23. Bölüm " Oda Hapsi "

238 43 26
                                    

Gözleri kapanmış o kusursuz ve bana ait saflığı olan erkeğimi izledim. Yüzünü inceledim. Evet, kabul edilmesi zor bir şey dedi. Benim ona gösterdiğim fazla değerin adını aşk olarak tanımladı. Ve ben buna asla izin veremem. Böyle bir şey olamaz. Aşık filan değilim. Karşıma böyle çok değer verdiğim erkekler çıktı. Ve hiçbirine aşık olmadım da Batın'a mı olacaktım ? Hayır. Bu olmayacaktı. Üzgünce ve paramparça kırılmış sesimle " Hayır, ben asla aşık olamam sadece fazla değer veriyorum. Benden uzak durmanı gerektiren bir şey yok! Aşk yok! Lütfen benden uzak durma. Beni karanlığımın içinde yapa yalnız bırakma." gözlerimden yaşlar tane tane süzülmüş, burnum kızarmıştı. Ben ona aşık filan değildim. Aşk; güçsüzlük, yeniklik ve mutsuz son demektir. Ben asla aşık  olamam bu denle. Elinin tekini yanağıma dokundurdu. Saçlarımı çekti. Ve yanağımı okşamaya başladı. 


Gözlerimin içine bakıyordu. Pırıl pırıl parlıyordu gözleri. Bunu görebiliyordum. Açık olan camdan gelen ayın ışığı, şuanda karanlık,  ışıksız  oda da bir tek ayın ışığı vardı. Ve o ışıkta Batın'ın arkasından vuruyordu. Gözlerine baktıkça büyülendim. Sanki, sanki yaşam sevinci verilmiş bir insan gibi. Sanki ona huzur veriyormuş gibi. Bu olağanüstü bir şeydi. O ve onun muhteşem manzaralı gözleri. Parlak kahverengi gözleri. Öykü den sonra en sevdiğim gözler oldu gözleri. Kalbim çıkacakmış gibi delicesine atıyordu. Ve ben bunu durduramıyorum. Elleri saçımın telini eline alıp yavaş yavaş çekmesiyle " Bir gün bunu kendine itiraf edebildiğinde, ben çoktan gitmiş olacağım.Ve senin için her şey çok geç olacak! Belki sen gideceksin bana anlatamadan belkide ben gideceğim bu hayattan. Bilemezsin," konuşması bittiğinde ise ellerinin arasından saçımın  teli kayıp gitmişti. Bu konuşması üzerine kalbim dayanılmaz bir acı içinde kıvranmaya başladı. Çırpınıyordu. Deliler gibi.


Gözlerimi kapadığım anda, yaşlarım süzülmeye başlamıştı bile. Elini yanağımda hissettim. Gözyaşlarımı siliyordu. Ama aklımda bir soru vardı. O beni seviyor muydu peki ? O bana aşık olduğunu kendine itiraf etmiş miydi peki ? Bu sorunun cevabını öğrenmek için çok istesem de cevabı belliydi. O bana aşık filan değildi, kesinlikle! Bunu iyi biliyorum. O da sadece bana değer veriyordu. Sadece değer...Bunu her insan yapar. Birine değer vermek aşkın simgesi değildir... Bu yanlış!


" Peki sen benim hakkımda ne hissediyorsun ? " Ciddi misin ? Hani sormayacaktı ? Salak. Kesinlikle kendimin bile anlamadığı şekilde dilimden o kelimeler çıka vermişti. İstemeden. Ya da isteyerek. Burnu burnuma, anlı anlıma değiyordu. Nefesi dudaklarımda idi. Ve eli yanağımda. Tuhaf bir şekilde ağlama isteğine bürünmem var bir de.  Ardı kesilmeyen hıçkırıklarım ve gözyaşlarım. Yutkundum. İçimdeki çığlıklar boğazımda kapana kısılmıştı. Kalbim mi? Orada alemler bambaşkaydı zaten. Hayal kırklığı parçaları kalbime diken gibi batıyordu. Çok canımı yakıyordu. Ve bu acıdan kurtulmanın yolu yoktu! Sonu yoktu! Sonsuzdu!


Aklımda ki düşüncelerimden arındıran temiz ses " Aşk değil ama değer vermek de  değil. Bu çok farklı. İnan bana tanımlayamıyorum. Sadece senden vazgeçemiyorum. Tek bildiğim ve tanımladığım bu!" dedi muhtaç sesi ile ve buna karşın tek yapabildiğim gülümsemek. O da sıcak sıcak içimi ısıtarak gülümsedi. Gözlerimi hiç açmadan gülümsediğini yüz hatlarının oynaması ile hissettim. Onun vazgeçilmesi olmak, kalbimdeki acıyı biraz olsun dindirmişti. Ne istiyordu bu kalbim acısının bitmesi için? Hangi lafı duymak istiyordu? Daha ne kadar beni bu kadar yıkabilirdi ? Canım çok yanıyordu. Baş ağrıları, kalp ağrıları ve ardı olmayan göz yaşı. Vücudum buna daha fazla direnemez. Lütfen, bana bunu yapma.

YALANCI RUHLAR (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin