26

159 16 5
                                    


ertesi gün boyunca telefonuma binlerce mesaj yağmış ve herkes okulun bitmesine haftalar kalmışken eğitimime neden evde devam etme kararı aldığımı konuşup durmuştu.

annemle gece boyunca yaptığımız uzun konuşmalar, nayeon ve sonradan aramıza katılan joy'un varlığı ve hala baskın gelen yaşama isteğim beni buna ikna etmişti.

görmek istemediğim yüzler sebebiyle okula gitmek istemediğimi dile getirdiğimde ailem bunu halletmiş ve hemen ardından iyi bir psikiyatrist bulup şehrin en iyi doktorlarıyla konuşup tedavim için elinden geleni yapmıştı.

günlerim böyle geçmişti. ailem ve yakın arkadaşlarım harici kimseye sorunun ne olduğundan bahsetmemiştik. arkadaşlarım ve kuzenim okul gitmeye devam etmiş, bense her günümü evimde doktorlar ve ilaçlarım arasında geçirmiştim.

okulun kapanmasının üzerinden 1 aydan fazla süre geçtiğinde ve yaz geldiğinde okullarımız öğrenciler gitmeden bir balo düzenleyeceğini duyurmuştu. vücudum aldığı hiçbir besini kabul etmediğinden ve salonun her köşesine kustuğumdan bu baloya katılmama ise ailem tarafından izin verilmemişti. yemek yemezsem sorun çıkmayacağını aileme söylesem de karşılaştığım tek şey bağırışlar olmuştu. çünkü herkes endişeliydi, haftalar olmuştu ama hala bir gelişme kaydedememiştik.

balo günü geldiğinde evimde, telefonumdan geceyi takip etmiştim. kim jongin o gece yanında başka bir kızla salona girmişti.

içeri girişlerini, girişte poz verişlerini, insanların kenara çekilip kendi aralarında fısıldaşmalarını kendi gözlerimle canlı canlı izlemiştim.

sabaha kadar uyuyamamış, ağlayıp durmuştum. aldatılmış gibi hissediyor oluşum beni boğacak raddeye geldiğinde zorla kapatmıştım gözlerimi. uyandığımda ise telefonumda gördüğüm ilk şey kendi arasında gülüşüp tüm geceyi yan yana geçiren iki kişinin videoları olmuştu. biri aşık olduğum adam, diğeri ise baloda ona eşlik eden o kızdı.

kendimi ara motoruna şehrin dedikodu sayfasının adını aratırken bulmuştum. ellerim titreyerek görsellere bakarken gördüğüm tanıdık yüzün üstüne tıklamıştım direkt.

ikisinin okulun son haftasında tanıştığını ve o zamandan beri sadece arkadaş imajı çizselerde aralarında romantik bir şeyler olduğundan herkesin şüphelendiğini okuduğumda başımın altındaki yastığı yüzüme kapayıp çığlığı basmıştım.

yanıma gelmeye kalkışmamıştı bile. sadece beni hayatından çıkarmış ve yerimi yeni biriyle doldurmuştu. 

balonun üzerine iki haftayı geçirmiştim. bu süreçte nayeon ve joy yanıma uğrayıp durmuş, annem herkesin beni sorduğundan bahsetmişti. her ay düzenlenen 'aile dostlarımızla' olan yemeğe 2 aydır katılmıyor oluşumuz da magazincilerin gözünden kaçmamıştı.

hava almam gerektiğini hissettiğimde ayaklanmış, pencereme kadar yürümüştüm. henüz perdeyi aralamamla karşımda gördüğüm beden kalbimin sıkışmasına sebep olmuştu. evimizin önünde, kaykayının üzerinde öylece durmuş odamın penceresini izliyordu. ama yanlış yere bakıyordu. o adaya haftalardır girmiyordum.

daha sonra neden bilmiyorum, bulunduğum durumu ondan daha fazla saklamak istememiştim. belki de bu şekilde onun ilgisini çekebileceğimi düşünmüştüm. telefonumun kamerasını açtığımda önce dağınık odayı, odanın her tarafına saçılmış ilaçlar ve adlarını dahi bilmediğim onca makinayı sonrasında ise boynumdan aşağısını, artık daha uzun olmasına rağmen gittikçe daha az kalan, dökülen saçlarımı, üzerimdeki beyaz atletin açıkta bıraktığı incecik kollarımı ve çökmüş omuzlarımı çektim.

dakikalarımı yazacak herhangi bir açıklama bulmak için harcadım. zihnimin içerisindeki onlarca beni vazgeçirmeye çalışan sesi es geçip açıklama yazmadan gönder tuşuna bastım.

hızlıca telefonu kapatıp kenara attığımda bir saat boyunca odanın içinde yankılanan bildirim seslerini dinledim. kendimi zorla ikna edip  mesaj kutuma düşen yeni onlarca mesaja baktım. anasayfaya girip ekranı aşağıya kaydırdığımda ve sayfayı yenilediğimde karşıma çıkan fotoğrafla hızlıca gözlerimi yumdum.

jongin yaptığım paylaşımı umursamamış, bir de üstüne missileme yaparmış gibi aylardır post atmadığı instagram hesabına baloya katıldığı o kızla fotoğraf atmıştı.

üstten düşen nayeon'un aramasıyla telefonu duvara fırlattım. kimseyle konuşmak falan istemiyordum.

tamamı beyaz odanın ortasındaki yatağa girdiğimde yastığımı başımın üzerine kapayıp sıcak havaya rağmen örtüyü başıma kadar çektim. dizlerimi kırıp karnımla birleştirdiğimde kollarımı üzerlerine sardım.

tonlarca şey düşünürken kuruyan göz pınarlarımdan dolayı bir göz yaşı bile akıtamadım.

||

<jongin>

instagrama girip paylaştığım posttan sonra sessizdeki telefonumu cebime atıp önümdeki içecekten büyük bir yudum aldım. aylardır girip anasayfasına bile bakmadığım hesabımda yeni bir post paylaşmak bana tuhaf hissettirmişti ama umursamamaya çalıştım,

"herkesin bizi sevgili sanıyor olması hakkında bir şeyler söylemeyecek misin? kız arkadaşımı yatıştırmak çok zor oluyor." diyen kırmızı uzun saçlı kıza baktım. dediği şeye gülerken omuz silktim ve sırtımı geriye yasladım. "benim beni kıskanacak bir kız arkadaşım olmadığı için bu sorunu kendin çözmelisin."

yavaşça omzuma vurduğunda çenesini avucuna yasladı. "kıskanılman için bir sevgilin olmasına gerek yok." gülüşüm yüzümde solduğunda ve gözlerimi kaçırdığımda parmaklarını soğuk içeceğinin pipeti üzerinde gezdirdi. bir konuya girmek için hazırlık yapıyor gibi duruyordu. "onunla, iletişim kurmayacak mısın?"

ellerimi masaya koyduğumda "bak onun hayatına böyle rastgele girip çıkamam anlıyor musun? daha kaç kere söylemeliyim?" diye mırıldandım. derin bir nefes alıp gözlerimi etrafta gezdirdim. dönüp dönüp bu konuyu açması beni geriyordu.

"sadece kaçıyorsun. sen de farkındasın bunun. seni bu kadar korkutan ne anlamıyorum." parmaklarını  saçlarından geçirirken alayla dudaklarını iki yana kıvırdı. göz devirirken "o kızı yine yarı yolda bıraktın. iğrenç birisin." diye mırıldandı.

gözlerimi hafifçe kısarken onunla arkadaşlığımı bitirmek için geç olup olmadığını düşünmeye koyuldum. o sırada onunda telefonu çaldı. sevgilisi olsa gerek gözleri resmen parlamıştı.

aynı anda cebimdeki telefonun hafif hareketlerini hissettiğimde elimi attım ve chanyeol'den düşen aramayı yanıtladım.

"bu sefer çok fena batırdın jongin."

telefonu kulağıma yaslamamla duyduğum ilk cümle bu olduğunda ve aynı zamanda yanımda oturan kızın bakışları üzerime döndüğünde bir şeylerin ters gittiğini anladım.

"sorun ne?" diye mırıldandığımda chaer telefonu kulağından uzaklaştırdı ve hızlıca instagrama girdi. arama motoruna Jennie'nin ismini yazarken gerçekten korktuğumu hissettim. "seni sonra ararım." diye mırıldanıp telefonu kapattığımda ve eş zamanlı olarak chaer telefonunu bana çevirdiğinde başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi oldum.

telefonu onun elinden alıp yavaşça yana kaydırdığımda ve en sonunda onun zayıf bedeniyle karşılaştığımda vücudumu tutan o hafif titremenin farkına bile varamadım. şok olmuştum. jennie siktiğimin okuluna gelmeyi bıraktığında ve her yerle bağlantısını kestiğinde bunu sadece beni daha fazla görmek istemediği için yaptığını sanmıştım. ama bencildim. ona dönüp bir sorun olup olmadığını soramayacak kadar bencil ve korkak bir herifin tekiydim.

bu sefer batırmıştım. işte bu sefer gerçekten toparlayamacağım kadar berbat hale getirmiştim işleri.

end game || jenkai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin