Kendime birkaç kural koymanın ve her beş dakikada bir o kuralları kendime hatırlatmanın dahice bir fikir olduğunu düşünüyordum. Böylece Jongin ile gereğinden fazla yakınlaşmazdım bir daha. Onun neden böyle davrandığını bilmiyordum, belki gerçekten masum bir şekilde çizmesine dokunmamı istemişti. Sonuç olarak bu işin içindeydik; kumaşlara, derilere, astarların kalınlığına hakim olmam için dokunmam gerekiyordu çoğu zaman. Onu yanlış anlayan ve sistemimde arızaya neden olan hormonlarım yüzünden, gereğinden fazla yakınlaşmaya neden olan kişi bendim elbette. Jongin'in belini tutan parmaklarım sanki hala sıcaktı. Dün akşamki kadar sıcaktı parmaklarım ve bundan nefret ediyordum istemsizce. Bu yüzden koyduğum kurallara uymak dışında yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
Yixing hızlıca kumaş odasına girdiğinde, Luhan'ın bu sabah Jongin'in masasına bıraktığı ama yeşil kafanın henüz o saatte ajansta olmadığı için masasının üzerine neyin bırakıldığını bile bilmediği kutuyu kendime çektim. Luhan yine Jongin'e 'onun favori atıştırmalıklarından' almıştı ama şimdi o cupcakeleri ve çikolata soslu mini waffleları ben yiyordum.
"Her yerde seni arıyordum Sehun." dedi, koştuğu için nefes nefese kalmış bir halde. Elimdeki kutuyu ona doğru uzattım ve oturması için yanımdaki sandalyeyi gösterdim.
"Cupcakelerin içi vişneli." diyerek uyardım onu. Sırıtarak bir tane cupcake aldı ve arkasına yaslandı. Yarın Paris'e gidiyordum bu yüzden onun randevu işini bugün halletmeliydim. "Yifan ile bugün hiç konuştun mu?"
"Hayır. Söylediğin gibi ondan uzak durdum. Sabah ona yardım edip etmeyeceğimi sordu kahve alırken." Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda kıkırdadı. Küçük bir ısırık aldıktan sonra dudağının üzerine yapışan kremayı işaret parmağıyla sıyırdı. Tuhaf... Gerçekten çok tuhaftı. Yixing işaret parmağını dudaklarının arasından çektiğinde kendimi hiç garip hissetmemiştim. Beynim kırmızı alarm vermemiş, mini Sehunlardan bir tanesi bile ortada koşmaya başlamamıştı. Ancak dün gece Jongin masadan kalem alırken kalçasını sallamaya başladığında, o mini Sehunlardan biri elinde tuttuğu yangın söndürme tüpüyle yüzüme vurmaya başlamıştı kendime gelmem için. "Zamanım olursa yardım edebileceğimi söyledim ama hala onun yanına gitmedim. Planının işe yarayacağından eminsin, öyle değil mi?"
Kendi çevremin (önceden sadece Kyungsoo ile sınırlıydı bu durum şimdi Yixing'te katılmıştı) aşk doktoru olmuşken, kendime bir şey yapamıyor olmam oldukça kötüydü. Onların ilişkilerinde önemli adımlar atmalarına neden olacak kararlar, planlar, düşünceler benden çıkıyordu ancak hala Baekhyun'u karşımda gördüğümde aptallaşıyordum.
"Merak etme işe yarayacak. Şimdi gidip onu göreceğim ve bu gece unutamayacağın bir gece yaşamanı sağlayacağım." Elimdeki kutuyu masanın üzerine bırakırken birden aklıma gelmemesi gereken kişi gelmişti. Beş dakika olmuş muydu? Kendime kurallardan birini hatırlatmaya çalışırken dudaklarım benliğime orta parmağını göstermişti bile. " Jongin'i gördün mü? "
Biraz proje üzerinde çalıştıktan sonra ikinci kata geri dönmüştü. Acıktığım için kumaşların arasında tuttuğum içi atıştırmalık dolu kutuyu o gittikten sonra çıkarmıştım. Ne? Luhan'ın aldığı herhangi bir şeyi onun yemesine izin mi verseydim?
"Junmyeon'un yanındaydı en son. Yarınki program hakkında konuşuyorlardı sanırım. Luhan ve Jongin ile Paris'e gideceğin için heyecanlı mısın?"
Pek değildim aslında. Defileler uykumu getiriyordu, uyumamak için içtiğim içkiler ise midemde hasar bırakıyor ve Chanyeol'un diline dolanmama neden olacak davranışlar sergilememe neden oluyordu. Sevdiğim şeyler; gezmek, yemek yemek, otel odasında takılmak, kendi başıma modaya dair bir şeyler keşfetmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F. M. L. / SEKAI
FanfictionSehun işini kaybetmemek için davetli olmadığı bir partiye katılarak hayatındaki en cesurca şeyi yapmıştı. O partide işini kaybetmediği gibi yeni proje üzerinde çalışmaya hak kazanmıştı. Garip olarak tanınan, kendi kendine konuşan, kimsenin birlikte...