Pandora'nın Kutusu

206 28 41
                                    

      Kafamın içinde dolaşan sızıyla gözlerimi araladım. Islak kirpiklerim göz yuvarlarımı okşarken elimi alnıma bastırdım. Yanda duran komodine dönüp elimle saati yokladım.
"Ne içtim ben!"
Gecenin karanlığını aydınlatan,yanımdaki küçük lamba gözümü rahatsız ederken üstümdeki ince örtüyü kaldırdım. Dizlerime inen tişörte bakıp göz devirirken,
"Anlaşıldı",dedim bıkkınlıkla. Kaygan saten çarşaf beni içine çekerken zorlukla ayağa kalktım. Yatağın karşısındaki duvarı kaplayan büyük camlara şaşkınlıkla bakıp ayaklarımın altında kalan büyük şehirin manzarasını hayranlıkla gözden geçirdim. Kenarda duran koltuğa oturup manzaraya nedenini bilmediğim bir özlemle baktım. Gözlerim yüksek binalardaki ışıklarda gezerken tavandan aşağı takılı olan perdeyi aralayıp diğer tarafa döndüm. Deniz,insanlar,gece...Dudağımı ısırıp sırıttığımda geri yaslandım. İçimdeki mutluluk kolumda başlayan benzersiz sızıyla yarıda kaldığında gözümde parçalanan anılar kendilerini tekrarladı. Kafam ayılmaya başlarken telaşla ayağa kalktım.
"Hayır!"
Hepsinin kötü bir kâbus olduğuna inanmak istedim. Birinin yatağında olmalıydım. Ve evet... Kıyafetlerimi alıp gideceğim. Öyle olmalıydı. Siktir!
    Aralık olan kapıdan çıkıp acıma aldırış etmeden hızlı adımlarla yürüdüm. Karşımda duran dar,siyah merdivenlerden geçip yavaşladım. Bir hırsız gibi tanımadığım bir evde dolaşıyordum. Merdivenler bittiğinde büyük salonun içinde göz gezdirdim. Sağ tarafta şaşaalı,ışıklarla kaplı bir bar bölümü,sol tarafta ise bir kaç siyah deri koltuk ve orta masa... Gayet sade dizayn edilmiş odada gözlerimi gezdirdiğimde üst kattaki camlar gibi olan büyük camların önünde duran adama baktım. Gözlerimi kısıp şaşkınlıkla onu inceledim.
-Lu..Lucifer?
-Vera!,dedi elindeki viski bardağıyla hızla bana dönerken.
"Uyanmışsın",yine o soğuk ses tonunu duyduğumda bıkkınlıkla olan olayları hatırladım. Kâbus,demek zaten yanlış olurdu diye geçirdim içimden. Bir bar sandalyesini çekip ağzı açık olan şişeyi kadehe boşalttım. Odadaki öldürücü sessizlikten daha çok hâlâ öylece durması beni deli ediyordu.
-Anlatmayacak mısın?,dedim o hâlâ dışarıyı izlerken.
-Hatırlamıyor musun?
-Mesela buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum,anlatacak mısın!
Zaten gergin olan sinirlerim elimdeki bardağı masaya vurduğumda kendini iyice gösterdi.
-Sen durduğunda Tabris,kanatlarını aldı...
-Ne?
-Zayıf düştün,dünyaya geldik.
-Orospu çocuğu!
Kadehimi tekrar kafama diklerken sinirle önüme gelen saçları ittim.
-Bu kadar mı?
-Ne öğrenmek istiyorsun Vera?
Yüzüne bakmak dahi istemezken tekrar bağırdım.
"Her şeyi!"
-Ne oldu orada?,dedim sesimi alçaltmaya çalışırken. Şu lanet sakinliği beni deli ediyordu.
-Seni bulduğumda hiç bir şey yoktu. Sonra zincirleri kırdığımda gözlerin...Sarılaştı. Bilmiyorum... Ben bir şey anlamadan aşağı inmiştin. Fenzio ve Albert'i...
-Ah,hatırlıyorum. Aklım başımdaydı,yaptıklarımın farkındaydım ama duramıyordum. Durmak istemiyordum.
Bir kadeh daha diklerken arkamda kalan sesi tekrar kulağıma ilişti.
-Albert neden?
-Mastema ile iş birliği yapmış,elimi masaya vurup dişlerimi sıktım.
"Kızı öldürüp ben yapmışım gibi gösterecekti. Başardı da!"
   Anlamıştım fakat oldukça geç olmuştu. Bu kadar basit bir hataya düşmek,bir aptalmışım gibi hissettiyordu. Dolmaya başlayan gözlerimi ellerimle örterken tekrar konuşmaya başladı.
"Mastema'yı ne zaman anlatacaktın?",yüksek çıkan sesi sinirle dönmeme neden olmuştu. Gözlerimiz buluştuğunda oturduğum yerden  bağırmaya başladım.
-Ne zaman mı?,sırıttım. "O şeytanla yatmandan hemen önce!" Elimdeki kadehi masaya vurduğumda parmaklarını saçlarından geçirip sinirle sırıttı.
-Sana sordum!
-Bitti sanıyordum! Bana hesap sorma!
-Bağırma!,dedi şimdiye kadar duyduğum en yüksek sesiyle. Gözleri yavaşça kırmızıya bürünürken bağırmaya devam etti.
-Yalan söyledin!
-Ne! Ben mi? Sen bana yalan söyledin!
-Ben sana hiç yalan söylemedim Vera.
Elimdeki kadehi yere attığımda kırılan parçaların arasından ayağa kalkıp üstüne yürüdüm.
-Beni aldattın,benimle oynadın!,dedim göğsüne vururken.
-Seni aldatmadım!
-Yalancı herif! Eğer o gün benimle alay etmeseydin... Ölüyordum o siktiğimin odasında, sadece sana geldim! Senin yüzünden! Hepsi.. Senin yüzünden!
Gözyaşlarım kendini bırakırken onu cama kadar yapıştırmıştım.
"Nasıl duruyorsun böyle? Hah! Hiçbir sey olmamış gibi! Hiç bir şey hissetmiyor gibi! Ben yapamıyorum! Ne kadar yapmaya çalışsam da olmuyor! Acı çekiyorum!"

Göklerden Yükselen AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin