Saatler günleri, günler haftaları, aylar yılları kovalıyor. Zaman akıp giderken insanın ömründen bir gün daha eksiliyordu.
Bu hayatta herkes ve herşey geçicidir. Zaman geçer, acılar geçer, mutluluk biter, insanlar gelip geçerdi.
Hepimiz insanız ve hepimiz birşeyler kaybedip, birşeyler kazanıyoruz bu hayatta.
Önemli olan kaybettiğin şeyden ziyade kazandığın şeylerdi bu hayatta.
Sonuçta her acı birgün geçip yerini mutluluğa, yeni bir umuda bırakıyordu.
Öyle olmasa güneş batıp yeniden doğar mıydı hiç.
Her doğan güneşte yeni bir umut var demektir. Umut olmadan yaşayabilir mi insan.
Yaşayamazdı.
Bizi ayakta tutan hayallerimiz ve umutlarımız bu hayatta.
Asel'in ise şuan tek hayali boraya bir iyi bir eş olmaktı. Umudu ise onunla mutlu bir ömür geçirmek.
Sonuçta Asel başarmıştı ayakta kalmayı.
Hak ediyordu artık oda mutlu olmayı.Asel telefonunun sesiyle daldığı düşüncelerden kurtulup oturduğu yerden kalktı.
Kasanın yanında ki telefonunu aldığında arayan kişinin bora olduğunu görünce kalbi ilk gün ki gibi heyecanla atamaya başlamıştı.
Telefonu açıp kulağına götürdü.
"Müsait misin aselim." Boranın sesini duyduğunda yüzünde içten bir gülümseme oluştu.
"Müsaitim canım."
"Bir saat sonra seni almaya geleceğim yılmazın haberi var sende istersen tabi."
"Olur o zaman ben hızlıca kalan işlerimi tamamlayıp gelirim senin yanına sen hiç gelme zaten çok yakınsın bana." Dediğinde boranın itiraz edeceğini biliyordu.
Kaçırıldığı günden bu yana onu hiç yalnız bırakmamıştı.
"Olmaz gelip alırım seni ben." Boranın itiraz etmesine ufak bir kahkaha attı.
"İtiraz edeceğine emindim. Sayende hiç bir yere tek gidemez olduk."
Dediğinde aklına boranın annesiyle konuştuğu gün gelmişti.
Berna teyze duyduğu gibi aselin yanına gelmiş önce tebrik edip sonra onu ısrarları sonucunda alışverişe götürmüştü.
Tabi bora da bir dakika olsun yanlarından ayrılmamış gardiyan gibi başlarında beklemişti.
Aklına gelen şeylere gülümseyip boraya görüşürüz dedikten sonra telefonu kapattı.
Bora bir kaç gündür hiç müsait değildi ve onu artık hiç göremez olmuştu. Bu durum onun canını sıkmaya başlasa da boraya birşey belli etmemeye çalışıyordu.
İşlerimi bitirip bora'yı beklerken yılmaz abi girmişti kapıdan içeri.
"Naber fındık hazırsan ben götüreceğim seni boranın yanına onun bir işi çıktı."
Yılmaz abinin sözünü bitirmesiyle yüzüm asıldı. Bora'yı heyecanla beklerken onun gelmeyeceğini duymak üzülmeme sebep olmuştu.
"Bilmiyordum işi olduğunu haber vermemişti bana."
Hem neden arayıp haber vermiyordu ki bana. Sonuçta onun gelmesini beklediğimi biliyordu.
Yılmaz abiyi daha fazla bekletmek istemeyip yerimden kalktım.
"Üzülme hemen zaten yanına gidiyorsun boranın. Hem sen benimle gelmek istemediğin için mi astın yüzünü."
Yılmaz abinin söylediği şeyle panikle başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUT ELİMDEN
RomantizmBedenimde ki acılar yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı. Gözlerimi kapatmamak için direnmeye çalışıyordum. Birisinin bana doğru geldiğini gördüğümde korku bütün bedenimi ele geçirmişti. "Lütfen beni onlara verme" (Başlangıç 21.11.2020)