kırmızı rujumu dudaklarıma iyice yedirip kenarlarını temizlediğimde yanaklarını renklendiren nayeon aynadan benimle göz teması kurdu."iki gün oldu, bekleyecek misin?" diye sorduğunda bir kaç gün önce kendimi içine attığım o saçma meydan okumadan bahsettiğinin farkındaydım. elimdeki ruju koluma taktığım çantamın içine attığımda ellerimi temizledim.
"ilk oyunu oynamasına izin veriyorum. göze aldığı kadarını ben de göze alacağım."
eşyalarını çantasına doldurup aynadan bana alaylı bir bakış attığında "bu durum babanın hiç hoşuna gitmeyecek." diye söylendi. gülümsememi yüzüme yerleştirip gözlerimi aynadaki yansımamdan çekmediğimde "babamı umursayan kim? hala son sözü söyleyen kişi annem." dedim.
parmaklarımı neredeyse belime kadar uzayan saçlarımda gezdirdiğimde "gerçekten, bay Kim'in sana sürekli jongin konusunda baskı yapması ve seni bu konuda Lisa ile bi yarışa sokması seni rahatsız etmiyor mu?" diye uzun uzadıya bir soru sordu. ardından ne kadar uzun bir cümle kurduğunu fark edip şaşkın bir ifadeyle aynadan kendine baktı. sonrasında boşvermiş olmalı ki konuşmaya devam etti. "bu lisa ile aranızın açılmasına sebep oldu."
saçlarımı omuzlarımın önüne almam veya almamam konusunda karar vermeye çalışırken birden nayeon'a döndüm.
"öne mi almalıyım?" diye sorduğumda az önce söylediği onca şeyi unutup "kesinlikle arkada kalmalı." dedi. ben de içten içe öyle istediğimden kocaman gülümseyip saçlarımı geriye attım.
konunun dağılmış veya geçiştirilmiş olması tamamen işine gelirken dik yürüyüşümle lavabodan çıktım.
babam çocukluğumdan bu yana beni kim jongin ve ailesine yamamaya çalışırdı. annemle evlendikten sonra ortak olduğu şirketi büyütmek için elinden geleni yaparken bu konudaki en büyük adımın jongin ile yapacağım bir mantık evliliği olduğunu düşünüyordu.
jongin, lisa ve ben. sanırım kendimi bildim bileli etrafımda sürekli onlar vardı. ailelerimiz sürekli dost olduğunu savunsa da ailem ve lalisa'nın ailesi arasında her zaman bir rekabet söz konusuydu. acımasız ebeveynlerimiz ise aramızdaki dostuluğu düşünmeden bizi de bu rekabetin içine sürüklemişti.
iki yıl önce, on altı yaşıma bastığım gün en yakın arkadaşım lalisa manoban, jongin'i elde etmek için elinden gelen her şeyi yapacağını söylemiş, onun gözünde artık bir rakipten fazlası olmadığımı söyleyerek deyimi uygunsa kıçıma tekmeyi basmıştı.
büyümeye başladıkça, babamın baskılarından dolayı uzaklaştığım jongin ise aramızdaki ilişkiyi hiçbir zaman umursamamıştı. zaten her daim lalisa ile daha yakın olduklarından beni silmek onun için o kadar da zor olmamıştı.
sanırım birbirleriyle evlenmeye dahi razılardı ve tam da bu yüzden babam şu son sıralar lisa'ya kaybettiğimi öne sürerek bana baskı kuruyordu.
lisaya kaybetmek mi? imkansızdı.
bu düşünce yüzümde alaylı bir gülümseme oluşturduğunda "Joy nerede?" dedim.
"bunu duymak hoşuna gitmeyecek."
aldığım cevap yüzümdeki gülümsenin sönmesine ve sinirle gözlerimi yummama sebep olduğunda derin bir nefes aldım.
"nerede?"
"arka bahçe."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
end game || jenkai
Fanfictionkafamdaki, tam şu an cidden komik olduğunu düşündüğüm beret ve birbirine doladığım kollarımla karşısına dikildiğimde gözlerimi devirdim. "ben," diye konuşup ona baktığımda ne yaptığımı veya aklımı nerede kaybettiğimi inanın bilmiyordum. "ben senin s...