JIMIN
Jin hyung'un talimatlarıyla beraber deniz kenarına ulaştığımızda sandukayı aramakla meşguldük, Jin hyung inatla "Buradaydı" diyip duruyordu fakat sanduka falan yoktu işte bahsettiği yerde ve bu süre içerisinde kendi kendine yürüyüp gidemeyeceği kesindi. Taehyung "Belli ki denizin gelgitleri artmış ve kıyıdan alıp çekmiş sularına bahsettiğin sandukayı"demişti.
Jin hyung ise kafasını iki yana sallayıp "Bu işte yeni değilim Taehyung, denizin alamayacağı bir yere, tam buraya kadar sürüklemiştim onu"dedi, elimdeki sapanı birkaç kez çevirip suya doğru bir taş fırlattığımda "Neyse ne artık sonuç olarak burada yok belki vahşi bir hayvan sürüklemiştir suya doğru"dedim. Jin hyung ise gözlerini kısarak birkaç kez etrafına bakınmıştı, sonra aniden gözleri irileştiğinde "Kenara çekilin!" diye bağırdı.
Biz neler olduğunu anlayamamıştık ama Jin hyung'un gizemli tavırlarına da alışkındık, yine de şaşırmıştık böyle demesine. Kişneme sesleri duyduğumda kaşlarım çatılmıştı çünkü sesler deniz tarafından geliyordu yani imkansıza yakındı. Jin hyung beni ensemden bir kedi yavrusu gibi tutup geriye doğru çektiğinde fırtına gibi yanımdan geçen bir atın altında kalmaktan son anda kurtulmuştum. Denizden onlarca at geliyordu, atlar birbiri ardına gelmeye devam ederken çığlık kadar yüksek ve tiz sesler çıkarıyorlardı.
Suyun içinde bir yarık açılmıştı da oradan çıkıveriyorlardı sanki, karaya çıkan aygırlar hızla orman tarafına koşarak gözden kayboluyorlardı. Suyun içinde şahlanan atlar, karaya ayak bastıklarında silkelenmeye bile vakit ayırmadan delirmiş gibi ormana gidiyorlardı. Jin hyung hayret içerisinde bakarken "Her şey canlanmaya başladı"dediğinde Taehyung'un da iyi olup olmadığını kontrol etti.
Atlar koşuşuna devam ederken "Bu ne şimdi?" diye bağırdı Taehyung karşı taraftan. Jin hyung "Büyücülerin lanetinden sakının! Lakin bir büyücü olacaktır dostunuz, ona inanın!" diye mırıldandığında atlar yüzünden zaten başım dönmüş haldeydi "Ne demek istiyorsun?"dedim ona. Yere eğilip henüz açmış bir çiçeğin üstünde parmaklarını gezdirdiğinde "Kehanet Jimin, kehanet gerçekleşiyor. Büyücü, katmanlarla uğraşıyor ve Çöl Batağı yeniden canlanıyor. Bir o kadar hızlı ama bir o kadar yavaş"dedi, yüzümü buruştururup "Pekala bu çok ürkütücü"dedim.
Son at da önümüzden yelesini savurarak geçtiğinde Taehyung eliyle saçını düzelterek yanımıza geldi "Çok manyakça şeylerle karşılaşıyoruz ama bu neydi gerçekten?"dedi, Jin hyung tekrarlardı bana söylediğini "Bu sevgili Taehyung, büyücü akını olarak adlandırılır"dedi. Taehyung tek kaşını kaldırarak "Ve sen bunu biliyorsun çünkü?" dedi, Jin hyung bıkkın bir nefes verdiğinde "Yüzlerce kez söylediğim gibi ben bir büyücü değilim Taehyung"diye cevapladı onu.
Taehyung omuz silkti "Vampir ya da soylu olmadığın sürece düşmanım sayılmazsın zaten rahatla" diyerek ona göz kırptı fakat bu kez de ben gerilmiştim. O her ne kadar bunu şaka yollu söylemiş olsa da benim gizli sırrım bu'ydu işte, ben bir soyluydum ve bu rahatsızca kıpırdanmamı sağladı. Atlar, geçtikleri yerde gedikler bırakmışlardı. Zaman, bir şeyleri umursamamamızı sağlıyordu, alışkanlıklarımızdan koptukça eskiden önem verdiğimiz çoğu şeyin aslında o kadar önemli olmadığını anlıyorduk.
Bu da şuan önem verdiğimiz şeylerin gelecekte ne kadar önemli olacakları konusunda kendimi sorgulamama sebep oluyordu, bir soylu olup olmamak önemliydi şuanda ve bunu saklamaya devam ediyordum. Ama kendime bu kadar yüklenmemin aslında haksızlık olduğunu biliyordum, Ay Çocuklarına güvensem dahi niye bunu asla itiraf edemiyordum? Bu tür söylemlerde bulunmaları tamamen gerçeklikle ilintili değildi, biz ne olursak olalım birbirimize düşman olmazdık, dostlarımın hiçbiri salt nefretle ilerleyen cani kimseler değillerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Batağı
FantasyAy Çocukları inat etti, yaşayacaklardı hem de Kurşun geçirmeden! Kana susamışları da kanla aktardıkları genleri üstün tutanları da alt edeceklerdi. Çöl Batağı, duvarın öteki tarafı ya da tüm dünya hiç farketmezdi onlar için. Yaşayacaklardı ve hayatt...