4.Bölüm: Şiddet

181 39 0
                                    

*GÜNÜMÜZ* (2032)
-------------
Bu gün de her zaman ki gibi anneannemin seslenmesiyle uyandım. Her sabah yaptığım gibi ılık bi duş alıp ardından okul kıyafetimi giydim. Aşırı heyecanlıyım çünkü bu gün büyük gün,bu gün Hayrullah abinin doğum gününü kutluycaz okul çıkışı beni dershaneye götürürken eve hızlı bi şekilde organizasyon şirketinden gelen çalışanları evi süsleyecek,ardından eve teker teker misafirlerimiz gelecekti tabi bu sırada anneannem Hayrullah abiye iş verip evden uzak durmasını sağlıycak. Pasta işi ise çoktan halledilmişti Hayrullah abi için siyah kaplanmalı üzerinde beyaz şeker hamurlarıyla yazılmış "40. Yaşına kutlu olsun Hayrullah amca " yazıcak altında ise yaşlanmış bi amca olucak. sebebi ise Hayrullah abi amca lafından o kadar nefret ederdi ki hatta bi keresinde markette kasadan geçerken "kartınız var mı amca" diyen çocuğa ters ters bakıp hiç bi şey almadan çıkmıştı. Çocuk şaşırsada bunu beklemiyodum diyemem çünkü söz konusu Hayrullah abiyse herşey mümkün.

Aşağıya kahvaltıya indiğimde anneannem ve Gamze abla masada oturmuş beni bekliyolardı. Bende daha fazla bekletmeden hızlıca merdivenden inip masadaki yerimi aldım.
"Afra kızım bu gün dershaneden çıkarken Hayrullah abinin pastasını da alıp gelebilir misin?"

"Hay hay Melike hanım. Pasta işi bende." Masada hepimiz güldükten sonra sessizce kahvaltımızı yapıp kalktık . Ben okul çantamı almak için yukarı, Gamze abla mutfağı toplamak için mutfağa, anneannemde uyumak için odasına çekildi . Hemen okul çantamı alıp servise binecektim fakat ordan bana bakan bir çift gözle küçük bi oyun oynamam gerektiğini düşünüp bir çift göze döndüm.

"Günaydın Hayrullah abi." Sanki bi şey daha söylememi bekler gibi bakarken çaktırmamaya çalışıyodum doğum gününü unutmadığımı."Noldu Hayrullah abi bi şey mi oldu."

"Yoo hiç sadece derslerinde başarılar." Resmen trip yedim hemde doğum gününün kutlanmasından rahatsız olan kişiden, Hayrullah abiden. Bunun zevki bi başkaymış ya.
Hemen hızlı hızlı servise binip günün en güzel kısmının gelmesini bekledim. Serviste her zamanki yerime oturdum, kulaklığımı taktım ve yine o güne döndüm ailemin ölümüne yok oluşlarına. Bu yaşıma kadar çıktığım bütün yolculuklarda aklıma ya ailem gelir ya da onlarsız yaşadığım günler her şey her zaman aklımda her ne kadar düşünmek duymak istemesemde sanki annesinin peşinden giden bi küçük kız çocuğu gibiydi dertlerim her zaman, her an peşimde.

Okula geldiğimde bu gün üzülmiyeceğime dair kendime söz verip servisten indim. Bu gün güzel geçicekti, en azından geçmeliydi. Servisten inip okula doğru yürüdüm okulum çok büyüktü hatta ben ilk geldiğim gün kaybolmuştum, o utançla da yetinmeyip bi öğrenciyi takip ederek sınıfımı bulmaya çalıştım aslında çok normal kim kaybolsa ya sorar ya da böyle yapardı ama o takip ettiğim öğrencinin bu okulda okumadığını düşünürsek oldukça berbattı. Neyse ki geçti o günler diye geçirdim içimden ve biraz tebessüm ederek sınıfıma doğru ilerledim.

Yosun her zamanki gibi sınıfın kapısını ilk açanlardan, kuşlar ötmeden okula geliyo. Nedenini bildiğim aklıma gelince yüzümdeki tebessüm yerini üzüntüye bıraktı. Onun içinde hayat çok zordu, herkese zor bana da çok zor belki ama onun ki bambaşka ailesinin şiddetli anlaşmamazlığından her gün erkenden o evden çıkmak için dua ederek çıkıyo ve o bunların hiç birini hak etmiyo. Sınıfa doğru ilerledim Yosun da sıramızda oturmuş başını eline yaslayarak dışarı izliyordu onu böyle görmek bile bazen kalbimi burkuyo.

"Günaydınnnn!" diye seslendim ona ama o sanki beni duymamış gibi hala dışarıyı seyretmeye devam etti. Yanına yaklaşıp omzundan sarsarak ona seslendim, meğer o beni fark etmiş ama ben onu fark edememişim. Gördüğüm manzara karşısında şoka girdim ne yapıcağımı,ne diyiceğimi bilemedim öyle sadece baka kaldım o konuşana kadar.

YakamozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin