18

1.4K 178 230
                                    

Kendimi gerçek anlamda buraya ait değilmiş gibi hissediyordum. Jongin ve Luhan kahvelerini içerlerken bahsettikleri konudan birkaç kelimeyi zorlukla seçebilmiş, diğer cümleler hakkında fikir bile yürütememiştim. Açılış defilesi büyük bir şov ile başlamıştı. Daha sonra Louis Vuitton'un erkek koleksiyonunu tasarlayan Virgil Abloh konuşma yapmıştı. Dans gösterileri ve sonrasında gerçekleşen anlamsız marka etkinlikleriyle günü yarılamıştım.

On iki saat süren yolculuğun ardından kendimi oldukça yorgun hissetmiyormuşum gibi hiç dinlenmeden 'her şey yolunda' izlenimi vermek için uğraşıyordum. Luhan bir marka için çekim yapacaktı bu yüzden akşam bizimle olmayacaktı tek güzel haber buydu. Bu güzel habere sığınarak soğumaya başlayan kahvemden biraz daha içtim.

"Şimdi ne yapacaksınız? Otele geri mi döneceksiniz?" dedi, Luhan yemesi için çikolata dolgulu kurabiyeyi Jongin'e uzatırken.

Tek isteğim biraz dinlenmekti ama onun gözlerindeki ifadeyi gördüğümde oteldeki rahat yatağımı kaldırıp çöpe attım. Kurabiye Jongin'in eline ulaşamadan hızlı bir hamleyle benim elime geçmişti bir anda. Gülümsedim, bir ısırık alırken.

"Daha önce Paris'e geldim ama çok fazla gezme şansım olmadı. Jonginnie benim rehberim olmak ister misin?" Üzerindeki mavi ceketi kirletmemek için kendisiyle cebelleşiyordu adeta. Tatlı bir sesle sorup, başımı yana eğerek ona baktığımda dudaklarının arasından ona yakışan bir ses çıktı.

 Tatlı bir sesle sorup, başımı yana eğerek ona baktığımda dudaklarının arasından ona yakışan bir ses çıktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Elbette isterim Sehunnie. Bugün ilk günümüz doyasıya gezmeliyiz. Aslında minik bir program yapmıştım."  Telefonundan bir şeyler ararken Luhan'a öldürücü bakışlar atmaya başladım. O da aynı şekilde bana karşılık verdiğinde, aramızdaki görünmez savaşı gerçeğe dönüştürmek için uygun anın bu olduğuna karar verdim. Masanın altından onun ayağına tekme attığımda Jongin elindeki telefonu masanın üzerine atıp bağırdı. Siktir! Luhan yerine onun ayağına vurmuştum. Elleriyle bacağını tutarken alt dudağını büzüştürdü, hangimizin ona tekme attığını anlamaya çalışıyordu ama bir yandan bacağıyla 'sorun yok, iyisin' diye konuşuyordu. Luhan benden önce davranarak onunla ilgilenmeye başladığında kendime küfür ederek arkama yaslandım. Buna izin vermemem gerekiyordu kesinlikle ama aptal gibi kalmıştım. Sol omzumdaki şeytan sinsi bir sırıtmayla beni dürtene dek öylece durmuş, kahvemi içerken bir yandan onları izliyordum. Luhan yere eğilmiş bir şekilde onun bacağını okşarken, Jongin üzgün bir şekilde ona canının acıdığını söylüyordu. Beni kurtarmak için yedi kişinin arasına giren adama bakar mısınız? Bebek gibi konuşuyor yine! Luhan gülümseyerek onun yanağını okşadığında kendime geldim ve omzumdaki kötü Sehun'un planına uydum.

"Onun ayağına tekme attığın için özür dilemelisin Luhan." Bana sert bir bakış attığında umursamaz bir tavırla Jongin'i işaret ettim. Kendi içimde, beni affetmesi için Jongin'e küçük bir hediye alırdım bu önemli değildi. İntikam almak daha önemliydi. Hemen elini Jongin'in yanağından çekmezse daha da ileriye giderdim.

  F. M. L. / SEKAI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin