Jeonghan bir anda buz tutan ortamı normale çevirmek istercesine gülümsedi. Jongin onun yüzüne kaşlarını çatmış bir şekilde bakarken, bunu yapabilmesine hem şaşırmış hem de onu tebrik etmek istemiştim açıkçası çünkü ben kıpırdayamıyordum bile korkudan. Jongin'in öfkesi beni bulur diye nefes bile alamıyordum.
"Neden böyle davrandığını anlıyorum Jongin."
"Ah, öyle mi? Gerçekten anladığına emin misin? Eğer anlıyor olsaydın utangaç tavırlarla Sehunnie'nin peşinde dolaşıyor olmazdın. Sana karşı anlayışlı davranmaya çalışıyorum çünkü ikiniz birlikte çalışmalısınız ancak bu tavırların beni kızdırıyor."
Jeonghan bir adım atarak aralarındaki mesafeyi kapattığında sol omzumdaki Sehun boynumu sıkmaya başlamıştı. Saniyeler içinde birbirlerine kötü bakış atmaya başladılar ve bunu gören Kyungsoo koşarak yanımıza geldi.
Jongin'in koluna girmeye çalıştım ama dirseğiyle beni itti. Ne? Gerçekten kavga etmeyi mi düşünüyorsun?"Çocuklar..." Kyungsoo ürkek bir sesle aralarına girmek istediğinde Jongin ona da izin vermedi.
"Düşündüğün gibi onunla ilgilenmiyorum Jongin." Endişe dolu saniyelerin ardından Jeonghan tükürükler saçarak konuşmaya başladığında, olabilecek en kötü senaryonun gerçekleşmemesi için ellerimi Jongin'in beline sardım ve onu sertçe geriye çektim. "Onun yanındayken kendimi tuhaf hissediyorum çünkü Junmyeon hyung sürekli onu övüp duruyor ve bu yüzden onun yanında bir hata yapmaktan korkuyorum. Ayrıca bilmeni isterim ki bir kız arkadaşım var, iki yıldır onunla birlikteyim."
Jongin'in ağzından tuhaf bir ses çıktı. Onu bıraktım ancak arkasından ayrılmadım, aynı şekilde Kyungsoo sol tarafında duruyordu. Jeonghan karşımızda dururken ilk önce bağırıp, kızsa bile yine yüzünde o ifade vardı. Sevimli görüntüsüne kavuşmuştu saniyeler içinde.
"Yani..." dedi, Jongin işaret parmağıyla beni gösterirken. Ardından başını birkaç kez iki yana salladı tatlı bir şekilde.
"Böyle düşünüp, endişelenmene neden olduğum için üzgünüm Jongin."
"Asıl ben özür dilerim düşüncesizce davranıp durdum." Jongin bir anda vahşi bir kurttan, bebek tavşana geçiş yapmıştı. Sesi o kadar tatlı çıkmıştı ki onu kendime çekip yanaklarını sıkmak istedim. "Ve yalan söyledim, çalışmaların harikaydı. Junmyeon'un söylediği şeyleri kafana takmamalısın. Sehun sana yardımcı olmadığında benden yardım isteyebilirsin çekinme, tamam mı?"
Jeonghan başını sallayarak onu onayladı ve ardından işaret parmağıyla gösterdi onu. " Bu harika fizikle birkaç çekim yapmak isterdim açıkçası. "
Jongin arkasını dönüp parmaklarını yüzüne bastırırken kıkırdadı. Evet, utanmıştı yine. Yavaşça ona sarıldım ve kollarımın arasına iyice sokulmasını sağladım. "Bunu düşüneceğim teşekkür ederim Jeonghannie."
Adının tatlı bir şekilde söylendiğini duyan gümüş saçlı adamın yanakları pembeleşti. Tabii Jongin ile uzun bir süre takılmamıştı , ilk başta böyle bir etki bırakması normaldi.
"Artık gitmeliyiz." dedim, arabanın içinde kedi kafesinin içinde duran Lazzy'i hatırladığımda. Kyungsoo Jeonghan ile birlikte ajansa geri dönerken biz arabaya doğru yürütmüştük. Çaktırmadan onlara baktım, Kyungsoo bizi işaret ediyordu konuşurken. Ona göre bugünün bir numaralı dedikodu malzemesi ben ve Jongin'den başkası değildik, artık bunu biliyorum.
Jongin kocaman gülümsemesiyle ön koltuğa oturup ellerini direksiyona yasladığında, arka koltukta oturan Lazzy'i görebilmek için başımı geriye çevirdim. Tüy yumağı burada olmaktan nefret ettiğini belli edercesine miyavladığında Jongin ağlamaklı bir ses çıkardı dudaklarının arasından. Hızlıca ona döndüğümde ellerini minik yumruklar halinde başının iki yanına bastırmış ve hafifçe iki yana sarsmıştı kendini.
![](https://img.wattpad.com/cover/221168437-288-k152696.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F. M. L. / SEKAI
FanfictionSehun işini kaybetmemek için davetli olmadığı bir partiye katılarak hayatındaki en cesurca şeyi yapmıştı. O partide işini kaybetmediği gibi yeni proje üzerinde çalışmaya hak kazanmıştı. Garip olarak tanınan, kendi kendine konuşan, kimsenin birlikte...