"şarkının geri kalanını dinlemek ister misin?" diye fısıldadım dibimdeki yüzüne. bie şeyler için aceleci davrandığımı biliyordum ama artık sabrım kalmamıştı. artık bu şekilde, onu tekrar kaybedeceğim korkusuyla yaşayamıyordum.kalacaktı veya gidecekti, buna jongin kendisi karar verecekti.
başımı olumluca sallayıp geri çekildiğinde titreyen parmak uçlarımı tekrar gitarın üzerine getirdim. yavaş darbelerle ritmi tutturmaya çalışırken bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.
farkındaydım, ben de korkuyordum.
"hüznü hafiften hissediyorum, senle hiç geçirememiş olduğumuz anları düşününce.
seni sabahlar mı, yoksa geceleri mi daha çok sevdiğime karar veremiyorum.
gelgitli ışıltının parlaklığıyla, belki de gün ışığında.
tüm bunlar çılgınlık ve karmaşık bir durum.
çünkü ay taraf tutmaz.
güneş ise çekip gidemez, sen yanımda olduğun sürece."parmaklarımın birbirine dolanmasından korkarcasına dikkatli çaldım gitarı. bakışlarımı karşımda ayakta dikilen ve gözlerini bir an bile üzerimden çekmeyen çocuğa çevirdim.
"çünkü özlem, ayrılığı getirir.
aşk, kanatır.
güzelliğin bir nimet.
sana hiç söylemedim nasıl olduğunu.
gözlerimin seninkileri de benimkiler gibi göstermesini seviyorum."aldığım derin nefes sonrası az önce mırıldandığım partı söyledim. gözlerimizi birbirimizden çekemedik. ardından ikinci parta başladım.
"asla bilemeyeceğim,
itiraf etmenin tehlikeli bir şey mi olduğunu veya boğazıma bıçak gibi bastırılan şeyin bir hatıra mı olduğunu." dudaklarımın arasından bir gülüş kaçarken ritimle "bir kelime daha edersem boğulabilirim ama daha kötü ne olabilir?" diye mırıldandım."sana hislerimi söylüyorum.
yoksa senin kafamın içinde dolanıp durduğunu söyleyemeden öleceğim.
tüm güvensizliğime izin vermek yerine ateşe ver zihnimin içini.
katiyen yakıp yok et beni.
bu aşk yalnızca bir değer, tıpkı para gibi.
öyleyse ceplerimdeki ve benliğimin tümünü al.
canımı ve ruhumu al.
bir alyansla sar beni.
biliyorsun, yemin ederim ki sana her şeyimi verirdim."söyledikçe üzerime çöken hüzün aralık gözlerimin gittikçe kapanmasına sebep oldu. işte başarmıştım. ne zaman öleceğim belli değildi ama ölmeden ona söyleyebilmiştim. kelimelerimle ifade edebilmiştim onu ne kadar çok sevdiğimi.
daha fazlasına sıklaşan zayıf nefeslerim izin vermezken zayıf elimi kaburgalarımı dahil hissedebildiğim göğsüme koydum. kalbimin neden bu kadar zayıfladığını hissediyordum?
"bu şarkıyı hak etmiyorum." dediğinde gözlerimi yerden çekmedim.
"beni seviyorsun." diye mırıldandım yutkunurken. "beni öptün ve beni seviyorsun." parmaklarını omzuma değdirirken iyi görünmüyorsun temalı bir kaç şey zırvaladı. elimle sertçe elini iterken az önceki halsizliğimi kırıp attım. "sikeyim bana beni sevdiğini söyle. paronayalarımın ben böyle tüketmesine izin verme."
gözyaşlarım iri damlalar şeklimde yanağımı es geçip direkt kucağıma dökülürken alt dudağımı dişledim. "neden hak etmediğini düşünüyorsun? çekip gideceğin için mi? bir kez daha kaçacağın ve beni ardında bu şekilde bırakacağın için mi?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
end game || jenkai
Fanfictionkafamdaki, tam şu an cidden komik olduğunu düşündüğüm beret ve birbirine doladığım kollarımla karşısına dikildiğimde gözlerimi devirdim. "ben," diye konuşup ona baktığımda ne yaptığımı veya aklımı nerede kaybettiğimi inanın bilmiyordum. "ben senin s...