7

321 36 11
                                    


eve geçip, ning'in yanında getirdiği küçük köpekle uzunca  konuşarak bitirmiştim gürültülü geceyi. insanların iğrençliklerini, göz göre göre yaptıkları şeyleri ve göz yumdukları şeyleri. o gece midemi bulandıran her şeyi paylaşmıştım onunla.

sonrasında uyumuş, dans dersim olduğundan erkenden çıkmıştım evden. ne babamı görebilmiştim ne annemi. bildirim kutumda gezinen onca haberden neler olduğunu az çok kontrol etmiş, göz ardı etmiştim bu durumu.

okulda genel olarak tercih edilmeyen dans dersime katılmış, okulumuzun geniş soyunma odasında üstümü değiştirmiş, gündelik hayatıma devam etmiştim.

her zamanki gibi geçen günümün ardından evime gitmek üzere okul kapısından çıktığımda çantamdan anahtarımı çıkarmış ama karşımda gördüğüm yüzle arabaya binememiştim.

"ne işin var burada?" diye mırıldanıp karşı okulun duvarına yaslanmış beni izleyen Ning'in yanına gittim. eliyle arkasını işaret edip "yeni okulumda oldukça popülersin." dedi. tek kaşını kaldırıp derin bir nefes aldığında ekledi. "sanırım daha çok erkekler arasında."

"kaydını buraya mı aldı gerçekten? benim yanım dururken."

abartılı bir yüz ifadesiyle bana bakıp göz devirdiğinde "amcama defalarca senin okuluna gitmek istediğimi söyledim. ama boş konuştu." dedi. dünkü o mesafeli halinden sonra birden karşılaştığım tavrı gülmeme sebep olurken bakışları değişti. ne oldu dercesine bana bakarken "çabuk alışmışsın." dedim.

o sırada okuldan çıkan geçen San yanımıza kadar geldiğinde bir kaç üzerimize dönmüştü. onun şehre geri dönüşü büyük ihtimal büyük bir olay olmuştu. yeni okulundaki herkesin onun neden döndüğünü konuştuğuna emindim.

ve şu an neden yanımızda olduğunu.

ning'e göz kırpıp yandan bir gülüş attığında kuzenimin alaylı suratını izledim. bu daha çok gülümsememe sebep olurken yelkenleri suya indirmemiş olmasıyla gurur duydum. sanırım dün gece onu uyarmama bile gerek yoktu. kollarımı birbirine sararken bana döndü. "iyi misin?" dediğinde tek kaşım havalandı. parmaklarım saçımın arasındaki örgüye dolandığında gözleri oraya kaydı. "kötü olmam için bir sebep mi vardı?"

soruma omuz silkerek cevap verdiğinde Ning'e gitmemiz gerektiğini söyledim. San'ın bakışları tekrar kuzenime döndüğünde ve onu boydan boya süzdüğünde Ning gözlerini gözlerimden çekmeden, onun bakışlarını karşılıksız bırakarak yanıma yürüdü.

araba yolculuğumuz genel olarak sessiz geçtiğinde yaklaşık on dakika içerisinde eve yetişmiştik. hızlıca eve girip geçen boş günümü hala bir isim bulamadığım köpeğime anlatmak istemiştim.

salonda oturan annem göz ucuyla bana baktığında adımlarımı yavaşlattım. hiçbir şey demeden elindeki tablete geri döndüğünde omuz silktim ve büyük adımlarla en üst katındaki odama çıktım.

heyecanla kapıyı aralayıp çantamı kenera bıraktım. üzerime doğru koşmasını beklediğim köpeği etrafta göremezken kaşlarım çatıldı. ilerleyip giyinme odamın kapısını açtığımda kıyafetlerimin arasına bakındım. onu burada da bulamazken giyinme odasının sonundaki diğer kapıya, banyoya yöneldim.

burada da yoktu.

onlarca ihtimal zihnimin içinde sırılanırken giyinme odasından çıktım. kapının önünde kuru temizlemeden gelen elbiseleri içeriye geçiren görevliyi gördüğümde "köpeği gördün mü? onu başka bir odaya mı aldınız?" diye sordum. sonra duyabileceğim en kötü cevabı verdi bana. "babanız bu sabah onu dışarıya bırakmamızı söyledi."

end game || jenkai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin