•18•

70 10 0
                                    

Leo'nun bakış açısı:

Axel bana yardım edeceğini söyledikten sonra ilk olarak Uranüs'ün geceleri kontrolü kaybettiğini ve Aria'nın geri geldiğini anlatmıştı. Söylediğine göre bunu kendisiyle beraber yaklaşık 5-6 kişi biliyordu, diğerleri için sır gibi saklanıyordu. Uranüs bu kadar melezi bir araya toplamış olabilirdi ama aralarında hala daha iyi bir şansları olduğunu düşündükleri anda ona sırt çevirecek kişiler de vardı.

Bunları anlattıktan sonra önümüzdeki savaşla ilgili bildiklerini anlatmaya başladı. Söylediğine göre Uranüs bir ay sonra melez kampına, daha sonra da Jüpiter kampına saldırı düzenlemeyi planlıyordu. Tanrılar her ne kadar kibirleri yüzünden kabul etmeseler de melezlere muhtaçtılar. Uranüs önce bizi etkisiz hale getirerek tanrıları savaşta yalnız başına bırakıp, çok güvendikleri melez ordularını da onlara karşı çevirmeyi planlıyordu. Ayrıca eğer saldırıya bir ay içinde başlamayı planlıyorsa yakın bir zamanda da tam gücüne kavuşarak Aria'yı tamamen yok edecek demekti.

Axel anlatmayı bitirdiğinde elimi saçlarımın arasından geçirdim. Uranüs'ün dünyaya inmesini engellemekte başarısız olmuştuk ve Axel'ın anlattıklarından sonra bu savaşı kazanmamız daha da imkansız görünmeye başlamıştı.

Axel'a dönerek "Aria'yla konuşmamın bir yolu var mı?" diye sorduğumda başını sallayarak beni cevapladı.
"Ben Hecate'nin çocuğuyum. Sis'i manipüle edebilirim. Bir sonraki nöbet günüm dört gün sonra, o zaman gelince seni görünmez kılarak hücrelerin olduğu alt kata indirebilir, bir bahane bularak hücre anahtarını alabilirim. Eğer şüpheleri üzerimize çekmeden oraya ulaşabilirsek onunla konuşabilirsin. V-ve belki..."

Axel duraksayarak sözünün devamını getirmedi. Ona sorgular bir ifadeyle baktığımdaysa başını iki yana sallayarak "Önemli değil." dedi. Gerçekte söylemek istediği şeyi merak ediyordum ama üstelemedim.

Sonrasında o, koridora; ben de odama geri dönmüştük. Konuşmamızı olabildiğince kısa tutmaya çalışmıştık. Her ne kadar bana yardım etmeye istekli görünse de hala ona tam olarak güvenmemem gerektiğini biliyordum, fakat şuan elimdeki en iyi seçenek oydu.

Dört gün sonra

Leo'nun bakış açısı:

İki gün önce nihayet diğer melezlerin arasına katılarak onları gözlemleme şansım olmuştu. Melezler tüm günlerini savaşa hazırlanarak geçirmek zorunda bırakılıyorlar ve sadece bunla da kalmıyorlardı. Boş zaman olarak adlandırabilecekleri zamanda da karargahın diğer işleriyle uğraşıyorlardı.

Beni şaşırtan şey ise melezlerin memnuniyetsiz görünmüyor olmalarıydı. Her ne kadar planladığımız gün gelene kadar Axel'la birbirimizi gördüğümüzde uzak durmaya çalışsak da karşılaşmalarımızdan birinde bunu sessizce sormadan edememiştim. Bana aynı kısık sesle, hızlıca Uranüs gelmeden önce çok daha kötü şartlarda tutulduklarını ve Uranüs'ün geldiğinde "minnetinin" karşılığında bazı şeyleri iyileştirdiğini söylemişti. Bu, aklıma Aria'nın ilk tanıştığımız gün anlattıklarını getirmişti, onun anlattıklarına göre kesinlikle burası daha iyi kalıyordu.

...

O gün bütün günü normalden daha zor geçirdim. Akşamın gelmesini ve harekete geçmemizi bekliyordum.

Nihayet Axel'la kararlaştırdığımız zaman geldiğinde Axel sessizce kapımı açmıştı ve beni kontrol etmişti. Onu görmemle anında doğrularak sessizce yanına gitmiştim. Saatlerdir planımızı aklımdan tekrar tekrar geçiriyor ve ters giden bir şey olursa ne yapmamız gerektiğini düşünüyordum.

