Bölüm 29

2.1K 207 216
                                    

Katharsis, psikoterapistlerin kullandığı bir rahatlama yöntemidir. Uygulanma şekli ise biraz ilginçtir. Önceden yaşanmış travma yaratan olayların tekrar hatırlanarak, heyecan boşalımıyla kişinin daha iyi hissetmesini sağlanır. Bireyin bilinç altında yatan birikmiş duyguları, acıları, üzüntüleri o anda bir yanardağ gibi patlar ve kişi duygusal bir boşalmaya girer. Hüngür hüngür ağlar, nefes bile alamayacak noktaya gelir. Günün sonunda ise kendini tüm kötülüklerden arınmış yenilenmiş hisseder. Katharsisi yaşamayan insan ise travmaları hiç atlatamayan zayıf bir kişiliğe dönüşür.

Ben o zayıf kişiliklerden biriydim. Çocukluğumun getirdiği bir türü sona ermeyen travmalarım vardı. Dışarıya göstermemeye, her şeyi kendi içimde yaşamaya çalışıyordum ama benim de bir yere kadar sınırım vardı.

Şu an sadece kumlarla çizilen sınırlarım küçük bir dal parçasıyla dağıtılıyordu. Nefes alamıyordum. Burun delikleri oksijeni değil de sadece mide bulandırıcı kokuyu içeriye alıyordu. Koku çok ağırdı. Her yerimi sarmıştı. Tenimi bir bıçakla kesip atmak istiyordum. Pis koku üzerime yapışmıştı, geçmeyecekti. Kurtulamıyordum. Bir şeyler yapmam lazımdı.

Hareket edemiyordum. Hareket etmem lazımdı. Susmuyorlardı. Neden konuşuyorlardı? Cevabım yoktu, neden soru soruyorlardı?

"Neredeyiz?"

Onları istemiyordum. Onların suratlarını görmek beni öfkelendiriyordu. Öfkelenmek istemiyordum.

"Can! Cevap ver."

Neden kimse benim isteklerimi yerine getirmiyordu?

Kendi kanım konuşursam tamamıyla ağzıma dolacaktı. Nasıl konuşacaktım? Kandan nefret ediyordum. Kan kokusu midemi bulandırıyordu. Kusacaktım.

"Can, kendine gel!"

Tüm bunlar nasıl başımıza gelmişti? Sadece basit bir akşam yemeğindeydik. Nasıl bu duruma düşmüştük?




Birkaç Saat Önce

Kıyafetlerimi büyük boy aynasında son bir defa kontrol ettim. İlke ve Enes'in çok nazik davetini kıramadığımız için maalesef ki akşam yemeği için onlara gidiyorduk. Bej rengi pantolon, koyu yeşil bir gömlek giymiştim. Gömleğimin içine giydiğim beyaz tişörtün kırışık olması bir kez daha gözüme çarptı ama bir kez daha görmezden geldim. Ütü denilen o şeyi asla kullanmazdım.

Karışık saçlarımı düzeltip odadan çıkmak için yürümeye başladım. Çıplak ayaklarıma baktım ama ayakkabı için de çok özenemeyeceğim için kafama takmamıştım. Zaten basit bir akşam yemeği için neden bu kadar gerildiğimi anlayamıyordum. İletişimde olduğum çok fazla insan olmadığı için sosyal çevre konusunda eksiktim. Bunun bilincindeydim. İnsanlarla muhabbet kurmaya çalışmazdım, kimse de bana adım atmazdı. Diego'nun tekrar hayatıma girmesiyle ister istemez beklenti içine girmiştim. Çünkü değişmek istiyordum. Değişmek istememin en büyük sebebi de oydu. Diego'nun daha iyi hissetmesi için benim daha iyi olmam lazımdı. Bir ilişki içine girmiştik. Bunun için psikolojik olarak ikimiz de hazır değildik ama onu bırakamazdım. Bu saatten sonra olmazdı. Yine yalnız kalamazdım.

"Can?" Belimde hissettiğim dokunuşlarla irkildim. "Dakikalardır boş boş ayaklarına bakıyorsun. Seslendiğim halde duymadın. İyi misin?"

Diego'nun belimde elini tutup sırtımı göğsüne yasladım. Tüm dikkatim düşüncelerimde olduğu için ne yaptığımın farkında bile değildim.

"İyiyim."

Kollarını karnıma dolayıp bedenimi kendine çektiğinde itiraz etmedim. Dudaklarını boynuma bastırdığında gözlerimi kapattım. Onu seviyordum. Onu gerçekten çok seviyordum. Bunca yıldır hissetmediğim duyguları bir anda hissetmeye başladığım için kalbime ağır geliyordu. Benim Katharsis'im oydu. Diego'ya hissettiğim duygular tekrar gün ışığına çıkmıştı, altında eziliyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 23, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PURGATORY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin