YIL; 2032 / SAAT= 02:30
Afra'nın Günlüğü :
Özledim. Sadece özledim sizi. Evet berbat günlerimiz oldu, belki de hiç aile olamadık, çoğu zaman ölmenizi istedim. Ama bilmiyodum ölümün bu kadar kötü bi şey olduğunu bilmiyodum. Keşke yanımda olsaydınız, beraber kavga etseydik. Beraber ağlayıp, beraber gülseydik. Gerekirse evi kırar dökerdik ama yinede beraber olurduk. Yaşıyorum, her buna ne kadar yaşamak dense de. Siz mezarınızda rahata erdikten sonra, bunu sağladıktan sonra,yaşamak için nedenim kalmayacak ya işte o zaman görüşücez işte o zaman özlemim biticek. Bunun bir kaza olmadığını biliyorum ve o kimse beni bu yaşımda güvensiz,sevgisiz bırakacak kadar pislik olan kimse onu bulacağım. Söz veriyorum.
SAAT= 02:30
Barlas'ın Günlüğü :
Daha ne kadar sürücek
dayanamıyorum. Anne, baba lütfen geri gelin. Beni bırakıp gittiğiniz günden beri insanlarla kavga etmekten, herkese katilmiş gibi bakmaktan yoruldum ama şuan bu ara sokakta ,öldüğünüz yerin arkasındaki ara sokaktan, size söz veriyorum intikamımı alıcağım. Söz veriyorum. İntikamı mı aldığım günün sabahı buluşucaz o zaman beraber olucaz.Afranın anlatımıyla;
Her gece kabuslarla uyanıp bu kulübeye koşuyorum. Bizim villanın arka bahçesinde olan bu kulübede her zaman söz veriyorum, bi gün bu sözümü de gerçekleştiriceğime dair, hep kendime de söz viyorum ve mutlaka gerçekleştireceğim bunu da biliyorum.
Çocukluğum çok mutlu bi ailede geçirmesemde ölümleri nedeniyle baya sarsılmıştım. Sonuçta 11 yaşında ailesini kim kaybetse dünyası başına devrilirdi. Benimde öyle oldu. Onların ölümleri nedeniyle yaklaşık 7 yıldır anneannemle yaşıyorum. Her sabah anneannemin bağırışıyla uyanırım normalde ama bu gün farklıydı.
"Afraa!, nerdesin kızım? Hadi çık lütfen korkutma beni,hadi..."
Bağırış sesiyle aralanan gözlerimle kahverengi tavanı görünce içimden bi küfür savurup hemen ayağa kalktım. "Lanet olsun." dedim doğrulurken. Dün kulübede uyuya kalmışım. Anneannem çıldırmışdır şimdi. Hemen üstümü başıma bile bakmadan kulübeden çıkıp villaya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Gözlerimin kızarıklığını aldırmadan anahtarımı çıkarıp kapı açtığım gibi içeriye daldım. Hemen anneannemin yanına gidip salonun kendine ayrılan bölümünde başında, Gamze ablayla bulunca korkmadan edemedim. Sapsarı saçları beyazlaşmış, cildi buruşmuştu biraz, o günden beridir eli de titremeye başlamıştı. Ben ailemi, anneannem kızını kaybetmişti, hayatımızın odak noktası yok gibiydi.Yanına yaklaşana kadar beni fark etmemiş olsa da burnumdan çıkan küçük bi hıçkırıkla o güzel gözleri hemen beni buldu. Tam ayağa kalkıyodu ki onu oturtup ona sımsıkı sarıldım, sanki annemmiş gibi sımsıkı.
"Kızım benim gittin sandım ,sende beni terk edip gittin sandım." diyince dayanamayıp tutuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım. böyle bi şeyi nasıl düşünebilirdi, hele ki hala sözümü tutmadan asla gitmezdim.
"Yok artık anneanne bu gencecik yaşımda nereye gidyorum acaba. Hele ki bunu yapanları bulmadan asla." bu söylediğime ilk tepki vermesede omzuma değen ıslaklıkla onunda ağladığını anladım. O sabah birbirimizin omzunda yaklaşık 10 dk kadar ağladıktan sonra Gamze ablanın çoktan hazırlamış olduğu kahvaltıyı daha fazla soğutmamak için önce elimizi yüzümüz yıkıp masaya geçtik.
Gamze abla ben buraya geldiğimden beri burda çalışıyor fakat onu hiç bir zaman çalışan olarak görmedik o hep benim ablam gibiydi. Kahverengi saçları omzunda bitiyo, hafif uzun ve o kadar güzeldi ki ela denilmeye kıyılamıycak kadar güzel olan ela gözleri, gerçekten güzel bir kadındı üstelik 38 yaşında olmasına rağmen hala gencecik gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamoz
Teen Fiction1999 depreminde başlayan intikam. Kaza görünümlü cinayetler. Hayatın acımasız yüzüyle tek başına kalmış iki genç. Hayatta ki tek amacı ailesinin ölüm sebebini bulmak olan Afra ve Barla'sın hayatına hoş geldiniz. Zaman zaman beraber üzülecek za...