İntikam

357 41 14
                                    

      Nefes nefese kalmıştım. Herald'ın komutuyla Osti üzerime gelmiş,ona karşı çıkmama fırsat vermeden beni yere sermişti. Kazanmak umrumda değildi. Ona karşı çıkmayı da pek beceremiyordum zaten başladığımızdan beri. Yerden kafamı kaldırdığımda üstüme geldiğini gördüm. Geri çekilmeye çalışırken saçlarımdan tutup kendine bakmaya zorladı. Daha fazla onunla uğraşmak istemiyordum. Pes edecektim. Yüzüne baktığımda gözleri yavaşça kırmızıya döndü ve gülümsedi. Gördüğümü tasdiklemek için buğulu gözlerimi kırpıp,tekrar ona baktım. Gözleri hâlâ kırmızıydı ve gittikçe saçlarımı tutan eli gerginleşiyordu. Saçımdan tutarak beni çemberin içinde sürükledi ve öğretmenlere arkasını döndü. "Bana bak!" Gözlerimi ona dikmemle tekrar gülümsedi. "İyi bir kız olmayı öğrendin"
Elini boğazıma sürdüğünde gözlerinden çıkan ateşi boğazımda hissettim. Ellerimi kaldırıyor,diğerlerine anlatmaya çalışıyordum fakat seslerini duyamıyordum. Sürtük canıma okuyacaktı. Beni gerçekten öldürmek istiyordu. Elinde çırpınırken kafama yine aynı keskin acı girdi. "Kalk!"
Tanrım ne bağırıyordu bu kadın. Kafamın ağrısı dayanılmazdı. Acıdan gözlerimi kapatıp sanki dindirecekmiş gibi yumruklarımı sıktım. Hâlâ içimi titreten sesin son bulmasını bekliyordum boğulmak üzereyken. Elimi kaldırırken yine o sağır edici çığlık kulağımda yankılandı.
"Kalk!"
Gözlerimi açtığımda "Yeter!" çığlığım yankılandı bu kez etrafta. Osti çember çizgisine düşmüş,kafasını kaldıramıyordu. Şaşkınlıkla beni izleyen gözlere döndüm. Ne olmuştu öyle,anlayan var mıydı? Ellerime bakıp aynı zamanda sinirle Osti'nin üzerine yürüdüm. Kafasını tutup yüzüne vurmaya başladım. İşini bitmişti ama öfkem dinmiyordu. Ellerim yanıyordu âdeta. Çembere giren Misselina'nın beni çekmesiyle üstünden kalktım. "Yeterli" deyip gülümsedi. Bir kaç şeytan Osti'yi çekerken o hâlâ söyleniyordu.
-Ha..yır bitmedi.
-Osti güç kullandığını farkettik. Lütfen daha fazla şansını zorlama.
-A..ma o..
Fenzio ve Herald da çembere girdiğimde gözlerini kapatan Osti'yi şeytanlara götürmelerini söylediler. Korkuyla Misselina'nın ne söyleyeceğini bekliyordum.
"Evet sevgili öğrencilerim turnuvamız son bulmuştur. Herkesi tebrik ediyorum. Yarın baloda görüşmek üzere. Herkes gidip dinlesin"
"Ama o ... güç kullandı. Nasıl engellemezsiniz?"
Misselina Fenzio'ya bakıp tedirgin bir şekilde bana baktı.
"Vera,geç farkettik sadece. Sorun yok değil mi?" Telaşla kafamı sallayıp karnımı tuttum. Berbat hissediyordum. Midem bulanıyor,kafam bedenime fazlalık gibi geliyordu. Sami'nin kolumdan tutmasıyla ağırlığımı ona bırakıp acıyla gözlerimi kapadım.
Uyandığımda karşımda gülümseyip duran bir kadın vardı. Yastıkta olan kafamı sağa sola çevirdim.
-Ne oldu?
-Sadece biraz yorgun düştün. Son dövüşten sonra..
-Ah,doğru.
-Şimdi daha iyisin ama değil mi?
Onaylarcasına kafamı salladım ve yanımda duran Sami'ye gülümsedim.
-Hep uğraştıyorum..
-Böyle söyleme,harikaydın! Daha önce hiç kazanan, tanınmayan olmamıştı.
-Tanınmayan... gözlerimi tavana dikip gülümsedim.
-Kırılmıyorsun değil mi,öyle demek istemedim yani...
-Hayır Sami,alışmaya çalışıyorum. Hadi gidelim.
-Biraz daha burda kalsan iyi olur sanırım. Meleklerle konuşayım,bekle.
Kolundan tutup onu durdurduğumda yerine geri oturdu.
"Tamam tamam gidelim!"
Odaya geldiğimizde Sami dikkatle beni yatağa bırakıp odadan çıktı. Mimi'nin yatağına baktığımda oturmuş,önünde kenetlediği ellerine bakıyordu.
"Mimi..."
Yerinden kalkıp gardırobun önünde durdu. Bir hışımla üstüme bir kaç elbise atıp yatağına geçti.
-Bunlar ne için?
-Tören.
-Ah,evet ödüller... Mimi?
Sinirli gözleriyle bana döndü,
"Biraz konuşsak?"
Kafasını sallayıp derin bir nefes aldı ve bana döndü. Yerimden doğrulup konuşmaya başladım,
-Özür dilerim.
-Ne için?
-Kütüphanede yaptığım çok saçmaydı. Bir de üstüne daha kötü şeyler söyledim. Gerçekten..
-Özüre gerek yok.
-Mimi ama..
-Özür dediğiniz şeye inanmıyorum.
-Pişman olduğumu görmüyor musun? Karşına geçmiş seninle konuşmaya çalışıyorum. Mimi...
Ayağa kalkıp pencereye yaklaştı. Duvara yaslandığında arkasını dönüp bana baktı.
-Görüyorum,sana inanıyorum.
-O zaman...
-Vera,ben şeytanım,deyip gülmeye başladı.
-Ne yani sinirli değil miydin?
-Hayır,sana çok sinirliydim... Osti'yi ezene kadar,hala gülümsüyordu. Bunları söylerken gözünde Osti'nin yüzü canlanıyor gibiydi. Kafasını sallayıp tekrar bana baktı. "Harikaydı"
-Nasıl yaptın bunu?
-Mimi,o güç kullandı bu yüzden biliyorsun.
-Misselina dayanamayıp karşı çıkmasa güç kullanması bir şeyi değiştirmeyecekti. Sonda onu nasıl ittin,kaçırdım mı orayı?
-Ah bende bilmiyorum.
Derin bir nefes çekip alnını sıktım.
-Mimi illüzyonlarım devam ediyor ve daha fazlalar. Dövüş esnasında da oldu. Açıkçası Osti'yi nasıl ittim hatırlamıyorum bile. Tanrım!
-Kütüphanede bir şey öğrenemedin değil mi?
-Aynen öyle. Senden sonra geri döndüm fakat artık o umrumda değildi.
-Geri mi döndün,nasıl?
-Lucifer için. Her şeyin onun yüzünden olduğunu düşündüm. Zaten beni deli ediyor,bunlar da cabasıydı.
-Kolun için mi?
-Ah,hayır sadece o değildi, önemli değil,deyip güldüm
-Vera,Lucifer gücü sever. Ona karşı çıktın,onunla konuştun. Bu onu şaşırttı hatta hoşlanmıştır bile. Lucifer dişine göre biri olsun ister hep. O yüzden seninle uğraşıyor olabilir.
-Umrumda değil.
-İllüzyonların?
-Mimi...
Olan biten her şeyi anlattıktan sonra Mimi,kafasını ellerinin arasına aldı.
-Uykum var.
-Bir şey söylemeyecek misin?
-Vera,bilmiyorum hiç bir şey anlamıyorum. Bence artık birilerine bunu söylemenin vakti geldi.
-Kime?,dedim kaşlarımı kaldırarak.
-En azından Sami'ye. O ne yapılacağını bilir.
-Tamam.
Şaşırarak bana bakarken üstüme attığı elbiseleri yere attım ve yatağa uzandım. Yorgundum ve ne olacağını düşünmek istemiyordum. Daha ne olabilirdi değil mi? Gözlerimi kapadım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Kulağıma akseden bir patırtıyla yerimden doğrulup korkuyla etrafa baktım.
"Korkma,korkma benim" Mimi banyodan kafasını uzatmış gülerek beni izliyordu.
"Tanrım! Ne yapıyorsun?" Parmaklarımı saçlarımdan geçirip derin bir nefes çektim. Ayağa kalkıp banyonun önünde durdum. Mimi,saten ve bacaklarını saran kırmızı bir elbise giymiş makyajını yapıyordu.
-Yine neyi kaçırıyorum?
Rujunu sürerken aynadan bana baktı.
-Tören Vera.
-Ah doğru. Ben o zaman...
-Yerde duruyorlar.
Yatağımın yanı başında yerde duran kıyafet yığınına döndüm. Gülümseyerek karıştırmaya başladım. İnce askılarıyla derin göğüs detayı olan bir elbise tuttum üstüme. Mimi'ye dönüp,
-Nasıl?
-Şeytan aşkına! Ben seçtim zaten hepsini,deyip gülmeye başladı.
Mimi banyodan çıktığında elbiseyi giymiş kendi etrafımda dönüp,aynaya bakıyordum. Pudra rengi,parıltılı bir kumaşı vardı. Sırtı açık,uzun tül kuyruğu beni takip ediyordu.
"Seksi!"
Gülümseyip saçlarımı karıştırdım aynaya bakarken.
-Bana bırak.
-Ne?
-Bırak ben yapayım yoksa geç kalacağız.
Mimi saçlarımı düzleştirirken gözlerimi kapamış ne olacağını düşünüyordum. Bütün sürtükler orada olacaktı. Ne ödülü vereceklerdi? Ah tabii bir de o vardı. Mimi'nin beni rahatlatan elleri arasında bunları düşünürken bana seslendi,
-Uyuma!
-Uyumuyorum.
-Gözlerini kapat.
Parmakları arasında tuttuğu fırçayı,gözüme yaklaştığında sallamayı bıraktı. Yüzüme ne olduğunu bilmediğim bir çok şey sürmesinin ardından gözlerimi açtım. Gözlerimi koyu bir farla öne çıkartmış,dudaklarımı kırmızı bir rujla süslemişti.
-Mimi harika!
-Biliyorum tatlım.
Mimi'nin telaşıyla bileğimi saran topuklu ayakkabılarımı da giyip hızla odadan çıktık.
Odaların olduğu kattan yukarı çıkıp karşımızda duran bir kaç basamaklı merdivenden indik. Karşımızda koskacaman bir alan duruyordu. Büyük ışık alan penceleri,yüksek tavanında duran dökümlü avize odayı aydınlatırken duvarlarda asılı duran büyük şamdanlardan yardım alıyordu. Tavan da, merdiven kenarlarında asılı olan çizimler vardı. Duvarlar da ki anlayamadığım yazılar en ince detayına kadar işlenmişti. Okulun tüm öğrencileri,öğretmenler burada,küçük yuvarlak masaların etrafında toplanmıştı. Sohbet grupları oluşmuştu bile. Tekrar göz gezdirdiğimde ilk gün benimle bir güzel ilgilenen Seraf Crowley'i gördüm. Yine beyaz kıyafetiyle yanında duran melekleri dinliyor,sürekli etrafa bakınıyordu. Yanındaki meleklerde onun gibi giyinmişti. Bir kadın ve bir adam vardı yanında. Adam Crowley gibi giyinmiş,kadın ise beyaz kısa kuyruklu,altın düğmeleri olan ölçülü bir elbise giymişti.
Mimi'nin çekiştirmesiyle önüme dönüp bir masaya ilerledim. Gözlerim merdivende,tüm dalgınlığımla önümden geçenleri izliyordum. Çok sıkılmıştım. Herkes resmi kıyafetlerinin içinde yavaş yavaş dolanıyor,gülümsüyorlardı. Eğlenceli miydi bu? Gerçekten!... Gözlerimi tekrar girişe çevirdiğimde içeriye Adi'nin girdiğini gördüm. Geleceğini hiç düşünmemiştim fakat o elleri cebinde şimdiden sıkılmış gibi etrafa bakınıyordu. Mimi'nin kolunu çekiştirip,
-Gelmiş,dedim kafamla onu işaret ederken.
-Konuşacak mısın?
-Tabii.
-Vera emin değ...
-Geliyorum.
Hızla masadan uzaklaşıp Adi'ye adımladım. Kafasını bana doğru çevirdiğinde dönüp gitmesini bekledim fakat gitmedi. Bana bakıp gelmemi bekledi durduğu yerde.
-Selam.
-Selam.
Gülümseyip ona baktığımda hâlâ yüzünde bir ifade yoktu. Sinirli miydi anlayamıyordum. Yine de şansını zorlayıp gülümsememi bozmadım. Ellerimi bakır rengi saçlarından geçirip sırıtmaya devam ettim,
"Selam dedim kaçak!" Elimi indirdiğimde yüzüne bir gülümseme yayıldı.
-Kaçak mı?
-Kaçak tabii.
Ona bakarken kolundan tuttum.
-Kızgınsın bana değil mi? Şaşırarak kaşlarını kaldırdı.
-Ne? Hayır!
-O zaman neden...
-Vera sana neden sinirleneyim? Dövüşsek de neyim var neyim yoksa ortaya önce ben koyacaktım ortaya. Aslında bakarsan verecekleri ödül de umrumda değil. Bu zamana kadar hep çıktım şuraya,dedi parmağıyla masaların arasında duran merdivenli terası gösterirken. Ona döndüğümde konuşmaya devam etti,
-Bana emir verilmesinden hoşlanmam ama Osti çizgiyi fena aştı ve Lucifer da buna göz yumdu. Bunun hesabını verecek!
Sinirle bir nefes çekip kafasını salladı. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Böyle bir durumda ne denirdi ki? Ah yapma kavga kötü bir şeydir falan mı? Hayır Adi haklıydı. Elimi eline götürüp gülümsedim.
-Benlik bir durum yok o zaman,sevindim.
Gülümsemesini saklamadan omzuma vurdu.
-Ama seni yenerdim.
-Ne?
-Diyorum ki dövüşseydik şansın yoktu,demesiyle gülmeye başladım.
-Sen delisin!
-Ama yenerdim,dedi çocuk gibi cümlesini uzatarırken. Kahkalarımın arasından bir tek,
-Tabii,diyebildim. Osti'yi nasıl yendiğimi bile bilemezken Adi'yi yenemezdim değil mi? Adi hâlâ söylenirken gülerek etrafa bakındım. Arkadan çalan dingin melodi eşliğinde herkes bir taraftan diğer tarafa yürüyordu. Kişi sayısına rağmen adımların sesleri seçiliyordu büyük salonda. Gözlerim hâlâ salonda süzülürken Lucifer'ın siyahlarıyla buluştu. Yine ne hissettiği anlaşılmayan o soğuk yüz... Bir süre karanlığından kendimi alamazken bakışlarını benden çekip karşısındaki şeytanla konuşmaya başladı. Beyaz gömleğinin üzerine taktığı siyah papyonu, siyah ceketi ve pantolonuyla üzerinde ahenkle dans ediyordu. Kafamı Adi'ye çevirebildiğimde "Hadi" dedi. Masaya geçip yine gözlerimi Lucifer'a diktim. Onu mu istiyordum? Ne bileyim bende mi onunla oyun oynamak istiyordum? Bir kere daha gözlerimizin buluşmasını istedim ama dönmedi. Neden istediğimi de anlayamıyordum. Burası beni yumuşatmıştı. Etrafıma ördüğüm keskin duvarlarımın yıkılıyor olması beni korkutuyordu.
Kafamı masaya koymuş çocukların konuşmasını dinliyor,bir yandan da şu saçmalığın çabucak bitmesini bekliyordum. Dino yanıma geldiğinde kafamı kaldırdım.
-Sıkıcı mı?
-Çok!
-Birazdan biter,bu sadece bir tören.
-Dans falan etmiyor musunuz?
-Bugün değil,ama tabii ederiz.
-Sıkıcı.
-Çok güzel olmuşsun,dedi bana bakmadan.
-Sende idare edersin,deyip güldüm.
Dino masadan ayrılırken Seraf Crowley'in elindeki bardağa küçük bir kaşıkla vurmasıyla kafamı kaldırıp dikkat kesildim herkes gibi,
"Sizi burada görmekten çok mutluyum. Hepiniz harika görünüyorsunuz. Biliyorsunuz her sene düzenlenen turnuvamızda yine adil kazananlarımız olmuş,ödüle lâyık olmuşlardır. Katılan herkesi tebrik ediyorum. Her geçen sene daha iyi bir hâle geliyor,açıkçası gözlerimi dolduruyorsunuz. Bugün burada dostlarım Seraf Anafiel ve Seraf Pura bizlerle. Kazananlarımızı görmek için hepimiz can atıyoruz. Vera Blake ve Lucifer! Buraya gelin."
Gergince masaya baktım. Sami'nin beni destekleyen bakışları altında merdivene adımladım. Ne olacağını bilmemek beni korkutuyordu. Çünkü burada duran bir kişiye bile güvenmiyordum. Serafların arkasında duran Misselina elini uzatıp beni ortaya çekti. Lucifer hiç kendini bozmadan birinin konuşmasını bekliyordu. Yanına geçip duruşumu dikleştirdim. Göğsümü kapatan saçlarımı arkaya savurup Crowley'e baktım.
"İkinizi de tebrik ediyorum. Özellikle Vera,harikaydın. Melek ve şeytanlarla dövüşmek zordur. Bir eğitim ister. Aferin!"
Bir şey söylemeden kafamı salladım. Crowley Misselina'ya dönüp elini salladığında Lucifer'a baktım. Donuk yüzüyle karşıya bakıyor,sadece bekliyordu. Önüme döndüğümde Crowley'in elindeki bıçağa bakakaldım. Üstünde işlemeler olan,oldukça keskin bıçağı yine Misselina'nın getirdiği kâseyle birlikte önündeki masaya koydu. Arkasını dönüp aşağıdaki öğrencilere baktı ve geri çekildi. Yanındaki kadın öne çıkıp bıçağı aldı. Gözlerini kâseye dikip bir şeyler fısıldarken ufak bir kıvılcım yarattı. Pura söylediklerine devam ederken ateş yükseliyordu. Sustuğunda masadan aldığı bıçağı ataşe tuttu ve yeşil gözlerini bana dikti.
"Vera değil mi çocuğum?"
Kafamı aşağı yukarı salladığımda arkama geçti. Aşağıdakilere bakıyor,ne döndüğünü anlamaya çalışıyordum.
"Ne yapaca..." dememle sırtımdaki keskin acıyla dizlerimin üstüne düştüm. Kafamı yere koyup gözlerimi kapadım. Pura elini alnıma koyup kafamı yerden kaldırdı. Sırtıma elini koyduğunda "Yapma!" dedim kısık sesimle.
-Geçti çocuğum!
Elini sırtımdan çektiğinde kafamı kaldırdım. Acımı bir anda dindirebilmişti. Yandaki adam gelip elini uzattığında sinirle ayağa kalktım. Pura'ya dönüp,
-Ne yaptığını sanıyorsun!,diye bağırdım.
Elini yanağıma koyduğumda geri çekildim.
-Kanatlarına bak.
Kafamı çevirdiğimde arkamdaki kanatların büyüklüğüyle şaşkına uğradım. Yine siyahlardı fakat korkutucu derecede büyüklerdi. Pura'ya döndüğümde hâlâ gülümsüyor,hayranlıkla beni izliyordu.
"Bunu hak ettin!"
Kanatlarımı kapatıp Lucifer'a baktığımda onun da beni izlediğimi gördüm. Yanına geçtiğimde hâlâ olanların etkisindeydim. Pura Lucifer'a yöneldiğinde aşağıdan bir ses yükseldi,
"O,cezalandırılmalı! Ödüllendirilmeli değil."
Sesin kaynağını ararken biri daha konuşmaya başladı,
"Onu bir yere kapatın!"
"O tehlikeli!" Melekler art arda bağırmaya başladığında şeytanlar da katıldı bu fiyaskoya,
"Şepfa onu cezalandırmazken,çocuklarını neden cezalandırdı?"
Herkes konuşmaya başladığımda Sami ve Mimi'nin konuşanları susturmaya çalıştığını gördüm fakat bunu engelleyemiyorlardı. İki taraf da ayaklanmış,tanınmayanlardan dahi bağıran vardı. Gözlerimde ki korkuyla Lucifer'a baktım. Bir şey demesini bekledim. Sadece ufacık konuşmasını. Şeytanları susturabilirdi ama olan biteni duymuyormuş gibi yere bakıyordu. Misselina'nın koluma dokunmasıyla hızla merdivenlere ilerledim. Crowley elini masaya vurup sessizliği sağlamış,kınayarak etrafa bakıyordu. Aşağı inip kapıya doğru ilerlediğimde,
"Vera Blake!"
Yerimde durup arkama döndüm. Crowley bana bakıyordu.
"Buraya gel çocuk!"
Ellerimi saçımdan geçirip gülerek etrafa bakındım.
"Oraya döneceğimi sanıyorsan yanılıyorsun melek! Beni buraya siz getirdiniz ve sizin aptal öğrencileriniz beni aralarında istemiyor aman ne yazık! Tanrı aşkına bunlara laf geçiremezken bana geçirebileceğini mi düşündün? Sizin kurallarınız umrumda değil. Her şey şu tanrının yüzünden olmadı mı zaten!
-Sus!,diye bağıran Anafiel'in sesi yankılandı. Onu duymamış gibi cümlemi tamamladım.
-Beni buraya zorla getirdiniz,dünyaya da zorla gönderildim. Buraya tekrar gelerek yeterince cezalandırıldım sürtükler,dedim öğrencilere bakıp ve ekledim.
"Ama şimdi o seraf dostunuza söyleyin,korktuğu ne varsa yapacağım!"
Pura da elini masaya vurduğunda salondan hızla çıktım. Okuldan dışarı adım attığımda kanatlarımı açıp yine aynı ağacın oraya yükseldim. Nefes nefeseyken elime geçen her şeyi yumrukluyordum. Yorgun ellerim daha fazla dayanamadığında yere oturdum. Onların dedikleri beni üzmüyordu. Hiç biri sikimde değildi,canları cehenneme! Fakat bana dayattıkları şeyi yaşamaktan çok yorulmuştum. Bir çare arıyordum aramasına ama yenilgimi kabul etmeliydim artık. Buradan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum,sıkılmıştım olan bitenden. Yorgun kafamı,kendime çektiğim bacaklarıma yasladım. Yaşadığım şeyleri belki de artık unutmanın vakti gelmişti. Belki de vazgeçmeliydim her şeyden. Çürüyüp giderdim belki buradan.
"Vazgeçme küçüğüm"
Korkuyla arkama dönüp ayağa kalktım. Çivit mavisi bir elbise giyen uzun kıvırcık bakır saçları olan büyüleyici bir kadın vardı karşımda. Bana yaklaştığında ışıl ışıl parlayan yeşil gözleri içime işlemişti. Korkuyla karışık bir duyguyla geri çekildim.
-Sen kimsin biliyorum!
-Kimim ben Vera?,dedi alaycı tavrıyla.
-Sesin... Kafamdaki..
Eliyle yanağımı okşarken o büyüleyici gülümsemesi arttı,
-Her zaman akıllıydın. Hemen anlayacağını biliyordum.
-Kimsin,nesin sen?
-Bunları öğreneceksin tatlım fakat,deyip bekledi. Elleri bu kez saçlarıma gitti.
-Çok güzel olmuşsun,annen gibi... Küçük melek ve şeytanlarımız eminim senden gözlerini alamamıştır.
-Annem?
-Evet evet annen.
-Ne anlatıyorsun sen böyle!
-Ah çocuğum öğreneceksin ama önce sana bir soru sormalıyım,deyip ellerini indirdi ve ekledi,
"İntikam almak istiyor musun?"
-Ne?
Gülümseyerek göz kırptı ve tekrar yanağımı avuçları arasına aldı. Gözlerimi kapattığımda ellerini hissedemedim.
"Güzel yer edinmişsin kendine"
Gözlerimi aniden açmamla kadını değil Lucifer'ı gördüm. Gözlerimle kadını aradım ama yoktu. Telaşla Lucifer'a döndüğümde gömleğinin yakasını açmış ceketini omzuna atmış olduğunu gördüm. Tek eli cebinde ağaca bakıyordu.
"Burayı bilmediğini söyleme."
Gülümsemesini yüzüne yaydığında yorgunlukla yaslandığım ağacın dibine bıraktım kendimi. Kafamı yukarı kaldırıp karanlık gökyüzüne diktim gözlerimi. Lucifer yere ceketini attığında kafamı ona çevirdim. Yavaşça yanıma oturup o da gözlerini gökyüzüne dikti. Ne olduğunu ilk defa görüyor gibi. Eliyle göğü gösterip gözlerini ayırmadan konuşmaya başladı.
-Kayan yıldızlar da dilek tutan aptallar burayı görse,deyip gülmeye başladı ve ekledi "Dilek diler miydin?" deyip bana baktı. Kafamı hayır anlamında salladım.
-Neden?
-Yıldız ne yapabilir ki?
Gülerken kafamı tekrar ağaca yasladım. Lucifer gözlerini tekrar gökyüzüne dikerken kafasını yavaşça yanıma koydu. Gözlerim bir yandan ona giderken odaklanmaya çalışıyordum.
"Üzgün müsün tanınmayan?"
Kafamı çevirip ona baktım. Hemen yanı başımda duruyordu fakat bana bakmadan konuştu.
-Değilim.
-Üzgünsün.
-Değilim.
-Küçük kalbin kırılmış,deyip ağaca yasladığı kafasını gülerek bana çevirdi. Yakınlığımızdan kaynaklanan şaşkınlığım konuşmamı engelledi. Gözlerimiz buluştuğunda gülümsemesi yüzünde soldu. Karanlık gözleri yüzümde geziniyor her bir zerremi aydınlatıyordu âdeta. Onu istemek,kendime olan kızgınlığımı ne kadar artırıyorsa o kadar hoşuma gidiyordu yakınlığımız. Gözleri dudaklarıma indiğinde,dudaklarını araladı. Gövdesini de bana döndürdüğünde alaycı gülümsemesi yayıldı yüzüne. Bir şey söyleyecek gibi duruyordu fakat öylece bakıyordu. Ben de ona döndüğümde aklıma gelen düşünceyle kaşlarımı çattım.
-Buna engel olabilirdin ama olmadın.
-Ne?
-Şeytanları susturabilirdin ama yapmadın,şimdi de gelmiş...
-Ne yani seni korumamı mı bekledin?
-Evet!
Ağzımdan dökülen cümleyle sessiz kaldım. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak kafamı çevirdim. Tekrar ona bakabildiğimde yine bir şey demesini bekledim,dudaklarının arasından çıkacak bir kaç kelime daha. Şaşırmıştı. Birden ayağa kalkıp gömleğini çekiştirdi ve arkasını döndü.
-Komik!
-Ne?,dedi bana bakmadan.
-Yaptıkların... Komiksin Lucifer! Kaçıyorsun. Alay edemediğin zaman kaçıyorsun. Korkuyorsun değil mi?
Arkasını dönmeden tekrar konuştu,
-Yanlış,tanınmayan. Sadece eğleniyorum.
Kanatlarını açıp karanlıkta kaybolduğunda sinirle elimi yere vurdum.
"Yeter!"
Derin bir nefes çekerken ellerimi saçımdan geçirdim. Karşımda yine o kadını gördüğümde hiç düşünmeden bağırdım,
"İstiyorum!"
Uzun tırnaklarıyla çenemi kavrarken gülümsedi,
"Pişman olmayacaksın"

Göklerden Yükselen AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin