Kıyamet

179 21 32
                                    

Yazar'dan

Yuvarlak,siyah masaya oturan Mastema uzun tırnaklarını ritim tutarcasına masaya vurmaya başladı.

"Gelmiş olmaları gerekirdi",dedi karşısında oturan Samael'e.

Şeytan yalnızca gülümsemeye devam etti gözleri sabit bir şekilde kız kardeşine bakarken. Boğazını sıkıştıran bordo kravatı gevşetip,omuzlarına örttüğü siyah,uzun paltosunu düzeltti. Elleri tekrar bastonunu bulurken yalnızca serçe parmağındaki yüzüğün soğuk demirde çıkardığı sesin duyulduğu odada büyük camın önünde duran Leviathan,uzun parmaklarını sarı saçlarından geçirip soluk,beyaz teninde gezdirdi. Şeytan,geldiğinden beri ağzından bir kelime dahi çıkmamış,kardeşleri ile aynı masaya oturmaya tenezzül dahi etmemişti. Soluk teninde parlayan siyahları cehennemin üstünde geziniyor,ona göre süregelen bu mânâsız çatışma,bir kez daha nüksediyordu cehennemin günahkâr  topraklarında. Yukarıdan inen şeytanlara bakıyor,onların kanlı kanatları ile yerlerde nasıl süründüklerini seyrediyordu.

Gözlerini bir iki saniyeliğine kapatırken boğazına bağladığı siyah fularla oynadı,ince parmakları. Usulca bir nefes alıp gözlerini açar açmaz kanatlarını kapatan erkek kardeşini gördü. Belphegor,dedi yalnızca kendi duyabileceği bir sesle. İnce dudakları titredi alayla. Daha fazla beklemedi,hızlı adımlarla sandalyesine yerleşip uzun bacaklarını üst üste attı.

Onun bu asi tavrının farkında olan Mastema ellerini çenesinde birleştirip kardeşine baktı,açık yeşilleriyle. Gülümsedi kadın... Bu hadsiz tavırları oldukça yersiz ve sinir bozucuydu. Kafasını sağa sola sallarken Samael'in hâlâ ona baktığını farkettiğinde bakışlarından taşan öfkeyi gördü. Tam dudaklarını aralayacaktı ki,arkalarında kalan büyük kapı bir hışımla açıldı.
      Kapıyı iten Belphegor abartılı altın sarısı elbisesini düzeltti. Üstünde bir şey olmamasına rağmen âdeta bir çamura bulanmış gibi silkelendi. Mavi gözleri kardeşlerine doğrulduğunda ancak o zaman farketmişti sanki nereye geldiğini. İri yarı olan adam,kızıl,kısa saçlarını da düzelttiğinde duruşunu dikleştirip bir sandalye çekti kendisine. Bir şey söylemedi o da,sözü hemen peşinden girecek olan kardeşi Beelzebub'a verdi.
    
Beelzebub apaçık diğerlerinden daha konuşkan idi. Açık kalan kapıyı kapatıp,hızlı hareketler ile masaya döndü.

"Ah,sizleri görmek ne güzel!"

Gülümsedi,sivri beyaz dişleriyle. Orta boylarda,güçlü bir şeytandı. Çenesinde bıraktığı sakalında ufak tefek beyazları,yeşil gözleri ile parlıyordu âdeta. Kurnaz şeytan,uzun kahverengi çizmelerini birbirine çarparken kılıfında takılı olan kılıcını siyah-bordo tonlarında gezinen pelerinine sakladı. Reverans yaparken boynundan aşağı sallanan büyük kolyeyi ablasına doğrulttu.

"Babam aşkına! Yaşıyorsun!"

Mastema,yerinden yavaşça kalkarken gülümsedi.

"Ben ölmem,biliyorsun"

Kadın,kardeşinin bu karşılamasını istediği gibi bulmuştu. Elini uzattığında,Beelzebub hızla avucu içine alırken parlak gözlerini kırptı sinsice. Şeytan yerine geçerken ayakta kalan Mastema'nın karşısında ki kapı çalındı. Samael gelmelerini söylediğinde sorgulayıcı bakışlar kapıda idi. Onlara karşın aralıktan uzanan kafanın sahibi sırıttı.

"Yanlış kapı Mammon!"

Mastema,küçük kardeşlerinin hiç değişmediğini farkettiğinde gülümsedi. Bu duyduğu özlem değildi fakat onları  bıraktığı gibi bulması onu içten içe mutlu ediyordu.

Mammon'a geçit vermeyen Asmodeus içeri  itilirken Mammon,deri eldivenleri ile ağzını kapattı. Siyah pelerinini yakasında sabitleyen altın zincirin sallanırken çıkardığı sesin eşliğinde kısa bir sessizlik oluştu salonda. Elindeki küçük,kanlı hançeri yukarıya kaldırıp

Göklerden Yükselen AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin