26. Bölüm " Ameliyat "

200 37 34
                                    

İnanmadığım sözcükler onun ağzından dökülmüştü bile. İçim kavrulmuştu kızgın yağlarda. Canım yanmıştı. Batın ile ilgili bu tür konular, her zaman canımı derinlemesine yakmasına sebep olan zehirdi. Ama düşmanlarıma bunu belli etmemem lazım. Şimdi doğrul, ve korkusuz ol Gece. Ona sakince ve alayla baktım. Altında paramparça kalp olduğunu gözetmeksizin " Eğer benim yıldızlarımı çıkartacak kahramanım varsa, bu asla Batın değildir. O yıldızlarımı çaldı. Çıkartmadı! " Ciddi ve oldukça soğuk kanlı sesimle ona konuşmuştum. Erdem sadece bana anlamsız bir şekilde kafasını salladı. Ve başını öne eğdi. Ayağa kalktı. Bende önüme döndüm. Ve bir şey demeden ona yol verdim. ( Mecaz anlamda tabi )

Biramı yudumladım. Gökyüzüne bakıyordum. Erdem çoktan gitmişti. Biramı bitirdiğimde bende ayağa kalktım. Fakat direncim yoktu. İncinmiştim. Erdem bana onu hatırlatarak incinmişti canımı. Lanet Olsun! Ağlamamak için zor tutmuştum kendimi. Fakat ne var ki onlar söz dinlemiyorlardı. Ağlıyordum. Hiç bir şey olmamış gibi davranamıyorum. Bardan içeri hışımla girdim, insanların arasından geçerek üst kattaki otel odasına yöneldim. Bir odaya girdim hemen. Kapıyı kapadım. Oda da yatakta biri yatıyordu. İyice yakınlaştım. yorganı açtım kim olduğunu anlamak için. Keşke açmasaydım!


Bu oydu. Canımı incitecek sözlerin içerisinde bulunan iyi kahraman sanılan çocuk. Eski iyi çocuğum. Batın. Ne işi var burada ? Elimle ağzımı kapattım şaşkınlıkla. Ve yatakta oturdum. Ağlıyordum. Ona bakarak, derimi yüzüyorlar gibi canım yanıyordu ve ağlıyordum. Neden bir gün bu kadar değer vereceğimi düşünemedim? Kahretsin! Onun o masum güzeller güzeli uyumasına hayranlıkla bakıyordum. Ve hala elim ağzımda ağlıyordum. Çok acımasız şeyler yaşadım ama acımamıştı. Şimdi o acımasızdı acıtmıştı.


Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Ve tam yataktan kalkacakken biri bileğimi kavradı. Ve beni kendine çekti. Dosdoğru yanına yuvarlandım. " Gitme! " bu sözcük ağzından dökülürken içim yanmıştı. Kalbim onun elindeymiş gibiydi sanki. Ama ben onun bunu yapmasına izin verecek kadar korkak değilim. Paramparça hıçkırıklı sesimle " Benim gitmeye cesaretim var Batın! " evet. Bu kelime benim yaşadığım bu durumu anlatmaya değerdi. Bileğimi ondan kurtardım. Ve yataktan hızlıca kıvrak bir hareketle kalktım. Kapıyı açtım. Tam çıkacakken bir söz durmama yetti. "Ben senin gitmene göz ardı edecek kadar cesaretli değilim ama, "


Kapıya baktım. Şuan da anda allak bullak olan kafa karışıklığın-dayım. Gitsem mi? Gitmesem mi? Eğer gidersem bir daha onunla olamayacağım.Kalırsam sonsuza kadar onunlaydım. Herhalde karar zamanı. Ve ben ne diyeceğimi veya ne yapacağımı bile bilmiyorum. Allah'ım yardım et! Lütfen! Arkama döndüm. Onun hüzünlü ve dolu bir şekilde gördüm. İçim zaten yanmıştı şimdi kül oldu. Gitmeliydim. Onsuz olmak daha mı iyiydi peki ? Hayır, kesinlikle berbat. O zaman kalmalı mıyım ? Evet.


Ona doğru tek bir adımı atacakken arkamdan bir ses geldi. " Gece! Buraya gel, " Berke. İşte bu o adımı atmamı engelledi. Durdum. Betim benzim atmış şekilde ona döndüm. İki seçenek vardı karşımda. Hayatımı değiştirecek iki seçenek. Ya kardeşlerinle ol Gece, ya da değer verdiğin adamla. Hangisi? Kopya yok muydu? Ama bu çok zor bir soru. Ne yapacağımı bile bilmiyorum. Derken bu kriz anlarının sonucu bayılmam. Anında başım dönmüştü ve bedenim yerdeydi.


Gözlerimi bir hastanede açmıştım. Temizlik ve farklı, kendine has bir kokusu vardı. Her şey bembeyazdı. Hastane bu, ya mavi ya beyaz olur. Ve ben bu hastanelerden nefret ediyordum artık. Ya benim başıma ya da Batın'nın başına bir şey geliyordu sürekli. Bıkmıştım. Yorulmuştum. Ne ara ben buralara kadar geldim? Ben bu kız olmuştum. Bu hayat benimdi. Ve nasıl oluştu bunu bilen yok mu? Çok zorlu bir hayatım vardı. İçinde zorlu seçenekler ve zorlu insanlar vardı.


Gözlerimi kapattım. Ve derin bir nefes alıp iç çektim. İçeri biri girdi. Kim olduğuna bakmak için gözlerimi açtığımda Berke vardı. Ağlıyordu. Neden ağladığını bilmiyordum. Nereden bilecektim zaten. Ona şaşkın ve anlamsız gözlerle baktım. Yanıma yakınlaştı. " Bunu biliyor muydun? " dedi. Ne diyordu bu? Neyden bahsediyordu? Ona olumsuz yönde başımı salladım. Dudaklarını kemirdi ve gözlerinden yaşlar süzüldü. " Ne oldu? " dedim. Anlamıyorum, ne oluyordu burada? Başını iki yöne salladı. "Beyninde tümör varmış." Ne? Hayır, bu olamaz!


İnanmayarak başımı salladığım sırada o ciddiydi. Nasıl olabilir bu? Ah, ben beyin kanseri miydim? Gözlerim doldu bir anda. İnanmayarak ellerimi ağzıma götürdüm. Berke yanımdaki sandalyeye oturdu ve yüzünü kapadı ve hıçkırdı. Ağlıyordu. Dudaklarımı kemirdim. Ah, hayır!


Doktor içeri girdi. Kısa adımlarla yanıma ulaştı. Berke hemen gözlerini sildi ve ayağa kalktı. Ben doktora baktım. Elimin tersiyle gözlerimi sildim. "Tedavisi var mı?" dedim paramparça olmuş sesimle. Doktor gülümsedi. Umut doğmuştu Berke'nin içine. Yüz ifadesinde anlaşılan oydu yani. Ama benim değil. Zaten şu hayata fazla zorlu görevlerim vardı. Kaldıramayacak kadar hassastım artık. Doktor " Ameliyat olabilir. Onu kurtarabiliriz. Ama o bunu isterse," hayır. Şuanda ki seçeneğim bu. Olmak istemiyorum. Ama herkesin gözlerinden bir umut ışınları salgılıyordu.

Kararsız bir şekilde doktora yöneldiğim sırada "Tabii ki isteyecek." dedi Berke. Ah, o benim iyi olmamı istiyor. Ama ben değil.


***



Çok ısrar-lamalar sayesinde şuan ameliyat masasındayım. Hastanede olduğum şu bir kaç gündür Batın yoktu. Berke onun buna dayanamayacağını söyleyip gittiğini demişti. Ben olsam bende dayanamazdım. Onun bir ameliyata girip sağlam çıkabilmesi bile olanaksız olduğunu bilmek. Ah, canım daha çok yandı sanki. Ameliyata girecektim, sadece 15 dk sonra. Ve sonunda canlı olmayabilirdim. Veya canlı. Bilinmezlik. Son günlerde ne kadar çok bu kelime vardı böyle. Hiç bir şey bilinmiyordu.


Derin bir nefes aldım. Sakin ol. Sadece hayatının sona erip ermeyeceğinin noktasında-sın. Ölmek istiyor muyum? İstemiyor muyum? Bilinmezlik yine. Bence ölmeliyim. Hak etmediğim bir şeye ait değildim ki. Gözlerim dolmuştu. Gözlerimi kapattım. Ve ağladım. Lütfen bunu bileyim bari. Lütfen iç ses. Lütfen.


Sanırım 15 dk çok çabuk geçiyordu. Azıcık daha zaman, buna hazır değilim. Değil miyim? Hayır, bunu biliyorum. Değilim. Sadece bir itiraf gerekli bilinmezlikleri bitirmek için. Olamaz değil mi bu? Ölüm kalım meselesinin içindeyim. Kes zırvalamayı Gece. Ölmelisin. Cehennemde cayır cayır yanacaksın. Ölmelisin...Ölmelisin...Bunun olması gerekli...Ölmelisin...


Derken doktorlar içeri girer ve her şeyi hazırlar. Sen sadece şu işlemi yaparsın. Nefes al, Nefes ver. Fakat bir saat sonra bu işlevi yapabilecek miydim ?


Narkozun etkisiyle baygındım. Ve bir anda çiçekleri rengarenk, ağaçları meyveli ve çimenleri yemyeşil bir orman dayım. Yürüyorum. Üzerimde eski balo kıyafetlerinden bir elbise. Gri ve pembemsi. Gülümsedim. Cidden şimdi ben cennete miydim acaba? Veya rüyaydı. Olabilir. Ellerimi saldım. Gözlerimi yumdum ve nefes aldım. Son bir kez belkide. Gözlerimi açtım ve orada bir salıncak gördüm. Ağacın altında. Elbisenin eteklerini kaldırdım ve koştum. Oraya vardığımda salıncaktan gerisi uçurumdu. Gözlerim doldu. Arkama döndüm ve salıncağa oturdum. Sonra arkamda belimden tutan bir el ve ses." Ben neyim senin için?" Batın.

Gülümsedim. "Fazlasıyla değer verdiğim adam." dedim. Gene gülümsedim. Sonra aklıma o günkü sözcükler geldi:

"Sadece fazla değer veriyorum."

"O fazla değer vermenin bir adı var, Aşk!"



OY+YORUM

ÇOK SEVİLİYORSUNUZ


YALANCI RUHLAR (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin