Bölüm 7/ Prenses

378 42 13
                                    

Kitap okunmasa da yine atayım lsjsjks :')

#7

Batikon sürdüğüm pamuğu Clarke'a uzattım, "Olayları bu kadar abartmasaydın akşam azar işitmek zorunda kalmayacaktık." diye mırıldandı dudağında ki ve kaşında ki kana bulanmış yaraya pamuğu bastırırken. Gözlerimi devirip biraz pamuk kopardım kendim için, biraz batikon damlattıktan sonra aynanın karşısına onun yanına geldim.

"Kendi çapında intikamını aldın, o anahtarı saklamak için bu kadar cebelleşmeseydin şu an bu konuşmayı yapıyor olmazdık." batikonu kaşıma bastırdım, çok az sızlasa da hemen geçivermişti. Pamuğu çöpe atıp temizlemek için kolonyalı mendil aldım, yüzümü temizleyip çekmeceyi açtım ve küçük yara bantlarından çıkardım.

"Ayrıca sen yine iyisin, anne ve baban Los Angeles'ta. Sıçsa sıçsa telefondan sıçarlar ağzına, ya ben? Akşam büyük ihtimal cinayet çıkacak." dememle güldü, "Demek akşam Rose Teyze geliyor."  "Hayır, umarım gelmez. Ama müdür konuşursa kesin gelir."

Kıkırdadı, pamuğu çöpe atmasıyla ona da bir tane yara bandı uzattım. "Ne o ? Çok mu hoşuna gitti."  "Evet, çünkü senin hakkından bir kişi geliyor o da anneannen." gözlerimi devirdim. "Onu çok özledim, bu hafta gitmeyi planlıyordum yanına."

"Ben mi onun torunuyum sen mi belli değil amına koyayım.." Clarke anneannem ile aşırı iyi anlaşıyordu, bir ara gerçek anneannesi olabilir mi diye şüphe etmiştim. Anneannem de Clarke'ı torunu gibi benimsemişti yıllarca, bunlar ikisi bir olup beni dışlıyorlardı işte.

Ben Clarke'ı sevöedikçe anneannem inadıma ona daha çok bağlanıyordu.
İnadımı ondan almışım işte, görüyorsunuz.

"Kıskanma Lexa."  "Ne kıskanacağım Tanrı aşkına?!" yara bandı çöpünü çöp tenekesine attım ve aynada kendine bakan Clarke'a çevirdim gözlerimi. "Ağzıma sıçmışsın  resmen.." diye söylendi parmağını göz çevresinde ki morluklara koyarken.

Yarım ağız sırıttım, "Ellerime sağlık. Tazeleme mi ister misin?" Clarke abartılı şekilde gözlerini devirdi, "Octavia'dan kapatıcı almalıyım." samimiyetsiz gülüşümü yüzüme taktığımda tekrar bana döndü. "Merak etme Prenses, o piçler  hala sana aşık!"

Clarke ve onun peşinde koşan yalaka piçler..

"Sus Tanrı aşkına.." omzu silktim, arka cebimde ki telefonu çıkarıp saate baktım. "Açlıktan ölüyorum, zilin çalmasına az bir süre var. Direkt yemekhaneye mi çıksak?" diye öneri de bulunmamla vücudubu tamamen bana döndürdü.

"Yemekhane kartlarımız sınıfta, nasıl olacak o?" umursamazca elimi salladım, "Sen şu  samimiyetsiz yalaka hallerine bürünürsün bir de iki göz kırpıştırdın mı alırlar bizi.. Hadi." kolundan revirin kapısına doğru çekiştirmeye başladım.

"Sen hiç kendi tipine bakıyor musun?!" diye çıkıştığında durup ona baktım ve güldüm, "Evet.. Ah biliyor musun o kadar seksi ve güzelim ki kendime aşık olabilirim Clarke!" baygın bakışlarına karşın gmzlerimi devirip homurdandım. "Açım diyorum, oyalanma Prenses."

Revirden çıkarken öfkeyle soludu, "Bana şu kelimeyi söyleme!" gülüşüm boş koridorda yankılandı. "Prensen, prenses, prenses, prens-"  "Lexa !" diye bağırmasıyla gülüşümü genişletip merdivenlere doğru koştum.

Gökyüzümde Ki Sen |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin