•11•

83 10 3
                                    

Aria'nın bakış açısı:

Percy bizi hızlıca hücreden çıkardığında soru soracak zamanımız olmamıştı. Annabeth'in liderliğinde bizi bıraktıkları garaja girip arabalarından birini kaçırdığımızda ise hala konuşamıyordum.
Neyseki araba anahtarlarını arkadaki duvara kilitsiz asacak kadar aptallardı, muhtemelen kimsenin kaçabileceğini düşünmemişlerdi.

Nihayet üzerimdeki şoku attığımda  arabayla yaklaşık 1 dakikadır yoldaydık. "Siz nasıl-" diye söze başlayacak oldum ama Percy sözümü kesip heyecanlı bir ses tonuyla anlatmaya başladı:

"Orada kalan melezler... Çoğu isyana hazırlar. Bizi çıkarmak için bir grup dikkatleri başka bir yere çekerken çocuklardan biri hücre anahtarını bize bıraktı, başta şok olmuştuk. Özellikle de bize anahtarı veren çocuğun bizi kaçırırlarkenki lider çocuk olduğunu gördüğümüzde... Daha sonra Annabeth bizi hücrelere kapatmadan önce geçtiğimiz yolları ezberlemiş olduğu için kolaylıkla sizin yanınıza geldik..."

Hayır. Percy'nin anlattığı hikaye mantıklı gelmiyordu. Ben de o karargâhlarda kalmıştım. Oradakiler asla sevdiklerini ve kendilerini riske atıp tanımadıkları melezlerin kaçmasına yardım etmezlerdi. Bunu onlara söylediğimde Annabeth dışında kimse endişelenmiş görünmedi. Annabeth söze girdi: "Aria haklı, bence önlem olarak bu arabayla devam etmemeliyiz. Bu bir tuzak olabilir." Percy bu söylenilenleri düşünüyor gibi görünse de en sonunda karar vermiş gibi "Kaçmamıza neden izin versinler ki? Zaten yakalanmıştık, bu nasıl bir tuzak olabilir?" diye sordu. Percy de haklıydı. Ama en sonunda arabayı yine de değiştirmemizin daha güvenli olacağına karar vererek yolda park etmiş arabalardan birini "ödünç" aldık. Bunu yaparken hiç rahat değildim ama sanırım herkes aynı şeyi hissediyordu. Kendimi rahatlatmak ister gibi "Her şey bitince arabayı geri getiririz." dedim. Başlarıyla onayladılar fakat aynı zamanda da hepimiz göreve götürülen bir arabanın çok da sağlam kalamayabileceğini biliyorduk.

Leo arabanın birkaç kablosuyla oynayarak kontağı çalıştırdığında hepimiz arabaya geri binerek yola devam ettik. Leo: "Nereye gitmeyi planlıyoruz?" diye sordu. Percy bu soruyu "Şimdilik karargahtan uzaklaşabildiğimiz kadar uzaklaşalım sonra durup plan yaparız." diyerek cevapladı.

"Bir şey daha var." diyerek hücredeyken ay madalyonumun açılabildiğini, içerisinin pusula gibi döndüğünü ve açıldığı anda nasıl güçlerimi hissetmediğimi anlattım. Leo'nun daha önce hiç kimseye anlatmadığını söylediği, Calypso'yla beraberken melezlerin ay madalyonunun yerini onlara sorması kısmını anlatmamaya özen gösterdim. Leo bunu anlatmak istemediyse bu onun kararıydı, benim anlatmam doğru olmazdı.

Bitirince Annabeth: "Durduğumuzda madalyonu yeniden açabilir misin? Belki gerçekten de önemlidir." dedi. Aslında gerçekten de önemliydi, Uranüs bir şekilde bu madalyonu istiyordu. Bu da madalyonu çok daha değerli kılıyordu. Fakat Annabeth ve Percy'ye bunu söyleyememiştim. Leo, tereddütümü anlamış olacak ki "Sorun değil." diyerek benim onun anısı olduğu için anlatmadığım kısmı hızlıca anlattı. Bunun üzerine Percy ve Annabeth cidden şaşırmış gibiydiler. Percy: "O zaman işler değişir, madalyonun içerisindeki her neyse çözmeliyiz. Bu bize Uranüs'le alakalı bir avantaj sağlayabilir." dedi. Ardından da gülümseyerek ekledi: "Belki de pusula Uranüs'ün kimseye göstermek istemediği çocukluk fotoğraflarının yerini gösteriyordur. Bu kadar aramasına şaşmamalı."

Bunu söyledikten sonra Annabeth gözlerini devirdi ama o da gülümsüyordu. Dışarıdan bakan birine belki Percy ciddiyetsiz görünebilirdi ama bu alaycı ve eğlenceli özelliği en kötü durumlarda bile bizi biraz bile olsun neşelendirebiliyordu. Kampta konuşulanlardan Leo'nun da eskiden öyle olduğunu duymuştum.
Bir olayın insanı bu kadar çok değiştirebiliyor olması korkutucuydu, ama bu hissi biliyordum. Ben de değişmiştim. O günden sonra güçlerimden korkar, kendimden nefret eder olmuştum ve etrafimdakilerin de benimle aynı düşünmesini istemiştim. Sonsuza kadar yalnız olacağımı düşünüyordum. Şimdi ise gerçekten sevdiğim 3 insanla beraber benim bunları yaşamama neden olan kişiyi durdurma şansım vardı. Başarmalıydık. Başarmalıydım. Başka şansım yoktu.

...

Karargahtan yeterince uzaklaştığımızı düşündüğümüzde Percy arabayı kenara çekti. Ben de madalyonumu çıkararak arabanın dışına çıktım. Leo ben çıkmadan önce endişeyle bana bakarak "Emin misin? Madalyonun bir önceki açılışında bağırdığını hatırlıyorum. Sana zarar veriyor mu?" diye sordu. Onu, "Sadece bütün gücümü içine çekmiş ve beni savunmasız bırakmış gibi hissediyorum. Önemli değil, gerçekten." diyerek cevapladım. Onlara arabada kalmalarını söylemiştim. Ben de arabadan bir kaç adım uzaklaştım ve hücredeyken yaptığım gibi gece bulutlarımı oluşturarak onları doğrudan madalyona yönlendirdim.

Aynı şekilde ilk birkaç saniye hiçbir şey olmasa da daha sonra madalyondaki ay parlamaya başlayarak ışık saçtı. Işık git gide artıyordu. Leo'ya kısmen yalan söylemiştim. Madalyon tüm gücümü tüketir gibi hissederken canım acıyordu ama bu görev için her şeye katlanmaya hazırdım. Madalyon açılırken bu sefer çığlık atmamak için dudaklarımı sertçe ısırdım. Gücüm tamamen çekilmiş gibi hissettiğimde madalyona baktım. Yine aynı şekilde açılmıştı ve içerisinde yine o tuhaf pusula vardı. Arabaya geri binerek pusulayı Annabeth'e uzattım.

Annabeth dikkatle pusulayı inceliyordu. Birkaç dakika sonra "Üzerindeki semboller neyi ifade ediyor bilmiyorum fakat bu pusulanın kuzeyi göstermediği kesin. Belirli bir yönü gösteriyor fakat kesinlikle kuzey değil. Bence gösterdiği yeri takip edip belirli bir yere ulaşacakmıyız denemeliyiz. Uranüs bunu arıyorsa eğer önemli olmalı." dedi. Bu dediğine bir itirazı olan yoktu. Percy gülümseyerek "O zaman hazine avı başlasın." dedi ve kontağı çalıştırdı.
...
O sırada belli etmemeye çalışsa da yüzünde bir şey farkettim: Yorgunluk. Neredeyse 24 saattir uyumamışlardı ve her ne kadar riskli olsa da yakında mola vermemiz gerecekti.

Karanlık: Leo ve Aria'nın Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin