JUNGKOOK
Hançerin parıldayan görüntüsü zihnimde dönüp dolaşırken korkmuyordum, karşımdaki manzara beni dehşete düşürebilirdi belki fakat içimde korkuya dair en ufak bir kırıntı dahi yoktu, sadece tiksiniyordum. İçten içe karşımdaki bu vampirle dalga geçmekten alıkoyamıyordum üstelik kendimi, benim güçlerimi bilmemesine rağmen üstünlüğün onda olduğunu zannediyordu bir de aptal yarasıyla da güya bir gövde gösterisi yapıyordu. Ben bir büyücüydüm, gerekirse bir şeytandan daha korkutucu olabilirdim. Şeytanı bir kuyuya kapatırsanız, yılan kılığında oradan çıkardı bense bizzat kendim olarak.
Ortada bir yanlış vardı ve bu yanlışa karşı çıkan diğer bir vampir de yanıbaşımda duruyordu, yine de o korkmuş duruyordu. Benim aklımdan geçen tek şey ise sadece kendimi mi kurtarsam yoksa bu adamı da mı kurtarsam ikilemiydi, nihayetinde kurtarmamanın pişmanlığını duymaktansa kurtarıp içimin rahat etmesine karar verdim. Buradan ayrıldığımda büyük bir etki bırakacaktım ama yine de her şeyi alt edecek kadar güçlü de değildim, böbürlenerek bir hataya daha düşme rahatlığı göstermemeliydim.
Donup kalmış gibi duran görüntülerin arasında dolaşarak hızlı bir çıkış yolu bulmaya çalıştım, aradığım boşluğu gördüğümde önümden bağlanmış ellerimi birbirine sürttüm, gözümü tek bir yere diktiğimde boyut falan değiştirmeyecektim bizzat bu boyutta halledecektim her şeyi. Madem bu dangalak kendini tanrı ilan ediyordu ben de tanrıya savaş eden bir şeytan olurdum, dünya bin türlü tılsımla doluydu ve size verilen işaretleri doğru okuyup onları kontrol edebilme yetisine sahip olursanız kazanırdınız. İlk tılsımım ateşti, etraftaki tüm ateşleri yardımıma çağırdım ve yönetmeye başladım, ateşle deli kralın yönetiminde olan vampirleri bir kapan içine alırken deli kralın gözleri buna karşılık iyice açılmış ve küfretmişti.
Yanımdaki vampiri tutan vampirler alev almaya başladığında gözlerimin tamamen siyahla kaplandığının farkındaydım, büyücüler kara büyü kullanmamalıydı fakat karanlığa aydınlıkla karşı koyamazdım şuan. Vampir serbest kaldığında kendi sesime yabancı bir halde haykırdım "Anlamıyor musun? Kaç!" dedim. Sonunda serbest kalınca aklı yerine gelen vampir alevlerin arasında zikzaklar çizerek uzaklaştı, deli kral kontrolün elinden çıktığını sezmiş olacak ki işini çabuklaştırmak adına hançeri bana doğru sağlamak için hızla indirdi boynuma.
Fakat hava benim yönetimimdeydi, boynumu hızla ona çevirdiğimde hançer büyük bir şiddetle elinden savrulmuştu ve biraz sonra kül olacak vampirlerin üzerine düşmüştü. Hançerin savrulmasını sağladığım minik hortum yukarı doğru yükselerek yok olurken geriye çekilmiş olsa bile hala daha saldırısına devam eden deli kral dişlerini göstererek hırladı ve üstüme doğru atıldı fakat toprak da benim yönetimimdeydi. Onu bir mıknatıs gibi tutarken tek adım ileri dahi atamadı, gözlerim kısılmıştı ve irislerim dışında beyaz kısımların da siyaha büründüğünü biliyordum, ellerimin kurtulmasını sağlayamasam da avuçlarımda toplanan enerjiyi hisleyebiliyordum.
Büyücülerden korkulurdu çünkü kara büyü bizim kontrolümüzü kaybettirirdi fakat ben kara büyü yaparken dahi kendini kontrol edebilen sınırlı sayıda büyücülerden biriydim. Bu yüzden kana susamışlığımı hissetsem dahi şiddete başvurmadan ayrılacaktım buradan, altın uçlu oklardan birisi üstüme doğru geldiğinde ondan kaçmıştım fakat tüm elementleri aynı anda odaklanmadan yönetmek güçtü. Bunları yapmak bütün enerjimi sömürüyordu ve bunu şimdiden hissediyordum, koşmaya başladım, hala daha toprağın tuttuğu deli kraldan ve bana atılan oklardan kaçarak boşluğa ulaşmaya çalıştım.
Alevler yüzümü yalayıp geçse de mesafemi koruyor ve yarattığım felaketin arasındaki yollardan hızla ilerliyordum, bu lanet cehennemin kapısına vardığımda arkama baktım her yer alev alevdi ama tüm bunların uzun sürmeyeceğinin bilincindeydim. Gözlerim açıldığında ve kara büyünün etkisinden çıktığımda nefes nefese kalmıştım ama koşmaya devam ediyordum, kontrollü olsam dahi kalbime damlayan negatif mürekkebin farkındaydım. Stresle dudaklarımı ıssırdım, eğer kalbimdeki mürekkepten kurtulamazsam benliğime yayılırdı ve buna engel olmam gerekirdi, yine de önce kaçmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Batağı
FantasyAy Çocukları inat etti, yaşayacaklardı hem de Kurşun geçirmeden! Kana susamışları da kanla aktardıkları genleri üstün tutanları da alt edeceklerdi. Çöl Batağı, duvarın öteki tarafı ya da tüm dünya hiç farketmezdi onlar için. Yaşayacaklardı ve hayatt...