13

220 28 6
                                    


alt dudağımı dişlerimin arasına alırken Joy'la yaptığım kısa aramayı sonlandırdım ve sinirle gözlerimi yumdum.

oldukça gergindim ve açıkçası yanağımı sıyırıp geçen rüzgar bile bu gerginliğimin katlanmasına sebep oluyordu

ekilmiştim. evet, tam anlamıyla ekilmiştim.

dün gece kim jongin'in sahnede ettiği dışarı çıkma teklifi sanırım sadece benim için önemliydi ve bir şeyler anlam ifade ediyordu çünkü yaklaşık beş dakika önce aramış ve bu durumu umursamadığımı net bir şekilde belli ederek "gelemeyeceğim." demiş, özür bile dilemeden telefonu suratıma kapatmıştı.

tüm gece sırf ona evet dediğim için saçmalamış olduğumu düşünmüşken bunu yapmış olması tabii ki kendimi daha da çok suçlamama neden olmuştu.

joy yakınlarda olduğunu ve on dakikaya geleceğini söylemişken çatık kaşlarımda hareketsizce ortasında durduğum kalabalığa baktım. ardından ilerideki, sahilin kenarına yerleştirilmiş siyah dondurma arabasına doğru adımlarımı çevirdim.

kışın ortasında olmamız ya da bana ne kadar kilo aldıracağı umrumda falan değildi. yedikten hemen sonra kusabilirdim. son bir kaç seferdir yaptığım gibi.

satıcının yüzüne bile bakmadan gözlerimi direkt dondurmalara diktim. parmağımla büyük dondurma topunu işaret ederken "çikolatalı istiyorum." dedim.

"yıllardır dondurma yememiş gibisin." dediğinde "çünkü yemedim." diye yanıtladım onu.

"oldukça tuhaf."

göz ucuyla ona baktığımda "kışın ortadında dondurma satmaya çalışman kadar değil." dedim.

"anlaşılan jongin tarafından ekildin." dediğinde elindeki külaha oldukça yavaş bir şekilde dondurma doldurmaya başladı.

"tanışıyor muyuz?"

gözlerimi tamamen yüzüne çıkardığımda abartılı bir tepki verdi. "hatırlaması zor bir yüzüm olduğunu düşünmüyorum. lucas, dün gece, giriş."

kelime kelime hatırlatmaya çalışması sinirimi bozarken elinden dondurmayı aldım ve cüzdanımdan çıkardığım kartı ona uzattım.

"bu ne?" dediğinde ona boş bir bakış attım. "kart geçmiyor."

"üzerimde hiç nakit yok." diye açıkladığımda "nakit yoksa dondurma da yok." deyip elime uzandı. elimi hızlıca geri çektiğimde meydan okuyan bakışına karşılık verdim.

"daha sonra ödeyebilirim."

alayla güldüğünde biraz daha ileri uzanmaya çalıştı."hayır, ödemeyeceğini sen de adın gibi biliyorsun."

"gerçekten, ödeyeceğim diyorum." diye sesimi yükselttiğimde araya yabancı bir ses girdi. "aptalın tekisin lucas."

elindeki parayı çocuğa uzattığında standın diğer tarafındaki çocuk parayı yerine koyarken söylendi.

ikisi kendi arasında konuşmaya başladığında omuz silkip dondurmamı dudaklarımın arasına değdirdim. memnuniyetle gülümserken hala yanımda duran uzun, oldukça uzun çocuğa kısaca teşekkür ettim.

elini uzatıp kendini tanıttığında ona karşılık verdim. joy'u beklemek için tekrar eski yerime gideceğimde bana eşlik etti ve genel bir diyalog içerisine girdik.

end game || jenkai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin