Barlas'la kavga ettiğimiz, Yiğitle o kafeden ayrıldığımız gün. Arabada Yiğit dayanamayarak o günden sonra ne olduğunu anlattı, annesinin evden gittiği günden sonrasını. Meğerse tüm yükü ben çekmiyomuşum bu hayatta. Meğerse bu dünyada benim gibi sırtı dolu gezen onlar, yüzler hatta binlerce, milyonlarca insan varmış ve bende bunlardan sadece bir tanesiymişim. Sadece bir tanesi. Yiğit'in yaşadıkları ise benim yaşadıklarıma kıyasla daha zormuş meğerse. Bu yaşıma kadar her zaman odamın penceresinin yanına çeker bir sandalye oturur yolda ki insanların ne kadar mutlu ne kadar sakin olduğunu seyrderdim. Derdim ki ben bu kadar acı çekerken onlar nasıl mutlu olabilir, ya bir insan böylesine acımasız bir dünyada böylesine acımasız insanların olduğu bir dünyada nasıl olurda bu kadar mutlu olabilir. Meğerse kimse dıştan görüldüğü gibi değilmiş. Meğer onlardan benim gibi acı çekiyormuşta sadece bunu benim aksime gülümseyerek dışa vuruyorlarmış. Bu benim için inanması güçtü hatta imkansız.
Yiğit annesinin gidişiyle kardeşinide uyutup çıkmış evden. İlk önce sokak sokak annesini aramış. Saatler geçmiş, ay gökyüzünü terk etmiş, güneş doğmuş ama daha bulabildiği tek bir şey bile yokmuş. Daha fazla aramamaya karar verip hızla babasının olduğu hastaneye gitmiş zar zor morga girmeyi başarmış. O gün yine babasının başında hiç ağlamadığı kadar ağlamış nasıl olduğunu neler olduğunu bilmeden kendisine kızmış ailesine kızmış ama en çokta, en çokta yıllar önce ölen kardeşine kızmış. Yiğitin bir kardeşi olucakmış bu haberi duydukları gün evlerinde adeta bir şenlik olmuş çok mutlularmış. Zaten kardeşi ölene kadar Yiğitin gördüğü en büyük aşk annesi ve babasının aşkıymış. Ne zaman ki annesinin karnında ki bebek ölmüş işte o zaman aralarına bir uçurum girmiş. Sanki fırtına gibi başka kutuplara savrulmuşlar. Yiğit bunun sebebini hiç bir zaman anlamasa da anne ve babasına soracak cesareti hiç bir zaman kendinde bulamamış. Saatler sonra zorla da olsa Yiğit eve dönmüş. İlk iş olarak kardeşine bakmış, kardeşinin odasına gidip kapıyı açmış ve bir diğer şoku yaşamış. Hızla yatağın başına gitmiş dolabın içine bakmış her yere bakmış her yere ama hiç bir yerde küçük Mert'e dair hiç bir iz yokmuş. İşte o gün Yiğit'in yalnız kaldığı, tüm dünyadan soyutladığı ilk gün olmuş tek kalmış. Benim en azından kollarının arasında ağlıyabileceğim bir anneannem, Hayrullah abim ve daha adını söylemediğim nice kişiler vardı ama onun dertleşebileceği tek dostu aynada ki kişiydi.
O gün kafeden çıktıktan sonra bana söylediği ilk şey Gece'nin aslında onun kardeşi olmasıydı yani küçük Mert aslında Geceydi. İkinci söylediği şey ise Mert'in babası Barlas'ın babası, annesi ise Yiğit'in annesiymiş. Bunu duyduktan sonra öyle bir şok yaşadım ki nerdeyse 15 dakika Yiğit beni kendime getirmekle uğraştı. Şok üstüne şok yaşamak asla bünyemin kaldırabileceği bir şey değilmiş bunu anladım o dakikalarda. Ondan sonra oluşan Geceyi kaçırma maceram ise Yiğitle benim oyunumun bir parçasıydı. Yiğit her zaman Mertte bir şeylerin olduğunu bir şeyler uğruna bu kadar çalıştığını düşünüyordu. Bünün üzerine benim evime ardından Mert'in evine gitmem planımın devamıydı. Barlasla kendi evime gittiğimde artık ondan bir şeyler şaklamak istemediğim için Yiğitinde izniyle ona her şeyi anlattım. Gece'nin odasını Barlasla karıştırırken ki öğrendiğimiz o bilgi ise planımın gerçekliğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakamoz
Teen Fiction1999 depreminde başlayan intikam. Kaza görünümlü cinayetler. Hayatın acımasız yüzüyle tek başına kalmış iki genç. Hayatta ki tek amacı ailesinin ölüm sebebini bulmak olan Afra ve Barla'sın hayatına hoş geldiniz. Zaman zaman beraber üzülecek za...