22

205 20 4
                                    


Yas tutmanın beş aşaması vardır derler. İnkar, öfke, pazarlık etme, depresyon ve kabulleniş. tüm bu beş aşamayı tek bir gecede yaşamış, gözüme uyku dahi girmemişken sırt üstü uzandığım yatakta gülümsedim.

ben bir madde daha eklemiştim.

intikam.

kim jongin'in gözlerinde gördüğüm o ufacık şüphe tüm fikirlerimi yıkmış, hepsini sıfır baştan inşa etmemi sağlamıştı.

evet, o eunbi'yi seviyordu ama ona aşık değildi. ona olan sevgisi daha çok yakın bir arkadaşına veya kardeşine olan sevgisi gibiydi. ama bunun aksine kim jongin bir zamanlar bana aşıktı. aldatılmış olmasının onu bu kadar sarsması ise aradaki sorgusuz güveni karşı tarafın kırmış olmasıydı.

derin bir nefes alıp gözlerimi yumdum. karar vermiştim, kim jongin'i kendime tekrar aşık edecektim. böylece hem intikamımı alacak hem de istediğim şeyi elde edecektim.

sabah sekize gelirken yataktan kalkıp üzerimdeki boğazlı elbiseden kurtuldum ve jonginin herhangi bi tişörtünü üzerime geçirdim. adımlarımı büyük odanın içerisindeki banyoya yönlendirdim. kullandığı onca cilt ürünü arasından bi jel bulup yüzümü iyice temizledim. örgülerimi söküp parmaklarımla saçlarıma şekil verdim.

eşyalarını kurcalarken elime aldığım losyonun kapağını açtım ve hafif ama güzel olan kokusu anında burnuma doldu. parmaklarıma biraz döküp boynuma değdirdim ve kapağını kapayıp yerine bıraktım.

son bir kez etrafa bakınıp merdivenleri indim. merdivenin sonunda beni bir kalabalık karşılarken üzerime kilitlenmiş gözler yüzünden bi süre durmak zorunda kaldım. "günaydın?" diye mırıldanıp önümdeki bir kaç basamağı daha indim.

nayeon, joy, ning, jiwon, san, jongin ve hatta lisa. hepsi içeride gereksiz bir kalabalık oluştururken Jongin'in yanındaki boş yere oturdum. "dekan sonunda okulu bıraktığını düşünüyor ve inan bana oldukça mutlu."

joy alayla konuştuğunda nayeon onun omzuna yavaşça vurdu. "gelecek haftadan itibaren devamsızlık yapmamanı söyledi. aksi olursa ailenle görüşmek zorunda kalacakmış."

gülümseyerek başımı salladığımda "buraya kadar bunu söylemek için mi geldiniz?" dedim. nayeon göz devirip "seni merak ettiğimiz için jennie." dedi. ekstra neşeli tavırlarıma karşı tek kaşını kaldırdı. "kötü olmam için bir sebep mi vardı?"

üstelememe kararı aldığında jongin'e ters bir bakış atıp derin bir nefes aldı ve önüne döndü.

jongin çaktırmamaya çalışarak kesik ama sık nefesler almaya başladığında gülümsedim. başını biraz benden yana çevirdiğinde "sen benim losyonumu mu sürdün?"diye sordu. sorduğu soruyla gülümsememi daha da genişletip oturduğum yerde ona doğru kaydım. iki kişilik koltukta sol kolumu onun önünden atıp, onun tarafındaki kenardan destek aldığımda çeneni havalandırdım ve boynumu, göğsümü burnuna doğru yaklaştırdım. "çok güzel kokuyordu."

elini havalandırıp boynumu işgal eden saçlarımı geriye attığında başını biraz eğdi ve burnunun ucunu hafifçe boynuma değirdi. "güzel kokuyormuş gerçekten." dediğinde alayla kaşlarımı kaldırdım ve alt dudağımı dişledim. o da saçmaladığını fark etmiş olacak ki yavaşça öksürdü ve geri çekildi.

"biz çıkalım istiyosanız." diyen san'a yandan bir bakış atıp "size gerek yok. biz çıkarız." dediğimde üzerimdeki şaşkın bakışları umursamadan Jongin'in elini tuttum ve merdivenlere yöneldim.

ne olduğunu o da anlamazken soru sormadan üç katı peşimden çıktı. üç kat boyunca gözlerini ise kenetli ellerimizden ayırmadı. arkamı dönüp bakmamıştım ama hissetmiştim.

onu odasına soktuğumda ve kapıyı ardımdan kapattığımda "sana yardım edeceğim dedim." direkt. ellerini arka cebine soktuğunda "bunu zaten dün konuşmuştuk." dedi. işaret parmağımı havada olumsuzca salladığımda "dün kavga etmiştik ve sen beni geçiştirmiştin. şimdi bir sonuca varıyoruz." dedim.

gülümsedi. ben de gülümsedim. ama inanın bunun sebebi karnımda uçuşan kelebekler falan değildi. "bi şartım var." başını dinliyorum dercesine salladığında "rol yaptığımızı kimse bilmeyecek. eunbi bile." dedim.

bu onu biraz duraksattı. tek kaşı havalanırken kollarını birbirine doladı ve etrafına bakındı. "sebep?" dediğinde gülümsememi genişlettim. onun yanına doğru yürüdüğümde üzerindeki düğmeleri açık gömleğin yaka kısmını kavradım. hafifçe çekiştirip bir düğmeyi düğmelediğimde "insanların rol yaptığımız konusunda pot kırmasını istemezsin, değil mi sevgilim?" dedim.

göğüs hizasında olan düğmeleri düğmelerken elimin tersini hafifçe tenine sürttüm. elleri bileklerimi kavradığında "yapma." dedi.

planımın ilk aşaması onu cinsel açıdan tamamen zora sokmaktı. aklını başını ben alacaktım. benden başka birine dokunma düşüncesi bile midesini bulandırıcaktı onun.

"etkileniyorum." diye itiraf etti. "yalan söylemeyeceğim. sen bu kadar yakınımdayken veya bana temas ederken hiçkimseden etkilenmediğim kadar çok etkileniyorum."

söyledikleri istediğimi elde etmenin benim için ne kadar kolay olacağını fark etmemi sağladı. kim jongin oldu olası benden etkilenmişti. uzaklaşmaya çalışarak, uzak durarak bunun önüne geçmeye çalışmıştı. belki zihni o zamanları unutmuştu ama vücudu unutamamıştı. bedeninin ellerimin altındaki çekingen hareketleri hala o zamanki gibiydi.

"eğer etkileniyorsan beni öpmeni söylerdim jongin." dedim iki parmağımı dudaklarının üzerine koyarken. "tabi aynı hatayı ikinciye yapacak kadar aptal olsaydım." alt dudağını biraz çekiştirdim. parmaklarım çenesine kaydığında ve baş parmağım dudakları üzerinde tekrar yer edindiğinde nefesini tuttu. aralamamak için zorladığı dudaklarını izledim. "biliyorsun, bir kez daha beni öpmene ve ardından gelip her şey bi hataydı demene izin veremem."

///

yeni kurguya bakmayı unutmayın!!!

yeni kurguya bakmayı unutmayın!!!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
end game || jenkai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin