40/2 Final

1.4K 116 125
                                    

Tamam, tamam, tamam. Derin bir nefes al ve bas şu siktiğimin ziline artık Sehun, diye direttim kendime milyonuncu kez. Havada asılı kalan parmağım beynimin verdiği emri gerçekleştirmekten o kadar çok uzaktı ki oturup ağlamak istedim bir kez daha. Yapmam gereken şey çok basitti, bebek oyuncağıydı ama nedense - lanet nedenlerden bir tanesi daha- yapamıyordum.

Baekhyun'un dairesinin önünde bekliyordum yirmi altı dakikadır.

Başımın iki yanına avuç içlerimle vururken volta atmaya devam ettim. Burada geçirdiğim her dakika, bir şeyleri mahvetmem için köşede bekleyen şeytanın işine geliyordu, öyle değil mi? Ya da zihnime kötü şeyler fısıldayan, şu an evde Baekhyun'un yalnız olmadığını, zile istediğim kadar bassam bile onun duymayacağını söyleyen sol omzumdaki Sehun'a sıkı bir yumruk atsam bile işe yaramazdı öyle değil mi? Ah, delireceğim!

Neden ben? Neden? Neden?

Aniden kapının önünde durdum ve derin bir nefes aldım. İstediğim tek şey bugün Baekhyun'un yanlışlıkla eve götürdüğü belgeyi geri almaktı. Şirkette benden başka kimse kalmamıştı bunu fark ettiğimde. Jeonghan'ı aramıştım belgeyi geri alması için ancak telefonunu açmamıştı. Kendimi bulmak istediğim son yer burası bile değildi ancak şimdi onun kapısının önünde, özgüvenim kırık bir halde duruyordum.

Yap gitsin, diyen iç sesime karşılık olarak beni durduran bir şey vardı. Buna karışmak istemiyordum ancak bugün Baekhyun ve Chanyeol'un tartıştıklarını görmüştüm. Aslında benimle birlikte kattaki herkes görmüştü. Baekhyun ağlarak gitmişti ve bir süre ortalıkta görünmemişti, Chanyeol ise odasından dışarıya adım atmamıştı. Her ilişkide böyle şeyler olur diyerek bu konu hakkında konuşulan şeylere kulaklarımı kapatmayı tercih etmiştim ancak bir şeyler oldukça gerçekti.

Baekhyun her zaman derdini bana anlatırdı.

Şimdi de benimle konuşmak isterse ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. Beni bu kadar çaresiz ve dakikalardır aptal gibi kapının önünde durduran şey buydu. Onunla ilgilenmiyor, benden uzak durmasını ve bunu yaparken kendi kendine mutlu olmasını istiyordum ancak mutlu değildi. Bugün oldukça kırılmış ve üzülmüş olduğunu fark edebilmiştim.

Bir anda kapı açıldığında olduğum yerde sıçradım. Gerçekten yapmıştım, beynimin verdiği emre uyup zile basmıştım. Nasıl yapmıştım bunu? Daha bir saniye önceye dek yapamayacağımı söylemiyor muydum?

Baekhyun derin bir nefes alarak konuşmamı beklediğinde söylemek istediğim tüm kelimeler aynı anda dudaklarımın arasında itilmişti resmen. Üzgün görünüyordu, gözleri her an ağlamaya başlayacağını haykırırcasına bakıyordu bana.

"Içeri gelmek ister misin?" dedi, sessizce. Kapıya yaslanmış bedeni hafifçe kenara çekilip, geçmem için bana yer açtığında sağ omzumdaki Sehun'un beni görmezden gelmesiyle birlikte içeri geçtim. Ayakkabılarımı çıkarıp onun küçük dairesine adımlarken Baekhyun oldukça üzgün bir halde bana eşlik ediyordu.

Her zaman rengarenk ve mutluluk saçan salonu şimdi sessizdi. Işık kaynağı olan mumlar masanın üzerinde ve pencerenin kenarında duruyordu. Onca olay ve günden sonra burada olmak tuhaf hissetmemi sağlarken, şimdi onun gerçekten kötü hissettiğini bilmek bu tuhaflığın üzerine bilinmedik yükler ekleyip, uzaklara gitmekten başka bir halta yaramamıştı açıkçası. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum, aralarında olan şey beni ilgilendirmiyordu ancak Baekhyun'un bakışları bir şey söylememi istiyormuş gibiydi. Tartışmadan sonra Chanyeol onu arayıp özür dilememiş miydi acaba? Araları şimdi iyi değil miydi? Baekhyun'u üzen başka bir şey mi vardı?

  F. M. L. / SEKAI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin