JIMIN
Kasaba halkı sabahı ilk kez bu kadar umut dolu ve neşeyle karşılıyordu, kahvaltı boyunca herkesin cıvıl cıvıl olması alışık olmadığım bir durumdu. Diğerlerinin aksine Yoongi huzursuz bir şekilde ekmeğini geveleyip duruyor, önündeki pirinci ise yemiyordu.
İç geçirip "Yemeğini yesene" dedim, Yoongi kaşlarını çatmış bir şekilde "Gerginim tamam mı? Birazdan duvara gideceksiniz ve" cümlesini bitirmeden önce kara bulutlarla çevrili gökyüzüne baktı ardından devam etti konuşmaya "sanırım yağmur yağacak, korkuyorum Jimin, sizin için...senin için korkmaya hakkım yok mu?" dedi.
İnsanların içinde olmamızı umursamadan elimi uzatıp onun pirinç yaprağını kavrayan parmaklarının altına yerleştirdim avcumu "İyi olacağım, döneceğim ve bu işi bitireceğiz. Büyücü bu kalkanı kıracak ve her şeyden kurtulacağız tamam mı? Buna odaklanalım ve iyi olasılıkları düşünelim"dedim.
Bana bir şey söylemeden göğüs geçirdiğinde kalçamı kaydırıp oturduğum tahta sıranın üstünde iyice ona yaklaşarak sağ elimin ilk üç parmağıyla o zarif çenesini kavrayıp nazikçe yukarı kaldırdım ve "Sonsuz fikrin aklından geçtiğini biliyorum ve o düşünceleri kontrol edemediğini de biliyorum ama ben geri dönene kadar başka bir şeyi düşünmeyi deneyemez misin? Endişe ve korkunun hayatımızdaki ana duygu olmasından çok sıkıldım artık" dedim.
Yoongi'nin göz bebekleri hafifçe büyüdüğünde yüzünde de belli belirsiz bir tebessüm oluştu "O halde gitmeden önce bana üzerine düşüneceğim güzel bir şey vermelisin"dedi, bu önerinin oldukça hoş olduğunu itiraf etmeliydim.
Ay çocuklarının her biri başka şeylerle meşgul gibi görünüyordu, bir tek Namjoon hyung'un görüş alanındaydık ama o da Taehyung ve Matai ile ilgileniyordu ben de bunu en iyi şekilde değerlendirmem gerektiğini düşündüm. Matai akşamdan kalma ördek yahnisini mideye indiriyordu, Taehyung da Namjoon hyung ile bir şey konuşuyordu.
Derin bir nefes alırken tüm bedenimi saliselik bir titreme ziyaret ettikten sonra hala Yoongi'nin çenesinde olan elimi geri çekmeden, yüzümü onun dudaklarına iyice yaklaştırarak önce tüm mevsimleri utandıracak havayı barındıran gözlerinde soluklandım.
Ardından dudaklarımı onun dudaklarına bastırdığımda her şey bulanıklaştı, kafamın içerisinde soylu hayatımda duyduğum melodiler canlanıp kendimi o eşsiz müziğin içinde kaybederken onun beyaz teninin en kırmızı parçalarının dudaklarımın arasında olduğunun farkındalığıyla boğazım kurudu.
Kürek kemiklerimde hiç var olmayan kanatlarımın çırpınışını hissettim, aşkın insanı güçlendirdiğinden emin olarak geri çekildiğimde "Umarım üzerine düşünebileceğin güzel bir şey vermişimdir çünkü ben düşlerimi süsleyecek ve daha fazlası için hayal gücümü tetikleyecek muhteşem bir şey yaşadım biraz önce"dedim.
Kendimi bir zafer kazanmış gibi sezmekten alıkoyamıyordum, kahkaha atma isteğimi bastırıyor ama sırıtmama engel olamıyordum, bu sırada Jin hyung'un ok gibi bakışlarının tam olarak bize isabet etmesiyle beraber onun bu sahneyi gördüğünü fark ettim. Görüş açımızda değildi ama girmişti ben fark bile etmeden.
Bu utanmama sebep olurken o göz kırpıp kafasını hemen başka bir yere çevirdi, Yoongi ise "Jimin-ah, işte şimdi ölümsüz hissediyorum bu yüzden bana geri dönmelisin ki sana hayal gücünü zorlayacak başka şeyler daha göstereyim"derken yağmur ara ara serpiştirmeye başlamıştı bile.
Kafamı geriye atıp yüzüme düşen ıslaklığı kabul ederek gözlerimi yumdum "Döneceğime ve bunu sana hatırlatacağıma hiç şüphen olmasın" dedim. Kapalı gözlerim yüzünden gerilen boynuma ve adem elmama yaklaşan eli görememiş, soğuk parmak uçlarının ise tüy gibi boydan boya okşayışını sezmemle titremiştim, kulağıma "Aklını başından alacağım" diye fısıldadığında gözlerimi açmış ve "Sen zaten çoktan aklımı başımdan aldın" demiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Batağı
FantasyAy Çocukları inat etti, yaşayacaklardı hem de Kurşun geçirmeden! Kana susamışları da kanla aktardıkları genleri üstün tutanları da alt edeceklerdi. Çöl Batağı, duvarın öteki tarafı ya da tüm dünya hiç farketmezdi onlar için. Yaşayacaklardı ve hayatt...