Hım, bu koku. Çok çekici.Ve uyanmama sebep olan bu koku. Batın'nın kokusu. Yattığımız yataktan hafif doğrularak yukarı çıktım. Yüzlerimiz aynı hizadaydı. Burnum burnuna ağzım ağzına denk geliyordu. Hala uyuyordu. Uyanmamıştı. Ama o uyurken onu sessizce izlemek çok güzel oluyor. Nedense onun yüzünü adını her şeyini ona yakıştırıyorum. Bilemiyorum ama içten içe onu yakışıklı - ki zaten öyle - ve güçlü buluyorum. Ve o kötü çocuk oluşu ona nasıl yakışıyor ah, ah. Ama yakışmasından ise ben onun iyi olmasını daha çok seviyorum. Saflık, mertlik ona yakışıyor. Yani ben onun bu tarafını seviyorum. Gözlerimin aniden açılan pencereye kayınca tüm dikkatimi verdiğim yüzü gitti. Cama baktığımda yağmur çiselemeye başlamıştı. Hava kara kara bulutlara saçılmıştı. İşe bak her gün güneşler açılıyordu ya bugün tam istediğim gibi olmuş hava. Yağmurlar bize küser gibi ağlıyorlar. Fakat bir şey var ki ben o mutlu havayı tercih ederdim. Asla sevmeyeceğim güneşi sevmeye mi başladım ne ? Batın bir tek bana kendini sevdirmiyor, o bana doğayı, insanları sevdiriyor. Onu sevmek her şeyi sevmek. Onu sevmek mutluluk getiriyor bana. Bu da beni ona çeken şey oluyor işte. Ona bağlanarak hayata, onu beni bırakmasıyla hayattan kopmaya gidiyorum. Çok şaşırtıcı ama huzurlu bir insan. Huzur veren ve arkanda dağ durduğunu hissettiren insan bu. Onun yüzüne tekrar dönen gözlerim hafif aralıklı olan içleri gülen kahverengi gözlerine denk geliyor.
Masum sandığım ama içini karanlık vakalardan arıtmaya çalışan dumanlı adam. Büyülü olan kahverengi gözleri iyice açılmıştı. Ona bakarak elimi yüzünde gezindirdim. Parmağımın ucuyla yanağını hafif yumşak yumuşak dokundum. Öyle ya, çok masumdu. Gülümseyerek ona bakıyordum. Gezindirdiğim ellerimi dudaklarına götürdüm. Tatlı, köfte gibi duran dudaklarını dokundum. İçim alev alev yanıyordu resmen. Sonra yanağımda bir el hissettim. Okşayan bir el. İşte o an alev alev yanan içim daha çok yandı. Kül olmaya yakındım. Ve hazırlıksız bir anda kafamı kendisine çekmesiyle yapışan dudaklarımız. İşte şimdi kül oldum. Onun böyle yapması içim içimi yiyordu. Kül olup havada uçtum resmen. Tozlar etrafa dağıldı siyah, siyah. Dudaklarını karşılık vererek işim bitti zaten o an. O yumuşak öpen prensin dudakları içime su serpti. Kalbimin ritmleri hızlı hızlı arttı. Gerçekten bu güzelliği kaybetmeyi hiç ama hiç istemiyorum. Alnımı anlıma dayadı. Gözlerimi kapatmıştım. Sanırım o da kapatmıştı. " Günaydın, " dedi yumuşacık sesiyle. Güldüm. Nefes alıp - aldığım tek nefeste onun kokusu - " Sana da Bay Beyaz Atlı Prens! " dedim imalı imalı. Gülümsediğini yüz hatlarının verdiği hafif oynatma ile anladım. Ve bende sıcak bir şekilde gülümsedim. " Eskiden aptal insandım şimdi Beyaz Atlı Prens! Güzel, iyi bir gelişme kaydetmişim. " dedi ukala kalas ama benim şahsi Prens'im. Kalbim her ne kadar yerinden çıkacak gibi olsa da. Evet eskiden ona sık sık derdim aptal, salak, saf çocuk. Ama öyleydi. Fakat şimdi çok değişmişti. Sadece o mu? Beni de değiştirmişti. Gerçekler ortada zaten. İçimde iyi kızı güneş gibi doğuşa bırakmıştı. Ve onunla olduğum her vakit iyi kızın güneşi daha fazla doğuşundaydı. Değişim geçiriyorum Batın. Ve bunu senin sihrin yapıyor.
Dudakları anlıma hafif değdi. Ve öptü. Sonra burnunu saçlarıma dayadı ve derin bir nefes çekti. O saçlarımı koklarken ben de onun uzaktan da olsa burnumun direğini sızlatan o hoş kokusunu ciğerlerime çekiyordum. Dudaklarını hafif alnımdan çekerek " Beni paramparça ettin Gece. İnan nasıl toparlanacağımı bilemedim. Senin bana değer vermediğini düşündüm, tıpkı benim sana değer vermediğimi sandığım gibi." dedi iç çekerek. Gülümsedim ve " Değer veriyor musun şimdi ya ?" dedim. " Artık ikimiz de çok değiştik. Ben acılarımın üstesinden gelen biriydim ama sen etkiliyorsun bu gerçeği. Hiç bir şeyin üstesinden sen olmadan gelemeyecekmişim gibi geliyor. Durumlar vahim, ben sana çok bağlandım güzelim. " dedi canı yanar gibi. Dudaklarım titredi ve kalbim sızladı. " Bak ben sana bir oyun oynamış olabilirim ama onlar geride kaldı. Değişiyorum Batın ben! Göremiyor musun?! " Sesimi yükseltmeye başladım bu aralarda. " Ve bütün bunlar senin sayende oluyor. Ah, daha fazla uzatmadan Alçak Gönüllü Sebastian; Sana çok değer veriyorum." dedim ve iç çekerek daha bir ısındım ona. Her an kaybedecek gibi sıkı sıkı sarıldım. Benim Alçak Gönüllü Kalasım. Sonra o da gülümsedi ve kolları ile daha bir sardı ve saçımı öptü. Böyle bana sırnaşıyor ve koklayıp öpüyor ya, içim pır pır ediyordu işte. Kozasından çıkan bir kelebek gibi. Peki bu sevginin ömrü bir gün kadar azsa ? Yada bir ömür boyu yetecek kadar fazla ise ?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI RUHLAR (ASKIDA)
ChickLitÖzünde saf,temiz ve iyi bir kızın; yaşadıkları yüzünden yalancı kötülüğü ile birlikte oluyor.' Kötü Kız' onun yalancı ruhu. Diğer yandan ise; geçmişi kir, toz ve pislik bulut tabakası ile dolu olan çocuğun zamanla yaşanmışlıkların üstüne yalancı iyi...