Bölüm 21

1.6K 226 167
                                    




Yeterince zamanının olmadığını herkes hayatında birkez olsun hissetmiştir. Yapacağı işi yetiştirmek için zamanının olmadığını düşünür, eli ayağına dolaşır. Bu yüzden zamanı olsa bile yetiştiremez. Ben de böyle hissediyordum. Oldukça uzun zamandır yeterince zamanımın kalmadığını hissediyordum. Yetiştirecek bir işim yoktu halbuki. Benim telaşım hayattı.

Yaşadığımın hayatta acele ediyordum. Arkamdan sürekli beni kovalayan ölümün nefesini hissediyordum. Bu yüzden hayatı acele yaşıyordum. Hatalar yapıyor, düzeltmek için zamanım olmadığını düşünüyordum. Yine hata yapmıştım. Hiç dönmemem gereken bu ülkeye geri dönmüştüm. Ölümün nefesi burada daha çok hissediliyordu. Ölüm kokuyordu burası, yaşam yoktu. Ben de çekiliyordum, korkuma engel olamıyordum. Hatamı düzeltecek cesaret bile yoktu bende. Olsaydı şimdi bir dakika bile beklemez Türkiye'ye dönerdim.

Yapamadığım şeylerin pişmanlığını üzerime akan sıcak suyla unutmaya ve rahatlamaya çalıştım. Elimle sıcak suyun ayarını biraz daha yükseltip saçımı şampuanlamaya devam ettim. Gözlerimi kapattığım için duş kabininin küçük penceresinden kararmış gökyüzünü izleyemiyordum. Parmaklarımla saçıma masaj yapmaya devam ederken bir yandan da düşünüyordum.

Manu'nun başkente gideceksiniz demesinden sonra pek bir şey yapmamıştım. Manu bana orada ne yapacağımızı anlatmamıştı. Diego anlatacakmış bana. Öyle söylemişti. Hava yeni kararmıştı. Dolunay birazdan yükselecekti.

Saçımı yeterince köpüklediğimi düşünüp suyun altına tekrar girdim. Köpüklerin vücudumdan aktığını hissediyordum. Gözlerimi açıp bakışlarımı küçük pencereye çevirdim. Bir anda karşılaştığım yüzle sırtım duş kabininin kapısına çarptı. Dudaklarımında çıkan kısık inlemeyle Diego'nun suratına baktım.

Ne yaptığını sanıyordu bu?

"Delirdin mi?!" Sesimi duyması için bağırmam gerekiyor muydu, emin değildim. Eliyle arkasındaki bir yeri işaret etti.

"Acele edip sınıra gel. Orada bekliyorum."

Geldiği gibi kaybolduğunda şok olmuş bir şekilde ona bakıyordum. Bu çocuğun niye böyle garip huyları vardı?

Dediği gibi acele edip duştan çıktım. Aynı hızda kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Kotumun düğmesini bağlayıp ince kazağımı giydim. Üzerime ceketimi geçirip ayakkabılarımı bağlamaya başladım. Elim ayağım birbirine dolaştığı için çok zorlanıyordum.

"Converse giyen aklıma..."

Son olarak şapkamı havluyla kurutmaya çalıştığım ama beceremediğim kafama geçirdim. Koşarak duşlardan çıkarken etrafı kontrol ettim. Kimse yoktu.

Kazı alanının sınırına gelip kapıdaki güvenlikten geçtim. Onu göremiyordum. Yürüyüp biraz güvenlikten uzaklaşmaya çalıştım. Bakışlarım etrafta dolaşıyordu ama onu gerçekten göremiyordum. İlerideki büyük kaktüsün yanına gelip telefonumu çıkardım.

"Diego!" Sesim boş arazide yankılandı.

"Buradayım." Arkamdan gelen sesle ona döndüm. Karanlık yüzünden göremiyordum. Telefonumun ışığını yakıp ona tuttum. Bakışlarım bedeninde gezerken şok olmuş haldeydim.

Giydiği siyah kota ve siyah cekete baktım. Spor ayakkabıları hakkında konuşmak bile istemiyordum. Niye böyle giyinmişti?

"Se-sen niye böyle?" Kekelemiştim. Yüzüm kesin utançtan kızarmaya başlamıştı. Yüzüne değen bakışlarım iyice şaşırmamı sağladığında ona doğru yürüdüm. Tam karşısında ışığı yüzüne tuttuğum için gözlerini kıstı. "Diego sen saçını mı kestin?!"

PURGATORY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin