HOSEOK
Kendine kral diyen dallamanın huzuruna çıkacaktım birazdan, onlara bir bilgi vermek zorundaydım yardım etme niyetinde değildim ama hiçbir şey elde edemezsem de benden iyiden iyiye şüphelenirlerdi. Bu deli herif vampirlerin kralı sayıyordu kendini ve öyle bir mekan yaratmıştı ki amına koduğumun Drakula'sı yanında masum kalıyordu ama ben zeki biriydim ve öyle olmak zorundaydım.
Oyunu kuralına göre oynamak lazımdı, yani en azından ilk bakışta. Kendimi ne zaman bu vampir topluluğunun arasına girsem boğuluyormuş gibi hissediyordum, onların arasında olmak birçok şeye göz yummak demekti. Bahsettiğim birçok şey ise vahşetten ibaretti elbette, vampirlerin kanında akan dehşete hiç yabancı değildim ama benim kendi usullerim vardı, acımasız değildim en azından kendi nezdimde, bana tehdit oluşturabilecek insanlar dışında -vampir avcıları gibi- saldırdığım tek insanlar soylulardı.
Geçmişimde kara lekeler olmadığını söyleyemezdim ama mühim olan bugün değil midir? İnsanlar değişir de vampirler değişmez mi? Hem ben zaten bu dünyada yapayalnız bırakılmış biriydim, kimse bana yol göstermemişti ve kendi yolumu daima kendim yaratmıştım bu yüzden kimseyi hayalkırıklığına falan da uğratamazdım. Kimsenin böyle bir hakkı da yoktu zaten. Olacaklara hazırlıklı olmayı ve rahat gözükmem gerekirken içimden daima temkinli olmayı kendime hatırlatırken vampir kralın kendine oluşturduğu o devasa krallığına adım attım.
Beton zeminde yürürken sağımda ve solumda üstü muşambalarla kapatılmış ve sırayla dizilmiş bedenleri görüyordum, lakin bunlar beklenilenin aksine insan bedenleri değil vampir bedenleriydi. Kendisine ihanet edenleri ya da kendisiyle rekabet içinde olanları daima öldürüyor ve diğer vampirlerin görmesi için farklı şekillerde onları sergiliyordu. Kalplerine saplanmış birer kazık vardı hepsinin, kelleleri ise yanlarındaki kutuların içinde duruyordu. Krala ulaşmak istiyorsanız elbette bu yoldan geçmeniz gerekiyordu, betonda yürümeye ve ilerlemeye devam ettim.
Akşam çöktü çökecekti etraf karanlık değildi ama hava kapalıydı, sessizlik bize eşlik ederken ben kralın soluklarını işitebiliyordum, bu da demek oluyordu ki o da benim soluklarımı işitiyordu ve geldiğimden haberdardı. Ona büyücü hakkında bilgi vermem gerekiyordu ve en azından dişe değecek bir tane olsun geçerli bilgi ile karşısına çıkmam gerekirdi, aklımda minik bir plan yaparken ilerideki pencereye benzer yerdeki hareketliliği sezdim. Kral ayağa kalkmış olmalıydı, bugün ortalık sakindi çünkü geçen gece ben büyücü ile uğraşırken burada ihabet eden vampirlerin cezası verilmişti.
Birkaç insan tutsak ise daha sonra kanları içilmek üzere mahzenlerde tutuluyordu, aynı zamanda soylu insanlarla da bugün bir görüşme yapılmış olması gerekiyordu. Soyluların Çöl Batağına gönderilmesini istediği insanların da burda tutulması için büyük bir münakaşa içindeydi vampir kral ve soyluların da en yüksek mertebede olanı. Soylu insan, kabul etmek istemiyordu bu teklifi çünkü o insanların burada onların yemeği olacağını ve Çöl Batağına gönderilmeyeceğini söylüyordu,vampir kral ise bunun kendisine bir hakaret olduğunu ve sözünde her zaman duran biri olduğunu savunuyordu.
Soylu insanın burada mahzenlerde tutulan insanlardan haberi yoktu, vampirlerin sadece Çöl Batağında avlandığını ve şehirdeki insanlardan uzak kaldığını sanıyordu. Haliyle onları direkt vampirlere vermenin Çöl Batağını anlamsızlaştıracağını ve bunun da kendi itibarlarını zedeleyeceğini falan zırvalıyordu, tekrar bir fikir birliğine varamamış olacaklar ki bizim aramızdan birkaç vampirin Çöl Batağına gönderildiğini ve bugün de duvarın açıldığını dışarıda içeri girmek için beklerken diğer vampirlerden duymuştum. Şuanda kralın dinlenme zamanıydı, diğer vampirler kendi odalarına çekilmişlerdi ve ortalık son derece dinginlik içindeydi tabii arasından geçip geldiğim cesetleri saymazsak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Batağı
FantasyAy Çocukları inat etti, yaşayacaklardı hem de Kurşun geçirmeden! Kana susamışları da kanla aktardıkları genleri üstün tutanları da alt edeceklerdi. Çöl Batağı, duvarın öteki tarafı ya da tüm dünya hiç farketmezdi onlar için. Yaşayacaklardı ve hayatt...