29.Bölüm: Kendinle Yüzleş

98 31 0
                                    

➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖➖

Gecenin kör saatinde gözlerim aralanırken kafamı yana çevirdim yanımda uyuyodu hâlâ. Üstümdeki örtüyü kaldırıp yerdeki Gece'nin getirtiği panduflarımı ayağıma geçirip yavaş haraketlerle sesizce çıktım odadan. Koridordan merdivenlere kadarda aynı sesizlikle ilerleyip merdivenlerdende indim. Her yer karanlık olduğu için önümü zar zor görürken dış kapıya ulaşıp kapıyı açıp çıktım. Yiğit büyük ihtimal uyuyodur, diğer korumalardan da şuanlık sadece dördü burdaydı. Aralarından uzun boylu olan yanıma yaklaşıp merakla "Bir sorun mu var Afra Hanım?" dedi. Başımı sağa sola hafifçe sallayıp gülümsedim. Benim gerçekten yalnız kalmaya ihtiyacım vardı sadece. Yine insanları merakta bırakmamak adına karşımda ki korumaya nereye gidceğime dair bilgi verip Geceye uyanınca iletmesini istedim. Ardındnda Yiğit'in yerini sordum araba anahtarları ondaydı. Koruma bana eşlik ederek Yiğit'in kaldığı müştemilatı gösterdi. Sesizce korumaya gitmesini söyleyip Yiğit'in kapısını çaldım. İlk çalışta içerden hala ses gelmeyince bi kez daha çaldım, bu sefer seslenerek. "Yiğit." kapı hemen açılınca Yiğit uykulu gözleriyle bana bakıyodu.

"Bi şey mi lazım Afra Hanım?" dedi yorgun sesiyle. Uykusundan uyandırdığım için mahcubiyet duysamda anahtarlar onda olduğu için yapabileciğim bir şey yoktu maalesef.

"Arabanın anahtarları sendeydi onları isteyecektim." dedim. Yiğit ilk bir neden diye sormaya kalkışsada ben sözünü kestim. "Yalnız kalmak istiyorum biraz sabah gelicem zaten. Gece yerimi biliyor, sen sadece anahtarları ver." dedikten sonra içeriye girip arabanın anahtarını getirdi. Yiğit'ten anahtarı alıp bahçe kapısının önündeki arabaya ilerleyip yaklaşınca açtım arabayı. Arabanın önüne geldiğimde ise aşağı inerken aldığım telefonumu cebimden çıkartıp bindim arabaya. Ayağımda hala panduflarım vardı. Üşendiğim için direk panduflarımla çıkmıştım evden. Telefonumu yan koltuğa fırlatıp anahtarı yerine koyup arabayı çalıştırdım ve uzaklaştım evden.

Arabayı, yapabildiğim kadarıyla, düşünmemeye çalışarak sürdüm. Ne ailemi düşünmeye çalıştım ne de Barlas'ın dün gece uyumadan önce söylediklerini. Parmaklarım direksiyonda ritim tutarken radyoya uzandı elim. Biraz daha kendime gelmek adına biraz daha ritmik bi şarkı seçip açtım ve eşlik ettim.

Yoktan sebepler
Seni benden alırken
Boğan gün batarken
Yoruldum

Usandım ışıktan
Sonu yakmış bakıştan
Sığınırsam omzuna
Geçer mi?

Aradım boş sokaklar
Orada utanmaz yaşlar
Eşim olmaz bakışlar
Avutmaz

Uyursam geçer mi?
Ya da bu böyle sürer mi?
Yerine düşlere güvensem
Yine günler incitir mi?

Uyursam geçer mi?
Gece senden güzel mi?
Yerine düşlere dilensem
Dinerdi

Uyansak uzakta
Denizler yakınsa
Gölgen de yuvamsa
Seninimdir

Aradım boş sokaklar orada utanmaz yaşlar
Eşim olmaz bakışlar

Şarkının geri kalanına dinleyerek eşlik ederken kendimi annemle benim evimde buldum. Bizim evimizde. Bugün buraya gecenin bu saatinde gelmemin onlarca sebebi vardı. Öncelikle kendime gelmem lazımdı. Duygusal yönümü biraz daha kendimden uzaklaştırmam lazımdı. Sonra annem ve babamın yaptığı adiliğin ne kadar ağır olduğunu annem ve babama bu kadar sinirlenme nedenimi kafamda tartmam lazımdı. Daha sonra ise Yosun'un babasını düşünmem lazımdı çünkü Hayrullah abiyle yaptığımız plan şuan boşluktan sesizce dönüyodu. Ve daha önemlisi ise Yosun'un babası gerçekten Yosun'un özbabası mı? Bu soru dün aklıma takıldı çünkü Yosun'un babası ve annesi esmer, Yosun ise sapsarı. Tabi ki böyle şeyler olabilir ama bana kalırsa bu işte farklı bi iş var. Yosundan daha fazla bi şey saklamak istemesemde bu konuya kesinlik getirene kadar ona açamazdım. O yüzden önce Egelerle konuşmayı düşünüyorum. Ve onca şey arasında kalbime düşen o kıvılcım. Sanki kanatlarıyla beni uçuracak olan kalbimin içinde ki o küçük mavi balonlu çocuk.

YakamozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin