2

471 44 5
                                    


oluşan saçma ve anlamsız sessizlik dudaklarımı kıvırıp sesli bir kahkaha atmama sebep olurken omzuma dökülen saçlarımı yavaşça geriye savurdum.

"beklemiyordunuz değil mi?" dediğimde bedenimi hafifçe öne doğru eğdim ve gözlerimi gökyüzüne dikerken alaylı bir şekilde "kesinlikle ben de." diye ekledim.

"bence gidip kendi kurduğun oyuncaktan dünyanda eğlenmeye devam etmelisin Jennie Chanel Kim." o, okulumdakilerin ve diğer herkesin bana taktığı şu saçma lakaba gönderme yapıp beni küçümsediğini açık bir şekilde dile getirdiğinde alaylı gülüşü yüzümdeki gülümsemenin silinmesine sebep oldu.

derin bir nefes alıp göz ucuyla etrafıma bakındığımda buna diyecek bir şeyim olmadığını fark ettim.

çünkü kendi kurduğum dünyamda kendi kurallarımla yaşıyordum. ve onunla karşı karşıya geldiğimde umrumda olan tek şey kendi kurallarım olacaktı.

çantamı aralayıp kıyafetime uyumlu mavi gözlüklerimi çıkarıp gözlerime taktığımda ona sadece tehlikeli bir gülümseme sundum.

"jennie!"

kalabalıkta ismim duyulduğunda kollarımı birbirine doladım ve hemen önüme kadar gelmesini bekledim.

nefes nefese bir şekilde karşımda dikildiğinde "dekan seni çağırıyor." dedi.

kaşlarım çatıldığında gerginliğimi saklamak üzere baş parmağımla tırnaklarımı yokladım. derin bir nefes alıp arkamdaki arkadaşlarıma döndüğümde "gitme zamanı." diye mırıldandım ve önümde açılan uzun etten koridorda yürümeye başladım.

ve buradaydım.

okulumuzun diğer tüm odalarına göre ekstra büyük olan ve aynı şekilde ekstra gösterişli dizayn edilmiş dekan odasında.

dilimi ağzımda gezdirirken diğer bacağımın üstüne attığım ayağımı yavaşça salladım ve gözlüklerimin ardından ona baktım.

"dürüst olacağım, senden de arkadaşlarından da nefret ediyorum."

artık alışık olduğum o aynı cümleyi bir kez daha duyduğumda suratımı ifadesiz tutmaya devam ettim.

"okul lavabolarında sevişemezsin."

dediği şeyi kulak ardı ettiğimde kısacık kestiği saçlarına bakarak konuşmaya başladım.

"saçlarınızı işinizi kolaylaştırması için mi böyle kestiriyorsunuz yoksa sadece bir tesadüf mü?"

düşüncelerini onayladığımı belli eden bir gülüş sunduğunda "öncelikle ben lezbiyen değilim ve sonrasında tam olarak bundan bahsediyordum, insanlar dışarıda birbiriyle böyle konuşmaz. bu normal değil." dedi.

dirseklerini önündeki masaya yaslayıp parmaklarını birleştirdiğinde "farkında mısın bilmiyorum ama artık sadece dekan yardımcısı değilim. geçtiğimiz yaz dekan kim'in aramızdan ayrılmasından sonra yerine ben terfi ettim." dedi.

tek kaşımı kaldırıp "bu kulağa oldukça şüpheli geliyor." dediğimde gözlerini kusa bir süreliğine yumdu ve açtığında sadece "gözlüklerini çıkart." demekle yetindi.

dediğini yapıp gözlüklerimi çıkardığımda ayağa kalktı. "dekan kim bu konuda hoşgörülü olabilirdi ama aynı şeyi benden beklememelisin. hareketlerin ve takındığın tavır gün geçtikçe daha da korkunç bir hal alıyor. insanlara yaptığın şey zorbalık. aynı dün Calum için yaptığın gibi."

hızlıca konuşup kalktığı yere tekrar oturduğunda ifademi bozmadan "'çünkü o bir penise sahip olduğu için her şeyi yapabileceğini sanıyordu ve bende ona yapamayacağını gösterdim." diyerek kendimi açıkladım.

"onu hastaneye kaldırdılar. elini ezdiğin için."

dudaklarım iki yana kıvrılırken "ben burada bir sorun göremiyorum bayan olivia." dedim.

"sen günümüzde genç kızlardaki bütün yanlışları temsil ediyorsun ve onları buna teşvik ediyorsun. ve ben okulun üzerinde oluşturduğun bu etkiyi yok edeceğim. bu benim için artık kişisel bir problem haline geldi."

derin bir nefes alıp ayağa kalktığımda "tüm bunlardan önce babamın bu okulun en önemli bağışçısı olduğunu unutmayın lütfen bayan olivia." dedim. dakikalar önce çıkardığım gözlüğümü tekrar takarken gülümsedim ve ekledim"yerinizde olsam bu durumu kişiselleştirmezdim."

ifadesini bozmadan ciddi bakışlarını yüzüme diktiğinde kıvırdığım dudaklarımı düz bir çizgi haline getirdim ve odadan çıkmadan hemen önce son bir şey söyledim.

"çünkü ben adil dövüşmem."

end game || jenkai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin