En kötü, karmaşık, beceriksiz olduğum, sürekli Yifan'ın başımda belirdiği günü geride bırakırcasına eve girdim. Tüm kötülüğü içeri almamak ister gibi kapının sert yüzeyine yasladığımda zihnimdeki çözemediğim sorular ve sorunlar vücuduma tonlarca ağırlık yapmaya başlamıştı. Saatlerce koşmuş, spor yapmış ve Kyungsoo'dan azar işitmişim gibi bitkin hissediyordum kendimi.
Mutfaktan gelen sesleri duyduğumda hızlıca ayakkabılarımı çıkardım. Omzumdan düşmekte olan çantayı hızlıca yere attım ve sesin geldiği yöne doğru koşarcasına yürümeye başladım. Sabah Jongin'in günlüğündeki yazıları okuduktan sonra onu aramıştım. Ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum telefonu elime alıp, rehberde adını ararken ama onunla konuşmak istemiştim.
Telefonu kapalı olduğu için ona ulaşamamıştı bir türlü.
Bütün günüm belki telefonunu açmıştır diye onu belirli aralıklarla aramakla geçmişti. Jongin telefonunu hiç açmamıştı ve dahası onun izin aldığından hiç kimsenin haberi yoktu. Junmyeon dışında tabii.
Mutfağa girdiğimde onu gördüm. Tezgahın üzerinde dolaşan Lazzy'i kibarca azarlıyor, aşağıya inmesi için elinde tuttuğu çilek dilimiyle kandırmaya çalışıyordu. Ya eve yeni gelmişti ya da üzerini değiştiremeyecek kadar üşengeçti çünkü üzerinde sabah giydiği kıyafetler vardı.
"Eğer sözümü dinlememeye devam edersen televizyon izlemene izin vermem Lazzy. Ayrıca tezgahı yeni temizlediğimi biliyorsun. Bilerek mi oradan inmek istemiyorsun?" Çilek dilimlerini pastanın üzerine dizmeye başladığında Lazzy birkaç kez miyavlayıp, onun koluna sağ patisiyle dokundu. Jongin başını hafifçe sağ tarafa eğdiğinde, Lazzy ön ayaklarının üzerinde yükseldi ve başını Jongin'in yeşil saçlarının arasına sürttü. Iki büyük kedi gibiydiler.
Jongin sabah olduğundan daha neşeli görünüyordu. Çilek dilimlerini dizmeyi bitirdikten sonra tezgahın üzerindeki büyük kaseye uzandı. Parmağıyla önce krem şantinin tadına kendisi baktı, ardından Lazzy'nin bakmasına izin verdi. Kaseyi elinde tutup, musluğun başına doğru gittiğinde, orada olduğumu belli etmek için öksürdüm.
Jongin irkildi, Lazzy ise hızlıca tezgahtan inip bana doğru geldi. "Kimin için pasta yapıyorsun?"
Lazzy bıyığının ucuna bulaşan krem şantiyi yalamaya çalışırken oldukça sevimli görünüyordu. Jongin parmağını yıkadı ve hızlıca çilek dilimleri dizdiği pastanın başına geçti.
"Bugün Lazzy'i sahiplendiğim gün. Doğum tarihini tam olarak bilmiyorum o yüzden onunla ev arkadaşı olduğum günü doğum günü olarak kutluyorum. Yani bu pasta onun için."
"Bunu gizli yapman gerekmiyor mu?" dedim, çıkardığım ve sandalyeye astığım ceketimin eteklerine tüy yumağı tırnaklarını geçirmeye başladığında.
Jongin başını iki yana salladı. "Onun için pasta yaptığımı bildiğinde daha çok mutlu oluyor. Bugünün anlamını bildiğinde daha sevimli bir prensese dönüşüyor."
"Sana yardımcı olmamı ister misin? Henüz bitirmiş sayılmazsın. Onun ikinci babası olduğum ve bu evde onun doğum gününü ilk kez kutlayacağım için yardım etmeme izin verirsin öyle değil mi?"
Bir dakika boyunca sessiz kaldı. Kasenin içindeki krem şantiyi bir kaşık yardımıyla sıkma torbasının içine dökmeye başladığında ona yaklaştım. Tezgahın üzerinde çeşit çeşit süslemeler vardı. Eminim Lazzy bunlarla ilgilenmeyecekti bile. Jongin sessizce işini yaparken yavaşça onun arkasına geçtim. Üzerinden yayılan koku gün boyunca tek başıma kaldığımı, onu özlediğimi, onu merak ettiğimi bir kez daha hatırlamıştı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F. M. L. / SEKAI
FanfictionSehun işini kaybetmemek için davetli olmadığı bir partiye katılarak hayatındaki en cesurca şeyi yapmıştı. O partide işini kaybetmediği gibi yeni proje üzerinde çalışmaya hak kazanmıştı. Garip olarak tanınan, kendi kendine konuşan, kimsenin birlikte...