23.

22 3 102
                                    

YOONGI

Yarın dua günü yapmakta kararlıydım ve bunun da tekrar ertelenmesine sebep olacak hiçbir şeyi kabul etmeyecektim. Elimdeki defteri tekrar tekrar okurken Jimin aniden evime girdiğinde onun telaşlı ve kızarık surat ifadesine anlam verememiştim "Taehyung geldi" demişti. Jimin her zaman kedi gibi hareket eden, çok ses çıkarmayan ve nazik biriydi bu yüzden barınağıma böyle dalması alışık olduğum bir şey değildi "Tamam?"dedim, Jimin başını iki yana salladı "Gelmen gerekiyor"diye cevapladığında bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım.

Kalbime ani bir sızı ve aklıma da büyük bir endişe düşmüştü, Taehyung'a bir şey mi olmuştu? Daisy ve Matai'ye mi bir şey olmuştu yoksa? Namjoon akşam bir toplantı yapmıştı bizimle ve doğanın tekrar uyandığını söylemişti, Jin'in kuşu da bunun en büyük örneğiydi lakin Namjoon daha fazlası olduğuna dair garanti vermişti. Barınağımdan dışarı çıkarken ve Jimin'i takip ederken defteri okumaya fazla kendimi kaptırdığımı ve dışarıdaki telaşı hiç farketmediğimi, duymadığımı anladım.

 Kasaba ateşinin etrafı kalabalıktı, öyle ki ateşin yerini bilmesem etrafındaki insanlardan dolayı ateşi görmem mümkün bile değildi. Daisy ve Matai'yi insan çemberinin en dışında gördüğümde iyi olduklarına sevinmiştim ama bu içimi rahatlatmamıştı, sorun Taehyung muydu? Jimin'i takip ederken kalabalığı yararak öne geçmeye çalıştık, insanlar da gelenin biz olduğumuzu farkettiklerinde yol verdiler ama kendi aralarında fısıldaşmaları kulağıma çalınıyordu "Bu imkansız","Çok korkutucu"... 

Çoğu kimsenin de suratı hortlak görmüş gibi kasılmıştı, ateşi tekrar gördüğümde Ay Çocuklarının her birinin ateşin öteki tarafında olduklarını sırtlarından farketmiştim, Jiminle oraya yürüdüğümüzde görüş alanıma ilk olarak Taehyung girdi, yanında iki yabancı olduğunu görüyordum ama sırtları bize dönük olduğundan etraftan dolanırken Taehyung'un sapasağlam ayakta durması biraz olsun ferahlatmıştı beni. Ay Çocuklarının yanındaki yerimi aldığımda ve çapraz soluma bakıp Taehyung ve yanındaki yabancılara gözüm değmeden önce "Demek ki Çöl Batağı'na yeni insanlar katıldı" diye düşünmüştüm fakat gözlerim kırmızı gözlerle buluştuğunda dünyanın en büyük şokunu yaşamıştım.

Bir vampirdi, bir vampir Çöl Batağı'ndaydı, Taehyung'un yanında duruyorlardı üstelik. Bütün vücudumdan hızlı bir titreme dalgası yayıldığında geriye doğru adım atarken tökezledim, buna dayanamayacak gibi hissettim, müthiş bir korku sarmıştı içimi. Geçmiş tarihlerde yaşadığım her şey bir bir gözümün önüne düşerken ağzıma acı bir tat yayılmıştı, başıma yıldırım kadar ani ve güçlü bir ağrı saplanmıştı. Sanki birazdan büyük bir katliam olacaktı, tarih tekerrür edecekti. Bir vampir, güvenli alanıma girip tüm sevdiklerimi öldürecekti, titremem arttığında kendimi bayılacak gibi hissediyordum.

Ne yapmam gerekirdi? Nasıl başa çıkacaktım? Daha önce bir vampire imza bırakmayı ve ondan kurtulmayı başarmıştım ama şimdi? Şimdi kendimi kurtarsam bile yine tüm sevdiklerimi kaybedersem nasıl yaşayacaktım? Korkuyordum, delicesine korkuyordum ve bu korkunun beni ele geçirmeye başladığını sezdiğimde aklımda ay rahibesinin sözleri yankılandı "Kırmızı'dan korkma, o senden korksun" Bu biraz olsun toparlanmamı sağlarken "Bu ne sikim Taehyung?" diye sordum.

Ortamdaki ölüm sessizliğini ben bozmuştum ama herkesin sormak istediği soruyu sorduğumu biliyordum. Taehyung da gergin görünüyordu, rahatsız olsa bile konuşmaya başladı ve başına gelenleri anlattı, iki yabancı da sessizce yanında durup onun olanları anlatmasını bekliyorlardı. Tetikteydim, her an birisi saldırırsa diye bu lanet çöle onları gömmek için kendime yeminler ediyordum. Taehyung'un onları buraya neden getirdiğini, bunu hangi mantığa dayanarak kabul edeceğimizi zannettiğine anlam veremiyordum.

Çöl BatağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin