29.Bölüm " Uyanış"

82 24 17
                                    

Öykü'nün ağzından




Soğuk içime işlerken, aşk; yüreğime özelikle işliyordu. Olduğum yerde yerin dibine girip bir daha çıkmamak istiyordum. Onu deliler gibi sevmiyordum. En azından eskiden olduğu gibi. Onun bana yaptıklarından sonra nasıl bu kadar salakça aşık olabilirim? Benim yerimde başkası olsaydı silerdi defterinden ben neden silemiyorum peki ? Onca işkence... Ah! Lanet olsun Boğaç!


Gözlerimden yaşlar akarken arkama yavaşça döndüm. Lanet olasıca güzel gözleri ürpertici bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu. O soğuk bakışları gözlerimin içine girip daha da derinden soğuttu sanki bedenimi. Nutkum tutulmuştu. Konuşamıyordum. Dilimi yuttuğumu sandım bir an. Bedenim bana ihanet edip bir adım öne ilerledi. Lütfen bunu bana yapma ! Lütfen!


Acınası şekilde ağlıyordum karşısında. Nefes alamıyordum. Göğüs kafesim ağrıyor, kenetlenmiş şekilde acı veriyordu. Dizlerimin üzerine çöktüm ve ona bakmaya devam ettim. Sanki şuanda anlım dan bir kuşun sıkılmış ve ölmek üzere gibi hissettim. Ona olan saf, masum bir aşkım vardı. Oysa o kadar iğrenç bir orospuydum ki fakat ona olan aşkım kötü değildi. Ona olan aşkım bambaşka bir güzellikteydi. İçimi kavuran bir yangındı. Ve bu yangında bir tek ben yanıyordum.


Bana doğru ilerlemeye başladı. Dibime geldiğinde eğildi, yakınlaştı ve elini enseme koyup alnını anlıma yasladı. Canımı en derinlemesine yakan sözcükler kusursuz dudaklarından döküldü; " Sana asla karşımda ağlamamayı söylediğimi hatırlıyorum. Sanırım sen de hatırlıyorsun değil mi ? " dedi soğuk sesiyle. Acıklı bir ifadeyle gülümsedim. Burnumu çektim ve gözlerimi kapadım. " Ne için ağlamayacaktım onu hatırlamıyorum. Hatırlat istersen," dedim ifadesiz bir hal almış sesimle. Gülümsedi. Aslında ne için karşısında ağlamamam gerektiğini hatırlıyordum ama onun ağzından duymak bana güç verebilirdi.


" Çünkü sen her ağladığında; yandığımız bu yangını söndürmek yerine daha çok canımızı yakıyorsun!" dedi soğuk ve sinirli sesiyle. Düz bir çizgi almış o dudaklarına bakmak için gözlerimi açtım. Ve ensemdeki elini elimle tuttum. Geri çektim. Alnımı da ondan çekerken " Sen yanmadın hiç bir zaman bu yangında Boğaç! Ben yandım bir tek, yanan bendim. Her zaman ben olacağım  da, sen değil! " dedim öfkeyle burnumda soluyarak. Hızla ayağa kalkarken o hala çömelmiş duruyordu. Ona, arkamı döndüm ve koşmaya başladım. Ardıma bakmadan.


Ağlayarak hastaneden çıktım. Görevliler arkamdan " Hey! Ne oldu? " diye bir kaç şey söylediler. Hiç birine kulak asmadan koşmaya devam ettim. Biliyorum ki Boğaç peşimi bırakmayacak. Ah, nasıl bana o yangında yandığını dile getiriyor aklım almıyordu bir de! Ben ona aşıktım. O bana aşık değildi. O sadece beni kullanıyordu. Güçsüz kılıyordu beni ve sadece becermek için yanında tutuyordu. Onun için değersizim ben! Bu hep böyleydi.


Orman gibi bir yere geldiğimde diz çöktüm. Karanlık esir aldı korkuyla beni o an. Soğuk; iliklerimde hissedilen tek şeydi. Onun varlığı hasar veriyordu kalbime. Yokluğu ise ölümü vaat ediyordu bana. Böyle olmak zorunda değildi. Neden bana bunu yapıyordu ? Bu acıyı bana çektirmek ona iyi mi geliyordu ? Canımı derinlemesine yakmak hoşuna mı gitmişti ? Canın cehenneme Boğaç !


" Senden nefret edemiyorum bile! Lanet olsun! Sana çok aşığım Boğaç! " diye avazım çıktığı kadar bağırdım. İçimdeki feryadı böyle atabilirdim. Rahat bir nefes alabilmek için bunu yapmalıydım. Kendimi tutamadım ve yere yığıldım sırt üstü. Ağlıyordum. Durmaksızın yağan yağmur gibi.

YALANCI RUHLAR (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin