•6•

128 11 0
                                    

Aria'nın bakış açısı:

Sabah erken saatte buluşup Percy'nin evine uğramıştık. Colorado gerçekten çok uzaktaydı ve oraya Percy'nin arabasıyla gitmeyi planlıyorduk. Yolculuk hiç mola vermesek bile yaklaşık 19 saat sürüyordu ki mutlaka mola vermemiz gerekecekti.
Aslında ben araba kullanmayı bilseydim her şey çok kolay olurdu, onlar uyurken de sürmeye devam ederdim ve en kısa zamanda Colorado'ya varabilirdik.

...

Percy annesiyle vedalaşarak ondan biraz ölümlü parası aldı. Annesi sadece Percy'le değil hepimizle vedalaşmıştı aslında. Gerçekten çok nazik bir kadına benziyordu.

Nihayet arabaya bindiğimizde de Percy direksiyona geçti, Annabeth de yanına oturdu. Biz de Leo'yla arka tarafa geçtik. Percy neşeli bir sesle konuşmaya başladı: "Uzun zamandır birlikte göreve çıkmıyorduk, bana eski zamanları hatırlattı." Annabeth'in bunun üzerine gülümsediğini gördüm. Birlikte çok fazla şey yaşamış gibi görünüyorlardı. Annabeth bana dönüp "Araba kullanmayı biliyor musun?" diye sordu. O da benim düşündüğüm şeyi düşünmüş olmalıydı. Başımı iki yana salladım. Daha sonra da sessizliği bozmak için "Siz hepiniz nasıl tanıştınız?" diye sordum. Percy anlatmaya istekli görünüyordu. Sonrasında uzun bir süre birlikte yaşadıklarını ve hikayelerini anlatmaya başladılar. Percy: "... sonra da bir hamster'a dönüştürüldüm..."
Bu kısma geldiğinde hepimiz gülmeye başlamıştık, Leo bile gülümsüyordu. Uzun bir süredir ilk defa insanlar tarafından kabul edildiğimi hissettim.

İlk 2 saat çok sorunsuz geçmişti. Tam aslında yolculuğumuzun o kadar da zor olmayacağını düşünmeye başlamıştım ki arabamızın üzerine çok ağır bir şey düştü. Tavanın hafifçe aşağı doğru eğildiğini görebiliyorduk. Percy anlık bir frenle arabayı durdurdu ve bakmak için dışarı çıktık. Hayır, bu kaya gibi bir şey değildi. Kartal başlı aslan vücutlu garip bir yaratıktı. O zamana kadar hiç böyle bir şey görmemiştim. Yaratık dışarı çıktığımız anda yükselerek üzerimize pike yapmaya başladı. Kabzasında ay sembolü olan hançerimi çıkararak yaratığa savurdum. Bu yaratığa sadece küçük bir çizik kazandırdı. Annabeth ve Percy de benim gibi tetikte, yaratığın yeniden gelmesini bekliyorlardı. Leo ise yanımda, yaratığa ateş topları fırlatmaya başlamıştı. Başta onu öyle gördüğümde şaşırmıştım. Hephaistos çocuğu olduğunu biliyordum ama diğer Hephaistos çocuklarının tamir ve silah yapımı dışında başka şeyler yapabildiklerini görmemiştim.

Leo'nun ateş toplarından biri yaratığın tuhaf tüylerine isabet ederek yaratığın baştan sona alevle kaplanıp düşmesine neden oldu. Percy de kılıcıyla son darbeyi geçirerek canavarı öldürdü. Ardından bize dönüp gülümsediğini gördüm. Kılıcını yeniden kalem şekline sokmak üzereydi ki Annabeth "Percy!" diye bağırarak arkasındaki bir şeyi işaret etti. Percy inanılmaz bir refleksle arkasına döndü. Belli ki bu öldürdüğümüz yaratık tek değildi. Şimdi tepemizde çığlık atan yaklaşık 10 tane aynı yaratıktan vardı. Annabeth: "Griffinler... Bu bir sürü olmalı ve sürüden birini öldürdüğümüz için hiç memnun olmayacaklar."

Tepemizde uçan griffinler gruplar halinde üzerimize gelmeye başladıklarında belimden fırlatma bıçaklarımdan birini çıkararak içlerinden birine fırlattım. Bu kadar cüsseli yaratıklar olmasalardı belki bir işe yarayabilirdi ama bu onu daha çok kızdırmaktan başka bir işe yaramadı. Leo ateş toplarını fırlatmaya devam etse de yeterli görünmüyordu, yorulmaya başlamıştı. Percy bana bakarak "Aria gücünü kullan!" diye bağırdı. Hayır, bunu yapamazdım. Griffinler her yerdeydi ve bu kadar büyük çapta bir gece bulutu oluşturursam kontrolü kaybetmeyeceğimin bir garantisi yoktu. Percy'yi duymamış gibi yaparak bıçaklarımı yaratıklara atmaya ve hançerimi savurmaya devam ettim. Tam o sırada Leo'dan bir acı çığlığı yükseldi. Griffinlerden biri kolunu yaralamıştı. Leo yere çökerek diğer eliyle yaratıklara ateş topları savurmaya devam ediyordu. Percy yine bana doğru bağırdı "Aria hadi!"

Anlamıyordu. Bunu yapamazdım. Gökyüzünde uçan 4 griffin kalmıştı. Griffinlerden birinin üzerine pike yapmasıyla Annabeth kendini yana atsa da saldırıdan kurtulamadı ve yaratık sırtını çizdi. Griffin saldırmaya devam etmek için yeniden gelse de Percy onu kılıcıyla karşıladı. Daha sonra beklemediğim bir şey yaparak kılıcını yere attı ve sinirli bir şekilde haykırdı. Bunu yapmasıyla biraz ötemizde duran yangın hindrantı patladı ve içerisindeki su yükselmeye başladı. Percy suyu griffinlerin yüzlerine gömüyor ve onlar boğulana kadar da bırakmıyordu. Gerçekten çok korkutucu görünüyordu, arabadaki o neşeli çocuktan eser kalmamıştı sanki. Ben de Leo'nun yanına koşarak ona yardım etmeye başladım. Yaralanan kolundan kanlar akıyordu ama çok derin bir çizik almamıştı. Annabeth'i kontrol etmek için başımı çevirdiğimde ise onun hala yerde yattığını gördüm.

Leo'ya doğru gelen bir gryffin gördüğümde öne atılıp hançerimi yaratığın boynuna sapladım. Ölmeden önce keskin pençeleriyle benim omzumu da yaralamıştı.

Başarmıştık... Hepsi ölmüştü.  Percy'e doğru baktığımda arabaya koşarak çantalarımıza attığımız nektar ve ambrosia'yı Annabeth'e verdiğini gördüm. Ben de aynısını yapıp Leo'nun yanına gittim. Leo: "Senin de yaran var" dese de onu duymazdan gelip nektar ve ambrosia'yı geri kaldırdım. Leo'nun kalkmasına yardım ederek Percy ve Annabeth'in yanına gittim. Percy beni gördüğü anda sinirle üzerime yürümeye başladı. "O aptal güçlerini kullansaydın bunların hiçbiri olmayacaktı. Ne yaptığına bir bak!" Bunlar duymayı beklediğim son şeylerdi. Yavaşça gerilemeye başladım. Leo aramıza girip "Hey, dostum..." diye başlasa da Percy onu dikkate almayarak bağırmaya devam etti. Bu sefer güçlerimi kullanmamıştım ama bir şekilde yine her şeyi mahvetmeyi başarmıştım. Ellerimi yüzüme gömerek her zaman yaptığım şeyi yaptım.
Kaçtım.

Leo'nun arkamdan Percy'ye bağırdığını ve sakinleşmesini söylediğini duysam da önemsemedim. Koşarken derimin üzerinde belirmeye başlayan siyahlıkları gördüğümde ise daha da hızlı koşmaya başladım. Arkamdan bir yerden bir ses duydum "Aria!" bu Leo'nun sesiydi. Etrafımda süzülen karanlık büyüyordu. Kendi kendime "Sakin ol." diye fısıldamaya başladım ve durdum. Leo hala bana doğru gelmeye devam ediyordu, ona dönüp "Dur, yaklaşma!" diye bağırdığımda anca durdu. Kendimi kontrol etmeye çalışarak ellerimi başıma sardım. Leo'nun arkasından kucağında Annabeth'le gelen Percy'yi duydum. Tam bana yaklaşacaktı ki Leo onu durdurdu. Percy mesafesini koruyarak bana baktı ve hüzünlü bir sesle "Özür dilerim, bana ne oldu bilmiyorum. Sinirliydim ve sanırım orada kendimden başka suçlayabileceğim tek kişi sen gibi göründün. Öyle demek istemedim, üzgünüm." dedi. Kara bulutlar durmuyordu, birkaç adım gerilemeye devam ettim. "Sakin ol, sakin ol. Sorun yok." diye kendi kendime fısıldamaya devam ediyordum. En sonunda üzerimden büyük bir yük kalktığını hissettiğimde ellerime baktım. Gece bulutlarım geri çekiliyordu. Rahat bir nefes aldım. Kafamı yavaşça Percy'e çevirdiğimde kucağında Annabeth'le bana hüzünlü bir şekilde bakıyordu. Onlara doğru adım atmaya çalıştım ama başım dönmeye başladı. Son gördüğüm şey bana doğru koşmaya çalışan Leo'nun korku dolu yüzüydü.

Karanlık: Leo ve Aria'nın Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin