•14•

86 8 0
                                    

Leo'nun bakış açısı:

Julian denen çocuğun söyledikleriyle kanım donmuştu. Percy yanımdan Aria'ya seslenerek "Kabul etmeyi aklından bile geçirme." dedi. Aria'nın gözyaşları sessizce akıyordu. "Sizi bırakamam." diye cevap verdiğinde "Aria hayır." diye geri yanıtladım. Aria'yı tanıyordum, bizi burada ölüme terketmezdi. Bu Uranüs'ün dönüşü anlamına gelse bile...

Aria, Julian'a dönerek "Tamam, kabul ediyorum. Ama onları öldürmeyeceğinize Uranüs adına Styx nehri üzerine yemin edin" dedi. Percy, Annabeth ve ben son kez onu ikna etmek için bağırsak da o kararını vermişti.

Julian sıkılmış bir ses tonuyla: "Tamam, sözümüzü tutmama gibi bir niyetimiz yoktu. Eğer birini öldürmek bize bir şey kazandırmayacaksa bunu yapmayız, sen de biliyorsun." diyerek styx nehri üzerine yemin etti.

Aria'nın boynuna kılıcını bastıran melez elini gevşeterek onu serbest bıraktı ama "Tek bir yanlış hareketinde arkadaşların ölür." diye de ekledi. Aria şişeyi alırken elleri gözle görülür ölçüde titriyordu. Bize son kez bakarak "Uranüs'ü durdurabilirsiniz, inanıyorum. Ama ben Uranüs'ü bedenime aldığımdan itibaren ben olmayacağım. Onu durdurmak için her şeyi yapın, size güveniyorum." dedi.

Benim de göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Titreyen sesimle "Seni kaybetmek istemiyorum." dediğimde Aria da sessizce "Ben de." dedi ve ekledi: "Leo, sana vermeni istediğim sözü hatırla... iyi olacağına söz ver bana... lütfen."
Artık konuşamadığımdan sadece başımı sallamakla yetindim. Aria son kez hepimize tek tek bakarak gülümsemeye çalıştı, ardından ölümsüzlük nektarını içerek ona söylemesini söyledikleri kelimeleri söyledi.

Gözlerinin donuklaştığını ve ışıltısını kaybettiğini gördüm. Aria bir anda vücudundaki tüm kaslar çekilmiş gibi yere yığıldı. Birkaç melez onu kaldırarak başka bir yere taşıdılar ardından da bizi eğer saldırırsak anlaşmayı umursamayacaklarına dair tehdit ettiler.

...

Tüm melezler oradan ayrıldığında ve sadece biz kaldığımızda kendimi yere bırakarak ellerimi başıma sardım. Yanıma Percy geldiğinde onun da ağlamamak için kendini zor tuttuğunu gördüm. Aria'yla yıllardır tanışıyor olmasak da hepimizin kısa sürede sevgisini kazanmıştı. Onu kaybetmeyeceğimi söylemiştim, başaramadım. Yine.

Bunları düşünmemle nefes alamıyor gibi hissetmeye başladım. Percy ve Annabeth de yanıma çökerek destek olmak ister gibi bana sarıldılar. Benim için güçlü durmaya çalıştıklarını anlayabiliyordum... O gerçekten de gitmişti.

2 gün sonra:

Leo'nun bakış açısı:
Melez Kampı'na kötü haberlerle döndüğümüzde her yeri panik sarmıştı. Uranüs muhtemelen ordusunu hazırlıyordu ve Olimpos'a saldırarak tanrıları yok etmeyi planlıyordu. Daha sonra da Gaia'yı...

Ben ise her ne kadar kendimi berbat hissetsem de Aria'ya verdiğim sözü tutarak kendimi eskisi gibi kapamamıştım. Beni ayakta tutan, kimseye söylemediğim bir sebep daha vardı aslında: Onu hala kurtarabileceğime inanıyordum.

O hâlâ orada bir yerlerde olabilirdi. Gitmemiş olabilirdi. Bu umuda fazla sarılmamam gerektiğini biliyordum ama kendime engel olamıyordum.

...

Aria'nın bakış açısı:

Zincirlerime asılarak bağırıyordum ama kimse bana yardıma gelmiyordu. Uranüs henüz kontrolü tamamen ele geçirememişti, her saniye onunla savaşıyordum. Geceleri ise daha güçlü olduğum zamanlarda geri gelebiliyordum. Bunu farkettiklerinde Uranüs'ün emriyle beni geceleri zincirlemeye ve hücreye kapatmaya başlamışlardı.

Uranüs'ün kafamın içinden fısıldayıp beni delirten sesiyle savaşmak gerçekten de çok zordu. Gün içinde yaptığı her şeyi bir ekrandan izler gibi kendi gözlerimle görüyordum ama hareketlerimi ya da söylediklerimi kontrol edemiyordum. Onunla ne kadar savaşırsam savaşayım o bariyeri aşmayı başaramıyordum. O ise her gün güçlenerek benim için her şeyi daha zor hale getiriyordu. Yakında tamamen kontrol sağladığında ya orada sonsuza kadar kapana kısılı kalacaktım ya da ölecektim. 2. seçeneğin gerçekleşeceğini ummaktan başka şansım yoktu.

Uranüs'ün sesi yeniden başımın içinde yankılandı: "Arkadaşlarını geride bırakman çok yazık oldu. Ne kadar da  ironik. Hayatlarını kurtarmak için kendininkini tehlikeye attığın arkadaşların seni öldürmek için çabalayacaklar."

Bunu söylerken gülümsediğini kafamda canlandırabiliyordum. "Sus artık." diye bağırarak çığlık atmaya devam ettim. Göz yaşlarım akmaya devam ediyordu. Ama kendimi bırakamazdım, bir kere bırakırsam bir daha asla geri dönemeyebilirdim.

Bunun için sonraki gün de sabahları başaramasam da geceleri kontrolü asla ona bırakmadım. En sonunda yenileceğim bir savaşta olduğumu biliyordum, ama sonu ne olursa olsun dayanabildiğim kadar savaşmaya devam edecektim. Arkadaşlarıma en azından bu kadarını borçluydum.

Karanlık: Leo ve Aria'nın Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin