Size bir hikaye anlatayım. Durumu bir şekilde izah etmem lazım çünkü. Bu hikaye güneşin ayı ne kadar sevdiğiyle alakalı,her gece onun yaşaması için nasıl kendi nefesini verdiği hakkında. Güneş'in karşılıksız aşkı ilk defa tattığı zaman yaşamın başladığı ilk gündü. Yapayalnız olan güneşin yanına hiç kimse yaklaşmıyordu. Herkes onun farklı olduğunu görüyor,ondan delicesine korkuyordu. Güneş yıllarca yalnız başına herkese yaşam verdi ama çok mutsuzdu.
Günlerden bir gün bir miladın başlangıcı olan bir olay oldu. Güneş,Ay'ı gördü. Güneş'in yanında küçücük kalan Ay aynı diğerleri gibi ondan korktu ama onda farklı bir şey vardı. Onun bencilliği korkusunun önüne geçiyordu. Güneş'e yaklaştı,yanmaktan korkmadı. Güneş onun bu yaklaşımını görünce ilk kez kendi ışığını başka birine verdi.
Sonsuz anlaşma o gün yapıldı. Güneş sürekli parladığı eski günlerini bırakıp günün yarısında karanlığa boğuldu. Kendi ışığını Ay'a verip onun parlamasını sağladı.
Güneş mutluydu. Yalnız değildi ama bu kısa sürdü. Ay,Güneş'in ona verdiği ışığı Dünya'ya götürdü. Güneş'in yapacağı hiçbir şey olmadı,öylece uzaktan izledi. Artık ne eskisi gibi parlat ne de eskisi gibi mutluydu. Her geçen gün ömrü azalıyordu. Günün birinde öleceği güne kadar aya ışığından vermeye devam eder.
Bunu anlatıyorum çünkü bu hikayede de Güneş benim. Ne onun kadar kudretliyim ne de onun kadar yaşam veriyorum ama ben de onun gibi yalnızım. Ben de onun gibi güvendiğim insanları kaybediyorum. Ben de terk edildim ve yapayalnız kaldığım Güneş Piramitinde ölmeyi bekliyorum. Yanımda bu sefer gerçekten kimse yok. Piramitte de kimsenin olmadığını biliyorum. El Criatura Maldita bile 500 yıl sonra burada değil. Onun yerine ben varım. Yalnız ve ölmeye saatleri kalmış Can.
12 Saat Önce
İnsanlar beni hiçbir zaman akıllı biri olarak düşünmemişti ama ilk defa bana bu kadar bel bağlıyorlardı. İlke tek kurtuluşu benmişim gibi bana bakmaya devam ediyordu. Bu durum zaten bitik olan beni daha çok tüketiyordu. Kendilerinin de bir şeye çabalamaları lazımdı ama onlar benim ayağa kalkmamı ve onları kurtarmamı bekliyordu.
"Can daha iyi misin?"
İlke onların bulduğu oda dedikleri yere geldiğimizden beri aynı soruyu 5 defa sormuştu. Kalıpları değiştirse de amaç hep aynıydı. Ozan da bir köşede oturmuş bize bakıyordu.
"Hayır."
Gerçekten iyi değildim. Kan kaybetmiştim. Şimdi dursa da halsizdim,adım atacak gücüm yoktu. Yaşadıklarımın ağırlığı üzerime yük gibi binmişti. Gördüğüm şeyler aklımdan gitmiyordu ve artık bu havasız ve karanlık mekanda nefes alamıyordum. Çıkmak istiyordum. Güneşi görmek istiyordum.
"Bence daha fazla dursak da bir işe yaramayacak. Güneş doğdu ve biz hala bekliyoruz. Bir gün daha aç ve susuz dayanamayız. Son şansımız bu."
"Ozan haklı."
Haklı olduğunu ben de biliyordum ama onların bilmediği şey buradan asla çıkamayacağımızdı.
"Burası 10.kat"
"Ne?"dedim ilk defa düzgünce İlke'ye bakarak. "Buraya kadar nasıl çıkabildiniz?"
En son 19.kattaydık ve onlar buraya kadar çıkmayı nasıl başarmışlardı? Bu imkansızdı. Buraya kadar gelmemiz imkansızdı.
"Ozan sayıları okuyabiliyor. 10.katta olduğumuza eminiz. Sürekli yürüdük ve bir şekilde buradayız. Sen 10.kata isteyerek geldin sanıyorduk."