Axel, "Hazır mısın?" diye sorduğunda kararlı bir şekilde başımı salladım. Axel, ellerini sanki bir şeyi tutuyormuş gibi yönlendirerek bana doğrultmuştu. İşi bitmiş gibi ellerini iki yanına indirdiğinde "Çok fazla hareket etmemeye çalış; görünmezlik ilizyonu yaratmak, hareketinle etrafındaki alan da değiştiğinden benim için her zaman en zor şeylerden olmuştur." dedi. Fakat farklı bir şey görmeyi bekleyerek kendime baktığımda herhangi bir farklılık göremedim. Sis'i etrafındakileri etkilemek için yaratmış olmalıydı.

Axel önde, ben arkasında bana bahsettiği merdivenlerden yavaşça indik. Ben özellikle ses çıkarmamaya dikkat ediyordum.

Aşağı indiğimizde etraf yukarıya göre çok daha karanlıktı Percy, Aria ve Annabeth'le yakalanarak götürüldüğümüz diğer karargahı düşündüm. Buranın yapısı da oraya oldukça benzer görünüyordu.

Axel demir bir kapının önünde durduğunda kapının önündeki iki melezi farketmemle duraksadım. Beni görebilme ihtimallerine karşı tetikte bekliyordum fakat onlar beni farketmemiş gibi Axel'a odaklandılar.

Melezlerden birini tanımıştım. Beni ilk gün buraya getiren küçük kızla aynı kızdı, fakat diğer çocuğu tanımıyordum. Daha önce görmüş olsam bile buranın loş ışığında ayırt etmek çok zordu.

Axel, melezlere Uranüs'ün özel bir emri olduğunu ve içeri girmesi gerektiğini söylediğinde kız ve çocuk önce duraksayıp birbirlerine baktılar. Çocuk, "Bizim böyle bir şeyden haberimiz yok." dediğinde Axel onu "Biliyorum, Uranüs bunu gizli tutmak istedi fakat şuan beni içeri almazsanız yarın sabah başınıza geleceklerden ben sorumlu olmam." diyerek oldukça soğukkanlı bir şekilde yanıtladı. Melezler yeniden birbirlerine baktılar.

Buranın işleyişinin sorunlarından biri de buydu. Çoğu yıllardır burada tutuluyordu ve bu, bizim yaşımızdakiler için neredeyse hayatımızın yarısı demekti. Bu da, birbirlerine güvenmelerini sağlıyordu. Birinin ihanet edebileceği fikri onlar için Uranüs'ün savaşta yenilebileceği fikri kadar imkansızdı.

Ama Aria farklıydı... O karargahın üzerlerinde oluşturduğu baskıyı kırmak için yaşamı pahasına direnmeyi seçmişti. Karargahlardan birini kendi gözlerimle gördükten sonra bunun ne kadar da zor bir şey olduğunu yeniden anlamıştım.

Melezler en sonunda pes ederek Axel'a kapıyı açtıklarında ona çok yakın durarak peşinden içeri girdim. Melezler önce kapıyı kapatmakta kararsız kalsalar da Axel'ın öyle olması gerektiğine dair açıklamalarından sonra kapatmaya karar verdiler. Sonuçta orası tek taraflı bir girişti ve Axel'ın başka bir şey için oraya girmiş olma fikri onlara mantıksız gelmiş olmalıydı.

Kapı arkamızdan kapandığında Axel derin bir soluk alarak üzerimdeki ilizyonu kaldırdı. Burası beklediğimden küçük bir bölümdü, karşılıklı olarak beşer tane hücre iki sıra halinde dizilmişti.

Bir kızın kendi kendine fısıldadığını duymamla çabucak sesin geldiği yöne doğru koştum.
Oradaydı.
Koridorun sonundaki hücredeydi. Bileklerinden duvarlara bağlıydı ve yere çökerek başını öne eğmişti.

"Öyle bir şey olmayacak. Başarısız olacaksın." gibi cümleler kurarak kendi kendine konuşuyor gibi görünüyordu. Geldiğimizi farkedememişti.

Sesimin titremesine engel olamadan kısık sesle seslendim:

"Aria?"

Karanlık: Leo ve Aria'nın Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin