----------------Tereddüt bile etmeden hemen açtım telefonu,açmam gerekiyodu.
" Prenses,"
"Lütfen bana inan ben gerçekten bilmiyodum orda olduklarını gerçekten bilmiyodum."
"Biliyorum prensens."
"Niye inanmıyosun gerçekt-" bi dakika ne demişti o, biliyorum mu?
" Daha dikkatli olmalıydın fakat bi kereliğine göz ardı edebilirim. Ama unutma sadece bi kereliğine bir daha olursa o zaman ne yapabileceğimi tahmin bile edemezsin." Sinirli olsada sakinleşmeye çalışır gibi bi ses tonuyla konuşuyodu. Ben nerden hatırlıyorum bu sesi.
"Tamam, tamam söz veriyorum bi daha olmıyacak."
"Telefonu kapatmadan dediğimi yap.Dümdüz ilerle, ilerdeki sokaktan sola dön," dediğini yaptım dümdüz ilerleyip önümdeki grafiti desenli duvardan sola döndüm.
"Dümdüz ilerle." İlerledim küçük bi sokaktı, önümde yine Yalamoz kafeye çok benzeyen bi kafe vardı bi dakika bu zaten,
"Önündeki bir diğer yeri olan Yakamoz kafeye gir." Dümdüz ilerledim baya uzağımdaydı çok yürümem gerekiyodu. Gözümde kuruyan yaşları silip hızlandım, daha çok hızlandım, koşmaya başladım.
"Dikkatli ol Afra! Düşüceksin" Bu neden beni sürekli düşünüyodu diye düşünücektim fakat bunu daha sonra yapmak için aklımın bi köşesine yazdım. Ve durdum önündeydim. Beni biraz daha aileme yaklaştırıcak olan kutunun bulunduğu, kafenin önündeydim. Tekrar Yakamoz kafenin önündeydim.
"Daha ne kadar dikilmeyi düşünüyosun. İçeri gir." Girdim.
"Aynı yere, 8. masaya otur." Oturdum. Ama oturmadan önce önümdeki sandalyede bişey olmadığını gördüm.
"Sandalye boş?" dedim merakla. Zaten sormamla karşıma dikilen garsonu görmem bir oldu. Kafamı çevirip genç garsona baktım. Elindeki üzerinde diğer Yakamoz kafede gördüğüm kutu ile siyah tepsiyle bana bakıyodu.
"Buyurun Afra hanım." Adımı nerden bildiğini sormama gerek yoktu sanırım. Hemen bana uzattığı kutuyu aldım tam açıyodun ki telefonun diğer tarafından beni dinleyen gizli numarayı hatırlayıp durdum.
"Neden durdun açsana."
"Açayım mı?" Diye sorudm sevinç ve şaşkınlığın karıştığı sesimle.
"E açıyorum o zaman."
"Aç prenses." Yanaklarımda olan kuru gözyaşlarım, kızaran gözlerim, heycan ve sinirden titreyen ellerim ve kulağımda olan telefonla döndüm kutuya içindeydi. Aileme ulaştırıcak ipucu içindeydi. Elimi kutunun üstüne attım. İnce parmaklarımı kutuda biraz gezdirdikten sonra derin bi nefes çekip açtım kutuyu.
Fotoğraf ve mektup. Elimi fotoğrafın üstüne attım. Konuştu.
"Baban," Babamdı. Okulun duvarına yaslanmıştı. Yanında biri vardı. Ona o kadar güzel bakıyodu ki galiba gerçekten seviyodu yanındaki kızı. Ama yanında ki kız annem değildi.
"Yanındaki kim?"
"İlk aşkı." Sesi yumuşacık geliyodu telefondan. Elimi fotoğrafta ki kadının üstünden gezdirdim.
"Babamın ilk aşkı benim ailemin sırlarımı çözmemde ne gibi faydası olucak?"
"Her şey en temelden darbe alınmasıyla başlar prenses. Bazen ardığın şeyin en derinine girmezsen, o sorunlar orda yüzmeye devam eder sende o sırada yukarda takılıp kalırsın. " dedi derin bi nefes çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamoz
Teen Fiction1999 depreminde başlayan intikam. Kaza görünümlü cinayetler. Hayatın acımasız yüzüyle tek başına kalmış iki genç. Hayatta ki tek amacı ailesinin ölüm sebebini bulmak olan Afra ve Barla'sın hayatına hoş geldiniz. Zaman zaman beraber üzülecek za...