken bizimkilerde sırada gözüktü. "Geldi bizimkiler."

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin