•31• (part 1)

56 4 0
                                    

Aria'nın bakış açısı:

Uranüs yüzündeki zafer ifadesiyle hançeri kaldırdığında bir anlığına gardını indirmişti. Tüm gücümü kullanarak onu geri itmeyi başardığımda ise Uranüs daha ne olduğunu anlayamadan hançeri kendime yöneltmeyi başarmıştım.

Uranüs'ün şaşkın ve sinirli çığlıkları başımda yankılanmaya başladı fakat uzun sürmemişti. Leo'ya bir bakış attığımda gözlerinin önünde olan şeye inanamıyor gibi bakıyordu. Sessizce dudaklarını oynatmaya çalıştı:
"Aria? Gerçekten de..."

Ona hafifçe gülümseyerek yanıt vermiştim. Konuşmaya çalıştığımda ise aniden Uranüs'ün bedenimden ayrıldığını hissetmemle gözlerim kararmıştı.

...

Leo'nun bakış açısı:

Uyandığımda Melez Kampı'ndaydım. Etrafıma bakmak için yatağımda doğrulmaya çalıştığımda ise belimdeki yaranın sızlamasıyla daha yavaş hareket etmeye çalıştım.

O sırada uyandığımı gören Will Solace yanıma gelmişti. Etrafıma kısa bir bakındığımda Poseidon kulübesinde olduğumuzu farkettim, Apollon kulübesi hala daha kötü durumda olduğundan buraya yerleşmiş olmalıydık.

Will'e dönüp aklımdaki soruları sormak için ağzımı açtığımda ise Will benden önce davrandı.
"Percy, Piper, Annabeth, Aria... hepsi iyi durumdalar. Percy ağır yaralanmıştı fakat ona da zamanında müdahele etmeyi başardık."

Will'in söylediklerine sadece başımı salladım. Ardından cevabını çoktan bildiğim o soruyu sordum:
"Axel?"

Will bunun üzerine bakışlarını yere indirerek başını hafifçe iki yana salladı.
"Üzgünüm Leo."

Bunun üzerine titrek bir şekilde nefes aldıktan sonra aklıma gelen şeyle hızla yeniden Will'e döndüm. "Yüzük... yüzük vardı. Axel ver-"

Will ben daha cümlemi tamamlayamadan yanındaki çekmeceyi açmış ve Axel'ın yüzüğünü bana geri vermişti. Sargılı ellerimle yüzüğü incelediğimde üzerindeki tüm kan lekelerinin temizlenmiş olduğunu farkettim. Gümüş yüzük, tıpkı Axel'ın bana verdiği anki gibiydi.

O sırada kapıdan içeri Annabeth ve Piper'ın girmesiyle ise onlara döndüm. Piper uyandığımı görür görmez üzerime atlamıştı. Belimdeki sızlayan yaraya aldırış etmeyerek ben de ona geri sarıldım. Sormak istediğim bir sürü soru vardı ama hiçbirine cevap arayacak gücü kendimde bulamıyordum.

Sonrasında Piper ve Annabeth'le konuşarak birbirimizi az da olsa neşelendirmeye çalışmıştık. Hepimiz savaşta olanları konuşmaktan kaçınıyorduk. Kheiron onları çağırdığında ise gitmeleri gerekmişti. Annabeth gitmeden önce hala daha uyanmamış olan Percy'yi kontrol etmeyi de ihmal etmedi.

Gittiklerinde elimde tuttuğum yüzüğe bir daha göz atmıştım. Yüzüğün kenarlarında ikili şeritler vardı. İçine baktığımda ise "Mateo Chrysalis" ismini görmemle duraksamıştım. Tanıdığım biri olduğunu düşünmüyordum.

...

Orada daha fazla kalamayacağıma karar vererek ayağa kalktığımda ise yalpaladım. Herhangi biri bana geri dönmem gerektiğini söyleyemeden kendimi dışarı attığımda ise koşarak bana doğru gelen Aria'yı gördüm.

"Leo? Uyanmışsın." diyerek bana sarıldığında ben de sargılı ellerimi ona sardım. Bunca zaman sonra kendi haliyle karşımdaydı. Tüm yaşananların üzerinden yıllar geçmiş gibi hissediyordum.

Geri çekildiğimizde onun artık Uranüs'ün soğuk bakan gözlerine sahip olmadığını farketmemle ise hafifçe gülümsedim. Yaşadığımız onca şeyden sonra belki tamamıyla mutlu bir gülümseme değildi bu fakat gerçekti. Önemli olan da buydu.

Karanlık: Leo ve Aria'nın Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin