•7•

114 10 2
                                    

Aria'nın bakış açısı:

Gözlerimi yavaşça açtığımda önce nerede olduğumu anlayamadım. Yavaşça yerimde doğrularak etrafıma bakındığımda terkedilmiş gibi görünen bir depoda olduğumuzu farkettim. Etraf çok karanlıktı fakat ben karanlıkta herkesten iyi görürdüm.

Uyandığımı farkedince yanıma gelen ilk kişi Percy oldu. "İyi misin" diye sorarak endişeyle yüzüme baktı. Orada neler yaşandığını anlayamamış olmalıydı. Leo'yu tanıyordum. Percy'ye hayatta benim isteğim dışında anlatmazdı. Kısa bir şekilde "İyiyim." diye cevaplayarak ardından ekledim: "Annabeth nasıl?" Bu soruyu Percy değil Annabeth'in kendisi cevapladı: "Teşekkürler, ben gayet iyi durumdayım, Yosun Kafa sana ne dedi bilmiyorum ama sen uyanana kadar susmak bilmedi." Bunun üzerine Annabeth bana hafif bir şekilde gülümsedi, ben de ona aynı şekilde karşılık verdim. Percy ise hala bana mahcup bir şekilde bakıyordu.

Etrafıma bakınmamla Leo'nun orada olmadığını farkettim. "Leo nerede?" Sorumu Annabeth yanıtladı: "Çantalarımızı almaya arabaya gitti, birazdan döner." Bu cevabını başka bir soruyla karşıladım: "Ne kadardır baygınım?"
"Çok değil yaklaşık yarım saattir. Önce uyanacağını düşündük, uyanmayınca da bir saldırı daha yaşarsak senin için güvenli olmayacağından yol üzerinde bulduğumuz bu depoya girdik. Arabayı da dışarıda bıraktık. Bir süre burada kalabiliriz"

Bu dediklerine hafifçe başımı salladım. Tam o sırada içeriye elinde çantalarla Leo girdi. Giren kişinin o olduğuna başta emin olamadığımızdan hepimiz tetikte, savaş pozisyonlarımızı almıştık bile. Leo içeri girip çantaları yere bıraktığında ise rahatlamıştık.

Onlara anlatmam gerekiyordu. Bilmeye hakları vardı. Bir kaç saniyeliğine gözlerimi kapadım ve başladım: "Bugün ne olduğunu ikinizin de bilmeye hakkı var sanırım..."

Ardından da bütün hikayemi Leo'ya anlattığım detaylarla anlattım. Bitirdiğimde Annabeth yanıma gelerek bana kısaca sarıldı ve kulağıma "Senin suçun değildi." diye fısıldadı. Aylarca ben de buna inanmak istemiştim ama buna inanmayı seçersem kendime yalan söylemiş olurdum. Percy anlattıklarımdan sonra kendini daha da kötü hissetmiş olacak ki. "Üzgünüm. Bunların hiçbirini yaşamayı haketmiyorsun." dedi. Minnetle ona baktım.

...

Sonraki yaklaşık 1 saati orada geçirdik. Çantalarımızdaki yiyecekleri bölüştük, daha sonra da yaralarımızı bir daha kontrol ettik. Ben her ne kadar istemesem de Annabeth'in zorlamasıyla ambrosia'dan biraz aldım. Yaralarımı iyileştirmek için nektar ve ambrosia kullanmayı sevmezdim. Yaralarım bana  savaşırken yaptığım hataları hatırlatırdı, kalıcı bir iziniz olduğunda aynı hatayı tekrar yapmamak için daha çok nedeniniz olurdu. Ayrıca Mateo ve Clara'yla birlikteyken bize ambrosia ve nektar verilmezdi. Şuan bunları kullanmak orada geçirdiğim yıllara ve acılarıma saygısızlık gibi hissettiriyordu.

Yeniden yola çıkmak için depodan çıktığımızda Percy arabaya bir bakış atarak "Annem beni öldürecek." dedi. Arabanın üstü hafifçe çökmüş görünüyordu, neyseki çalışmasına engel olacak bir durum yoktu.

Aynı şekilde koltuklara yerleşmemizi bekleyerek arkaya geçtim ama beni şaşırtan bir şekilde yanıma Annabeth geçti, Leo da böylece ön tarafa geçmiş oldu. Annabeth hafifçe koluma dokunarak sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadı: "Hepimiz asla yapmak istemeyeceğimiz, şuanda pişman olduğumuz şeyler yaptık. Geçmişimiz, şuanda olduğumuz kişiyi değiştirmemiz gerektiğini hissettirmemeli bize. Sen kötü bir insan değilsin, artık kendini suçlamayı bırakmalısın."

Bu sözler belki o farkında olmasa da benim için çok şey ifade ediyordu. Gözümden bir damla gözyaşı düşmesine engel olamadım. Annabeth'e bakıp ona hafifçe gülümsedim.

...

Gece saat geç olmaya başladığında Percy hala direksiyondaydı, Leo'yu tam olarak göremiyordum ama Annabeth yanımda uyuya kalmıştı. Nektar ve ambrosia her ne kadar daha iyi olmasını sağladıysa da yaraları yinede tamamen iyileşmemişti ve bu onu yorgun düşürmüştü.

Birkaç dakika daha geçtiğinde Leo'nun sessizce "Percy?" dediğini duyup önümüze baktım. Mavi ve kırmızı ışıklar önümüzde yanıp sönüyordu. Percy: "Polis mi? Şaka yapıyorsunuz." diyip sanki tanrılarla konuşuyor gibi yukarı baktı. Polis, Percy'ye işaret ederek arabayı kenara çekmesini söyledi. Percy adamın dediğini yapıp o masum gülümsemesini takındı. Adam, Percy'ye camı açmasını işaret ettiğinde içimde kötü bir his vardı. Percy camı  açamadan onun omzuna dokundum. Ne demek istediğimi anlamıştı ama farkında değilmiş gibi camı açmak için elini öne uzattı. Tam o anda ani bir hareketle kendi kapımı açıp hançerimi adamın boynuna sapladım. Bunu yaparken 2. kez düşünmemiştim. Eğer yanılmış olsaydım ve karşımdaki bir ölümlü olsaydı bile adamantine hançerim ona zarar veremezdi. Fakat hançerim adamın tam boynuna saplanmıştı. Adam ölmeden önce gerçek şekline bürünerek bir çığlık attı ve "Çok güçlü olduğunu mu sanıyorsun gecenin kızı? İmparatorumuz hepinizin dünyasını yerle bir ettiğinde doğru taraftan hiç ayrılmamış olmayı dileyeceksin. Arkadaşlarını diğerleri gibi bir bir kaybetmeye hazır ol." dedi. Ardından da toz oldu. Böyle tehditlere alışkındım, o yüzden omuz silkerek arabaya geri bindim. Percy: "İyi işti." diyerek bana yumruğunu uzattı, ona gülümseyip aynı şekilde karşılık verdim daha sonra Leo'ya da aynısını yaptım.

Annabeth konuşmalarımızı duyup uyanmış olacak ki uykulu bir ses tonuyla "Ne oldu?" diye sordu. Bir saniyeliğine birbirimize baktıktan sonra hepimiz istemsizce gülmeye başladık. Annabeth ise hala bize sorgular bir ifadeyle bakıyordu. Daha sonra "sizle uğraşamam" dercesine uykulu bir şekilde homurdandı ve camdan bakmak için kafasını çevirdi.

...

Artık Colorado'ya varış için az zaman kalmıştı, Percy de iyice yorulmuş görünüyordu ama hiç şikayet etmiyordu. Önümüzde bir sürü flaş ışığı görene kadar artık yolda daha fazla bir sorunla karşılaşmayacağımızı ummuştum.
Yanılmışım.

Karanlık: Leo ve Aria'nın Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin