Bölüm 30/ Onu Öldürdük

245 28 0
                                    

#30

Yüzüme acımasızca çarpıp bedenimi ıslatan bir kova buz gibi su ile sıçradım, gözlerimi kırpıştırıp üzerimde ki ıslanmış kıyafetlere bakarken diğer yandan da titriyordum. "Ananızı sikeceğim..!" diye bağırdım.

Kaç saattir baygındım bilmiyordum, neredeydim onu hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey ellerimi tavanda asılı olan ipe bağladıklarıydı, ayaktaydım, kollarım uyuşmuş ve üşüyordum. Depo gibi bir yerdeydik, etraf karanlıktı lakin az ileride, varilin içine yakılan ateş sayesinde bir nebze olsun görebiliyordum.

"O kadar da sert vurmamıştım oysa ki." dedi karşımda ki, az önce bir kova suyu üzerime acımasızca boca eden kişi. Sırıttım, "Buradan kurtulursam, sert vurmadığın için pişman olacağına yemin edebilirim."  başını belli belirsiz salladı. "Kafama kırdığın saksıya sayarsın." demek o gün evime giren piç bu herifti.

"Orospu çocuğu !" bacaklarım serbest olduğu için bir bacağını kaldırıp onun karnına sertçe geçirdim, boğuk bir şekilde inleyip götünün üzerine yere kapaklanırken iplerken kurtulmak için çırpındım, ama nafile,işe yaramıyordu. "Ne istiyorsunuz lan bizden, ne?!" "Bunu yaptığına pişman olacaksın." dedi ayağa kalkmaya çalışırken.

"Sıkıysa ettir lan beni pişman, hadi!" bir anda ayağa kalkıp karnını tutarak karşıma geçti, yüzü yine o gün olduğu gibi maskeliydi. Bir süre gözlerime baktıktan sonra maskesini yavaşça çıkardı, bakışlarımı yüzüne çıkardığında çocukluk arkadaşımı görmeyi beklemiyordum. "Lincoln ?" işaret parmağını dudaklarıma götürüp beni susturduktan sonra maskesini geri giyindi.

Ağzım açık ona bakıyordum, Lincoln benim çocukluk arkadaşımdı, aynı mahallede, aynı okuldaydık. Fakat ortaokul çağımıza geldiğimizde ailesi New York'tan başka bir yere taşınmıştı, o gittiği için çok üzülmüştüm çünkü tek dostum oydu. 7/24 beraberdik, bir tek akşam yatmak için evlerimize ayrılırdık, arkadaşlık bağımız çok güçlüydü. Arada sırada gelirdi yanıma ama sonra iletişimini kesmişti nedensizce, araya zaman ve mesafe girince de birbirimizden uzaklaşmıştık.
Ya şimdi, karşıma böyle mi çıkacaktı?

Kaşlarımı çattım, "Sen.. Nasıl ?"  "Şu an değil Lexa." tam gidecekken bacağına vurmamla durdu. "Bana bir açıklama yapmak zorundasın! Ne işin var senin burada?"  "Uzun hikaye, bak, size yardım edeceğim ama ikimizinde ölmesini istemiyorsan çeneni kapa. Patron yukarıda." ve bir şey dememi beklemeden yanımdan uzaklaşıp az ilerde yanan ateşin karşısına geçti.
"Orospu çocuğu olduğunuz kadar vicdansızsınız da!" benim burada götüm donarken o orada ısınıyordu.

Derin bir nefes alıp verdim, Lincoln'ın bu gibi adamlarla ne işi olabilirdi ki?
Seneler öncesi bu olayla ne alakası olabilirdi?
Ya patron?
Demek ölmemişti sikik herif..

Flashback :

"Clarke !" diye bağırmamla ikisi de duraksadı, o iğrenç herif Clarke'ın saçlarından çekiştirirken Clarke kaçmak için cebeleşiyordu. Bu görüntü kanımın çekilmesine ve daha fazla sinirlenmeme neden oluyordu, şimdi o adamı öldürmek istiyordum.
Abby'e verdiğim sözü tutamamıştım, kızını koruyamamıştım...

Adam, beni görmesiyle Clarke'ı kolundan tuttu, "Karışma." diye bağırdığında sinirle kahkaha attım. "Ona verdiğin zararların karşılığını ödemeden nereye karışmayayım?" yavaş yavaş onlara doğru yaklaşıyordum, onlarda geriye doğru, yani uçuruma.

"İstediğimi alırım, bu gece de öyle olacak." dişlerimi sıktım, "Ben varken o iş biraz sıkar." ellerimi yumruk yaptım, Clarke'ın boğazından çıkan bir hıçkırıkla bakışlarım ona döndü. Çok korkmuş ve bitkin gözüküyordu, ağlamaktan burnunun ucu ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. "Kızı bırak." alayla güldü , tek bir hamle ile onu arkaya, yani uçurum tarafına çevirip tuttu. "Böyle mi ?" diye sordu bana doğru dönerken.

Kalbim ağzımda atıyordu, böyle bir şeyi hiç yaşamamış, böyle bir korkuyu hiç tatmamıştım. Nasıl davranacağımı bilmiyordum, tek istediğim ona bir şey olmamasıydı.
Çünkü eğer olursa, ömür boyu kendimi hiç affetmezdim.

Birkaç adım daha attım, "Tekrar söylüyorum, kızı bırak!" diye bağırdım. Artık dayanacak sabrım kalmamıştı, bu tepkime karşılık kahkaha atmasına daha çok öfkelenmiştim. "Aslında sen daha bir ateşlisin.. Dobra.." iğrenç bakışlarıyla beni süzdüğünde birazdan onu öldüreceğimden bir haberdi.

"Bıraktım gitti." Clarke'ı bir top gibi oradan oraya savurdu ve kenara itip yere düşmesini sağladı, onun yanına gidecekken bu sefer beni kolundan tuttu ve yüzünü boynuma gömdü. Nefesini boynumda hissetmemle erkekliğine geçirdim, "Öldürürüm lan seni!" yere düşmesini fırsat bilip onu yumruklamaya başladım, içimde ki tiksinti ve öfkeyle ard arda yumruklarımı yüzüne indiriryordum. Şimdi ağzı gözü kan içinde olmuştu, bu görüntüden zevk alıp daha çok yumruklamaya başladım, elim acısa bile..

Ama beni durduran şey Clarke'ın güçsüz sesi olmuştu. "Lütfen dur, lütfen.. Lexa.." elim havada kaldı, derin bir nefes alıp verirken başımı kaldırıp Clarke'a baktım, ardından ellerimde ki kana..

Adamın üzerinden kalkıp yerde hıçkıra hıçkıra ağlayan Clarke'ın yanına gidip onu göğsüme çektim ve sıkıca sarıldım. "Buradayım güzelim." gözyaşlarının tenimi ıslatmasına izin verdim, "Eve gidelim, lütfen." gömleğimi sıkı sıkı tutuyordu. Başımla onayladım ve başını ellerimin arasına alıp başparmağımla gözyaşlarını sildim. "Sana bir şey yaptı mı?" diye sorduğumda ağlayarak başını olumsuzca salladı.

Daha fazla soru sormak istemedim, kendim kalkarken onunda belinden kavrayıp beraber kaldırdım. Hala gömleğimi sıkı sıkı tutuyordu, ellerini tuttum. "Özür dilerim Clarke." onu yalnız bıraktığım için, başına bunlar geldiği için kendimi hiç affetmeyecektim.
"Çok korkuyorum." diye mırıldandı, bir şey söyleyemedim, içim yanıyordu o böyleyken.

Belini kolumla sarıp girmek için arkamı döndüğümde bir namlu ile karşılaşcağımızı tahmin etmemiştim, o an ki refleksle elinde ki silaha vurdum ve silah yere düştü. "Arabay koş." dedim Clarke'ı iterken, Clarke benden ayrılıp ayrılmaz o sikik herif üzerime doğru gelip bana yumruk attı. Geri geri sendeledim, tam da uçurumun kenarındayken. İstediği de buydu ya zaten..
"Lexa !"

Kendimi toparlayıp ona bir yumrukta ben salladım, bu sefer yerleri değiştirmiştik ama o buna izin vermetip ellerini boğazıma sardı ve arabaya doğru yapıştırdı bedenimi. Boğazımı öldürürcesine sıkarken ben de boş durmayıp onun boğazını sıkmaya başladım, artık nefes alamıyordum ve kıpkırmızı olduğuma emindim. Gözlerim yerinden çıkacak gibiydi, ama kulaklarımda patlayan bir şey ile boğazımda ki eller gevşedi.

Üzerimde ki bedeni ittiğimde ki, nereye ittiğimi tsm olarak bilmiyorum, büyük bir sessizlik oluştu, ardından denize düşme sesi. Elim ile noğazımı tutarken ilk önce elinde silah olan Clarke'a, ardından..
Adam ?

"Siktir.."

"Onu öldürdük.." diye mırıldandı Clarke elinde ki silahı yere atarken, ağzım açıp bir ona bir uçuruma bakarken büyük bir hız ile bizimkiler olay yerine gelmişti.

Flashback son...

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin