Bana göre insanın her geçen yıl gelişmesi safsataydı. İnsan, her zamanki insandı. Gelişmez, değişmezdi. Orta çağdaki atların ağzındaki diş sayısını bile atın ağzına bakıp öğrenmek yerine Aristoteles'in kitaplarından öğrenen insanla, 21.yüzyılda paketinin arkasında tarifi yazan yemeğin videosunu bile internetten bakan insan arasında hiçbir fark yoktu.
Değişim, kaçınılmazdı. Bunu ben de destekliyordum ama tarihle iç içe olduğum için bildiğim başka bir şey daha vardı. Değişim insanın düşünce yapısına uğramazdı. İlk insanın işlediği günahın izlerini son insanda bile görebilirdik.
Yasak olana duyulan şehvet, bütün çağların ortak noktasıydı. İnsan, özgürdü. En azından öyle yaratılmıştı. O duygu hamurunda vardı. Her ne kadar kendimi farklı görmek istesem de ben de öyleydim. Özgürlük diye dünyaları devirir, bir insanın sevgisi altında ezilirdim. Ben sevgiye açtım ve bu açlığın, yasak olana duyulan şehvetten hiçbir farklı yoktu.
Pişman mıydım? Hayır.
Acısını çekmediğimiz şeyin pişmanlığını da çekmiyorduk. Diego'yla olmak güzeldi. Acı vermiyordu. Aksine uzun yıllar sonra bana iyi hissettiriyordu. Beni sevdiğini hissetmek başka bir hisse daha yol açıyordu. Dünyada hala değerim vardı. Dünyada hala beni seven birisi vardı. Ben hiç değildim. Bu duygu işte her şeyin başıydı. Hata yaptırırdı.
Yüzüme çarpan sıcak buhar içimi ısıttı. Düşünmek istemedim. Kahvemden bir yudum daha alıp önümdeki manzaraya döndüm. 14.katta oturmanın güzel yanlarından biri de karşımdaki bu manzaraydı. Yukarıdan bakmak iyi hissettiriyordu. Her insanın içinde bulunan egonun bir parçasıydı bu his. Yukarıdan bakmaya bayılırdık, tabii aşağı bakmadığımız sürece.
Diego ile kaldığımız odanın küçük balkonundaydım. Uyanalı bir saati geçmişti. Dün gecenin izlerini hala vücudumda taşıdığım için kalktığım gibi banyoya girmek zorunda kalmıştım. Bedenim iflas etmekle, mutlulukla dans etmek arasında geziniyordu. Dün geceyi hatırlamak dudaklarımda bir tebessüm oluşturduğunda elimdeki kupayı dudaklarımdan ayırdım. İyi hissediyordum.
Onunla böyle olmak hiç hayalini kurduğum bir şey değildi ama hep beni sevmesinin hayalini kurardım. Bu öyle aşk denilen şekilde değildi. Eski Can, kıskançtı. Diego'yu kimseyle paylaşmak istemezdim. Beni bir gün sevmeyi bırakmasından korkar, onu yanımdan hiç ayırmazdım. Bir şeyler değişeli çok olmuştu. Ayrı kaldığımız yıllar boyunca büyümüştük. Eski hallerimizden eser yoktu. Bunu o da ben de biliyorduk. Eski Diego ve Can birbirini seviyordu ama önemli olan başka bir şeydi. Yeni biz birbirimizi yeterince iyi tanıyor muyduk? Böyle bir durumda ilişkiye başlamak akıl kârı mıydı? Sevgi her şeye yeter miydi?
Sabahın ilk ışıkları yüzünden hala ısınmamış demir parmaklıklara dirseklerimi dayayıp kahvemden bir yudum daha aldım. Aşağıya bakarsam midemin bulanacağını bildiğim için gözlerim etrafta geziniyordu. Bugün yapacak işlerim vardı ama içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Tüm vaktimi içeride çırılçıplak bir şekilde yatan adamla geçirmek istiyordum. Problemleri bir kenara atmak kolaydı ama zamanı geldiğinde o problemler canımızı sıkacaktı, bunu da biliyordum. Konuşmamız gereken şeyler, halletmemiz gereken sorunlarımız vardı.
Kendimi tutamayıp ofladım. Başıma giren ağrı her şeyi daha da dayanılmaz kılıyordu.
"Güne iyi başlamamışa benziyorsun."
Şakaklarımda gezdirdiğim parmağımı anında durdurup sesin geldiği yöne baktım. Sağ tarafımdaki duvarın arkasında aynı benim gibi demirlere yaslanmış bir şekilde duran Enes'e baktım. İki balkon arasında sadece duvar vardı ve bu da odalarımız yan yana demekti.